Tabii ki halk Downer neden geldi diye kafa yordu. Ancak getirdiği bir şey olmamış gibi basın mutat haberleri verdi. Haberlere bakarsak Downer tarafları seçimden sonra başka noktalarda görmek istemediklerini anlatarak onlardan varılan noktayı sabitlemelerini yani varılmış mutabakatlar arasına son görüşmelerdeki mutabakatları da eklemelerini istemektedir. Mutabakat diye BM’nin tespitleri hakkında onlara bilgi de vermektedir.
Biz seyirci değiliz ya? Biz de onun ne söylediğinin izlerini taşıyan ve muhaliflerin değerlendirmeleriyle anlam kazanacak olan açıklamalar duymak isteriz.
Eroğlu tüm mecliste temsil edilmekte olan partilerin temsilcilerini saraya davet etti. Onlara BİLGİ verdi. Temsilcileri sarayın kapısında görüntülü olarak dinlemeye çalıştık. Ertesi güne kadar TV’lerde sonraki gün de gazetelerde haberlere baktık.
Maşallah tüm partiler bilindik nakaratı tekrarladı. Muhalif olup da Eroğlu’nu yeterli bulup tebrik edecek değillerdi ya, yaptıkları sadece hiç bilgi verilmediğini söyledikleri zamanki söylemleri tekrarlamak oldu. TDP de CTP de halka yeniden başlaması gereken görüşmelerin başarılı olması için Eroğlu’ndan beklediklerini, kendileri ne yapmayı düşündüklerini anlatmadılar demek olası değil. Söyledikleriyle söyleyecek bir şeyleri olmadığını gösterdiler. Onlara göre işler iyi gitmiyor ama yeni bir şey yapmak da gerekmiyor. Tek sorun Eroğlu antlaşma istemiyor açıklamasında yanıt buluyormuş gibi yapıyorlar. CTP arada bir daha esnek ve yapıcı bir politika ile karşı tarafı zorlamaktan bahsediyor. O kadar.
CTP’nin kastettiği Talat’tır. O daha esnek politikalarla diğer tarafı sıkıştırırmış! Sıkıştırdı da ne oldu diye soranlar çok. Yeni bir başarısızlığı görmek isteyen buyursun Talat’ı denesin. Ancak iki muhalefet partisi yüreklerini açan Rum adayların ne yapmak yanlısı oldukları ortaya çıktığına göre onları nasıl karşıladıklarını ve esas tartışılan konu olan üzerinde konuşulmayan konuların hakkında ne düşündüklerini söylemek gereği duymalıydılar. Yoksa Eroğlu’dan daha iyi olduğunu iddia eden her kim olursa olsun ondan farklı bir sonuç elde edemez. Müzakere okul müsabakası değildir. En iyi konuşanı alkışlamak ve kazandı diye not vermek değildir.
Muhalefet gerçekten çözümü isteyen ve bunun Kıbrıs’ın tümüne yararlı olmaktan da öte bir zorunluluk olarak görür ve bunu ister. Meclisteki muhalifler de onlarla konuşmalara katılır ve destekler yalnız gerçek yüzünü Eroğlu ile görüşürken gösterir. Eroğlu’nun kapısında konuşanları muhalefet toplantılarında gördüklerimizle karşılaştırmak ne yazık ki ikiyüzlülük kanıtıdır. İnanılmaz farklar ortadadır. Kimdir muhalefetle konuşmayan gelen? Neden orada konuşulanları Eroğlu’na anlatmazlar? Nedir gerçekten istedikleri? Anlamak olası değil.
Bunlar seçilse ne olur? Muhalefete söylediklerini Eroğlu’na söyleyemedikten sonra seçilince uygulamaya kalkacaklar mı? Bekleyebilir miyiz?
Acaba sadece söylemlerden bahsetmeleri işlerinin sadece söylenmekle mi sınırlıdır? O zaman bizim desteğimiz de söylemlerle mi sınırlı olmalı?
Bir antlaşma gerçekten Kıbrıs’ın bütününü bir devlet yapmalı ve yabancı kuyrukçularına kapıyı kapamalıdır. Görüşmelerde ele alınmayan konular bunlarla ilgilidir. Meclis muhalefeti bunlar hakkında ne düşündüğünü söylemeden ortaya çıkmasın kimseyi ikna edemez.
Sokağa seslendiklerinde Türkiye ile ilişkileri iki eşit taraf şeklinde düşündüklerini söylerler. Buna var mıdırlar?
Onları AKPA toplantısı için Strasburg’a gittiklerinde yaptıklarını haberlerde izledik. Aslanlar gibi Kıbrıslıların temsil edilme haklarının tümüne sahip çıktıklarını dile getirdiler. Ancak Kıbrıs sorununun çözümü için destek almaya da çalıştıklarına inanılır iken çözümsüzlükte Eroğlu’nun payını ve Türkiye’nin rolünü anlattıklarını açıklamadılar. Yabancı diyarlarda Türk politikasını eleştirmemek kararlılıklarının uzun bir zamandır ilan ederler. Bunu CTP açıkça anlatırdı, TDP anlatmadan yapar. 1q990 yılında politikaları değişti. Yabancılara karşı ulusal birlik içinde harekete başladılar. Buna devam ettiklerine göre muhalefetle çözümsüzlüğü anlatıp yardım isteyeceklerine onları ikna etmeye ne hakları var? Yabancılara karşı muhalif görünmemeye çalışırlarken gerçek muhalefete AB’den ve AK’den yardım isteyeceklerini bile bile neden sessiz kalırlar? Onları kandırıp oy desteklerini almakla muhalefete ihanet edecek değiller mi?
İçimizde hainler varsa çıkaralım ortaya. AB’den destek gelmeden çözüm kapısı açılmayacak. AB desteği ise Kıbrıslı Türklerin gerçekten makul bir antlaşmaya destek vermeleri ve seçim kazanamasa da ciddi bir varlık göstermesi şartına bağlıdır. Yabancı asker ve garantileri konuşmaktan kaçınan barışçılığı AB’ye anlatmak olası değildir. Muhalefet bunu ölçüt olarak kullanmalı ve bunları laf ola destekleyenlerle vakit kaybetmemelidir.