Önce Kıbrıs konusunda ağırlıklı bir yazı yazmayı düşündüm. Tamda klavye başına geçecek ken; Birden gelen bir arkadaş bana yazmama telkini gibi haberi patlatı. Bazı irsenci delegelerin kendisiyle yaptığı konuşmalarda “Dervişin görüşmecilikten alınıp yerine Talatın konulmasının daha iyi olduğunu” bana anlatı. Birden benzer sözleri benimde duyduğumu anımsadım. Böylelikle nasıl hiçeleşme yaşadığımızı ve acısıyla sadece dıştan gelecek paketlerle çözüm lafazanlıklarla sıkıştığımızı düşündüm. Hakikaten artık farkındamısınız bilmem: Önce Emperyalist kuramı aklımızdan sildik; Emperyalist kavram düşünsel silinince ardıdan Leninin deyimiyle “Tekelci burjuvazi, piyasalaşma, Finans oligarşisi ve rekabetleri” da onutuk. Sora Birden Neoliberal siaysal yapılanışla Emperyalist son dönemi hiç anlamadığımızı kavradım. Öyle kavramlaşıp yerleşti ki bu yanlışlar, Emperyalist işbirlikcilik en iyi poletikacılık haline gelen, sermaye Pazar kavgasının “özgürlük refah” olarak anlaşılma yanılsamasını buldum. Sora meşur emperyalist sürecin Kapitalist ekonomik krizinde sadece istenilen Finansman kriziyle Devletlerin borçları arasına sıkışan, oysa yaşanılan Kapitalist krizde Gıda ve enerji boyutu, işsizlik sorunu ve Pazar rekabet çelişkilerinin de krizde önemli öteki boyutlar olduğu hiç ama hiç birlikte sorgulanmadı. Bunlar birden Kuzey Kıbrıs silik ayrışma ama adamına ve yerine göre çelişkilerle değişen koşularda savrulup arada seslendirilen çözümde bölgesel enerji rekbet yeniden ayarından Ortadoğu AB kısgaçlı mengenenin çözüm parametlerlerini bilmeden konuşurken, ansızın Bulgaristan olaylarını ekranda duydum. Tamam deyip enazından kısır ve sürekli tekrarlı Kıbrıstan bir olaylar örneği ülke bulup hemen Bulgaristana yöneldim.
Mutlaka herkesin kafasında bir Bulgaristan vardır. Hatta çoğu yerde tanınan bilinen bir Bulgar vatandaşa göre çizilen veya duyulan dedikodualrla bir ülke profileri varılığı imkar edilmezdir! Ama Bulgaristan denilen ve kafalarda değişken olgularla oluşan ülkede haftalardır protestoalr oluyor. Öylesi sokak ısındı ki hükümet istifa ediyor, enson Cumhurbaşkanı protestoculardan görüşlerini isteme noktasına ulaşıldı. Bunlar biranda bizde dizgileşen Bulgaristan anlatılarına pek benzemiyor. Özelikle kimine göre AB üyesi, başka birileri öteki görme veya karşılaştığı bir Bulgar insanına göre şekilendirdiği Bulgaristanın çok ötesindeki gelişmeler karşımıza geliyor. Bunun üzerine klavye başında gözlerimi yumup kalan yerimi şöylesine beyin dolaşım hücrelerle konuyu aktarmaya devam etmeye başlıyorum.
Bulgaristan Doksan başında yıkılan Soviyet bloğu ile birlikte onlarda Kapitalist bloğa geçti. Şaşalar ve törenler aldı başını gidiyordu. Kapitalizmin “özgürlük, demokrasi ve sermayenin refah büyüme” getireceği haykırılyordu. Sermaye aç kurtlar gibi Bulgaristana daldı. Oluşan boşlukta Bulgar mafyasıda boş durmadı. Kamu adına nevarsa adını “özeleştirme” koyup hemen vahşice ele geçirdiler. Batı ve hatta Türkiye sermaye kesimleri yok pahasına Bulgaristan zenginliklerine el koydular. Bulgar mafyası oluşan ülke boşluğunda yeni güç olarak gelişirken emperyalist işbrilikci sermaye rolunu da oynuyordu. Ucuz iş gücü ve kolayca ele geçirilen alanlar nedeniyle hemen batı sermayesi Bulgaristana yerleşti. Hemen oluşan tırmanışla ikibinlerin başında Bulgaristan AB üyesi olup Avrupa sermayesinin kolayca yerleşerek olrdaki pazarı ele geçirme koşulları tamamlandı. Vahşi sömürme olurken Bulgaristanda hızla yoksulaşma ve kamusal değerleri kaybetme süreci yaşandı. Bunlardan biri de enerji oluyordu. Öyle ya Devlet elektrik işi yaparmı!
Bulgaristanda Kapitalist sarhoşluktan uyanıldıktan sora oldukça geç kalındı. Hatta tüm denetim direk AB eline geçti, ülke kaynakları yağmalanıp ya yabancı kesimelrin eline veya Bulgar mafyanın kontroluna geçti. Son döneme kadar zaman zaman toplumsal tepkiler olsada bunlar poletik ayarla seçime gidilerek erteleniyordu. Fakat son kriz resmen önemli bir kaynaktan “elektrik zamından” tetiklendi. Yapılan artışla faturalalara yansıması sorası Bulgarlar sokağa çıktı. Bir gördüler ki olayın özünde yönetim şekli kadar özeleştirmenin acımasız sermaye gerçeğine de tanık oldular. Bu tepkğiler gidrek hem yönetime hemde özeleştirmeye yönelen noktaya kayıyordu. Kulanılan polis şidetine duyulan tepkiyle hükümet istifasını verdi. Sanıldı ki enazından hükümetin gitmesiyle tepki azalacak ve temel sermaye durumu yerini koruyacaktı. Oysa halk salt yönetime değil özeleşen santralerin konumuna da karşıydılar. Yeniden kamusalaşmadan tutun parlementoda halkın daha fazla temsili üzerine talepler ortaya koydular. İlgili siaysal partielrin temsilcilerini aralarına almayarak sistemle çelişkilerini ortaya koydular!
Haftalardır süren ve kentlerden başkente yayılıp “devamı gelecek” söyleyişle gösteriler devam ederken, cumhurbaşkanı protestocularla görüşüp örgütlerin temsilcileriyle yapacakları toplantıyla sorunalrı tartışmayı kabul etti. Genilen son aşama bu açıdan ielrisi için merakla izlenmesi gereken noktadır. Elektrik zamı ile başlayan, özeleştirme ve hüküemt alehtarı noktaya gelip şimdi dağınık olsada sistemi sorgulayan seçeneklerle gelişleyen tepki, sonucu elbet önemli olacaktır. Garip gelecek ama Bulgaristanda elektrik zamı ile sosyal patlama yaşanırken Kuzey Kıbrısta elektriğin özeleştirme durumu, yapılan zam yanında ödenen aydınlatma paralaraının çifte faturalaşma ile geriye dönüp ahaliyi vurmasına rağmen tepki bir yana parti kulukta alkışla geçiş yapılıyordu! Ben Bulgaristan olaylarını duyarken bizdeki özle böylesi bir kıyas la düşündürtmeyi de istedim.
Bulgaristan beklide çoğunun umadığı ve hep resmi gözle veya öteki suçlamayla algılanan ülke algılanması sonucu böylesi olayları pek doğru dürüs algılayan olmadı. Zaten çok tuhaf manüpileli dönemden geçiyoruz. Hep sermaye endeksli probaganda habercilikle kalınma dönemi yaşıyoruz. Taracılık probaganda kısgacında en temel muhalif olayları pek konuşma şansımız da olmuyor. Bulgaristan, ispanya, Mısır, Tunusta önemli halk eylemelri olmasına karşın, medyalarda bir dedikodu haberinin dahi önüne geçemmiiyecek kadar cılız brakılıyor. Onun için bizim kısır dönügümüzde yaşarken, ansızın gözlerimi yumup yazdığım Bulgaristandan yarım gözümü açıp makalemi burada tüketiyorum. Sahi acaba Bulgaristanda ne oalcak?