toplumsal muhalefetsendikal hareketDev-İş'in Olağan Kurultayı yapıldı!
yazarın tüm yazıları:

Dev-İş’in Olağan Kurultayı yapıldı!

Yeniçağ podcastını dinleyin

1361539731Devrimci İşçi Sendikası (DEV-İŞ) 11’inci Olağan Genel Kurulu 23 Şubat, Cuma günü Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası (KTAMS) salonunda yapıldı.

Genel Kurulda, Genel Başkanlığa yeniden Mehmet Seyis seçilirken, Yönetim Kurulu’na, Hasan Felek, Ömer Naşit, Beyzade Karayalçın, Hakan Taşlıovalı, Koral Aşam, Hüseyin Devaşan, Ogün Öneri ve Mahmut Hamdi seçildi.

Denetim Kurulu, İsmail Özbarış, Taner Aydın ve Hayrullah Çolak’tan oluşurken, Onur Kurulu’na da Civan Mert, Sevgül Uludağ ve Ali Kahveci seçildi.

Genel Kurula, Kıbrıs’ın kuzeyinden aralarında YKP’nin de olduğu siyasi parti ve sendika temsilcileri ile Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs’ın güneyinden bazı sendikaların temsilcileri katıldı. DEV-İŞ Genel Kuruluna YKP’yi temsilen Yürütme Kurulu üyeleri Faika Deniz Paşa ve Murat Kanatlı katıldı

DEV-İŞ’in mücadele tarihini anlatan sinevizyon gösteriminin ardından divan oluşturuldu ve konuşmalara geçildi.

Bu çerçevede, DEV-İŞ Genel Başkanı Mehmet Seyis, Türkiye’den DİSK Örgütlenme Dairesi Başkanı İsmail Yurtseven ve Türkiye Petrol-İş Sendikası Başkanı Mustafa Öztaşkın, Güney Doğu Avrupa Bögesinde 16 Ülkeden 25 sendikanın oluşturduğu ve DEV-İŞ’in de üyesi olduğu Güney Doğu Avrupa Enerji Sendikaları RETUN-SEE’yi temsilen Yunanistan’dan RETUN-SEE Genel Sekreteri Nikos Orfanos, PEO Genel Sekreteri Pambis Krytsis ve Sendikal Platformu Temsilen Türk-Sen Gn Başkanı Arslan Bıçaklı Genel Kurula hitaben konuşmalar yaptılar.

1361539733Konuşmaların tamamlanmasından sonra raporlar ve üç karar tasarısı oylamaya sunuldu. Yönetim Kurulu, Genel Başkan, Denetim Kurulu ve Onur Kurulu üyelerinin seçimine geçildi.

 

FELEK

Hasan Felek, konuşmasına DEV-İŞ’in kuruluşunu, verilen mücadeleleri anlatarak başladı.

“Dünyada ve KKTC’de emekçilerin haklarının saldırı altındadır” diyen Felek, Ulusal Birlik Partisi (UBP) hükümetini eleştirdi.

UBP’nin uyguladığı politikaların Kıbrıslı Türkleri yok oluşa sürüklediğini savunan Felek, “Bu kadar tutarsız, teslimiyetçi, yalan söyleyen bir hükümet bugüne kadar gelmemiştir” iddiasında bulundu.

UBP politikalarına karşı direndiklerini ve direnmeye devam edeceklerini belirten Felek, baskı ve tehditlerin onları inandıkları yoldan çeviremeyeceğini söyledi.

 

SEYİS: MÜCADELEYİ YÜKSELTMELİYİZ

DEV-İŞ Genel Başkanı Mehmet Seyis ise, ülkede birçok olumsuz yaşandığını, çalışanların alım güçlerinin yarıya düşürüldüğünü, yasalardan kaynaklanan kazanımların yasa değişikliği ile ortadan kaldırıldığını, Toplu İş Sözleşmelerine bile müdahale eden yasalar geçirildiğini söyledi.

Hükümetin yaşanan sorunlar karşısında duyarsız kaldığını savunan Seyis, sorunları ortadan kaldırmak yerine pembe tablolar çizildiklerini, masallar anlattıklarını belirtti.

Seyis, “Olumsuzlukların hiçbiri hükümetin gerçek anlamda sorunu bile olmadı. Çünkü onların daha büyük dertleri vardı. Koltuk derdi” diye konuştu.

“Son dönemde yaşanan bir diğer gelişme herkesin her zaman bildiği fakat egemenlerin açığa çıkmaması için özen gösterdiği Türkiye hükümetinin iç işlerimize yaptığı müdahalelerin normalleştirilmeye çalışılması oldu” görüşünü dile getiren Seyis, mücadelenin yükseltilmesi için çalışanların ve örgütlerin bu olumsuz psikolojiden kurtulması gerektiğini söyledi.

Hükümetin eylemcilerde tazyikli su, gaz ve boya atan Toma aracı için ihaleye çıkmasını eleştiren Seyis, “Açıkça ‘karşı duranı döveriz’ demeye getiriyorlar. Bu halkı tanımamışlar, 2003 yılında en büyük miting meydanda bomba bulunduğunun söylendiği gün oldu. Bombadan korkmayan halk, Tomalardan mı korkacak” dedi.

 

“SENDİKA BİNASI YENİLENDİ”

DEV-İŞ’e ait sendika binasını bütünüyle kullanılabilir hale getirmek için tamirat ve ilaveler yapıldığını söyleyen Seyis, çevre düzenlemesi, 100 kişilik toplantı salonu ve donanımlarla üyelere yakışır bir kompleks yaratıldığını belirtti.

Seyis, toplantı salonuna Kıbrıs işçi sınıfının önder isimlerinden Ahmet Sadi’nin adının verildiğini ifade etti.

 

“KIBRIS SORUNU ZAMAN KAYBETMEDEN ÇÖZÜLMELİDİR”

Kıbrıs sorununun zaman kaybedilmeden çözülmesi gerektiğini belirten Seyis, zamanın çözüme katkı koymadığını kaydetti.

Seyis, gençlerin gelecek endişesi ve belirsizlik nedeniyle ülkeden göç ettiğini, demografik yapının değiştiğini söyledi.

Son dönemde Kıbrıs çevresinde hidrokarbon yataklarının varlığı konusuyla ilgili gelişmelerin endişe verici olduğunu belirten Seyis, “Geçmişte ülkemiz madenleri yabancılar tarafından sömürülmüştü. O yıllarda yapılan çalışmaların insan sağlığına ve çevreye olumsuz etkileri bugün hala sürüyor” dedi.

 

KİRİTSİS: HER ZAMAN DAYANIŞMA İÇİNDE OLACAĞIZ

PEO Genel Sekreteri Pambis Kiritsis, PEO’nun sınıfsal bilince sahip Kıbrıslı Türk ve Rum emekçilerin ortak eseri olduğunu söyleyerek konuşmasına başladı.

Kiritsis, Güney Kıbrıs’ta yaşanan ekonomik kriz ve sendikal mücadeleyi anlattığı konuşmasında, PEO’nun Pazar gün yapılacak başkanlık seçimlerinde Stavros Malas’ı desteklediğini söyledi.

Kiritsis, “Mücadelelerinizi yakından izliyoruz ve yaşadığınız güçlükleri ve zor koşulları biliyoruz. Her zaman sizinle dayanışma içinde olacağız” dedi.

 

ÖZTAŞKIN: DÜNYANIN GÖZÜ HİDROKARBON YATAKLARINA ÇEVRİLDİ

Türkiye Petrol İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, Türkiyeli işçiler ile KKTC’deki işçilerin sorunlarının ortak olduğunu söyledi.

Kıbrıslı Türklerin Türkiye ile imzalanan protokollere karşı onurluca direndiğini söyleyen Öztaşkın, “Bu mücadelede her zaman yanınızdayız” dedi.

Doğu Akdeniz’de önemli bir miktarda doğalgaz ve petrol rezervi tespit edildiğini anımsatan Öztaşkın, “Bu durum emperyalist ülkelerin gözünü bu coğrafyaya dikmesine yol açtı” diye konuştu.

Öztaşkın, kaynakların barışın sağlanmasında araç olarak kullanılması gerektiğini ifade etti.

 

ORFANOS: DOĞALGAZ KONUSUNDA DOĞRU POLİTKA UYGULANMALI

Güneydoğu Avrupa Enerji Sendikaları Ağı Genel Sekreteri Nikos Orfanos, ekonomik krizin bölgeyi çok ciddi şekilde etkilediğini belirterek, enerji sektöründe yaşanan gelişmelere dikkat çekti.

Orfanos, doğalgaz rezervleri konusuna sendikaların dikkat çekmesi gerektiğini söyleyerek, doğru bir politikanın izlenmemesi halinde zenginliklerin halkların elinden alınarak, uluslararası şirketlerin eline geçeceğini söyledi.

 

YURTSEVEN: EYLEMLERİNİZİ YAKINDAN İZLİYORUZ

DİSK sendikası adına konuşan İsmail Yurtseven ise, Kıbrıslı işçi ve emekçilerin eylemlerini yakından izlediklerini, özellikle Lefkoşa Türk Belediyesi çalışanlarının mücadelesini takip ettiklerini ve destek verdiklerini belirtti.

İşçi sınıflarının dayanışmasının büyük önem taşıdığını söyleyen Yurtseven, tüm dünya ülkelerinde işçi sınıfları ile bağların güçlendirilmesi gerektiğini kaydetti.

 

BIÇAKLI: ÜLKE YOK OLMA SÜRECNE GİRDİ

Sendikal Platform adına konuşma yapan TÜRK-SEN Genel Başkanı Arslan Bıçaklı, ülkenin neredeyse yok olma sürecine girdiğini, işçilerin sermayeye peşkeş çekildiğini, işçilerin hükümet edenlerin yasalara uyması için grev yapar hale geldiğini ifade etti.

Özelleştirmenin toplumun malını satmak anlamına geldiğini savunan Bıçaklı, “Özelleştirme işçilerin işsiz kalması demektir. Bu hükümet bunları yetkisiz yapıyor. Halktan bunun için yetki almamıştır” dedi.

Bıçaklı, Toma aracı almak için çıkılan ihaleyi eleştirerek, “Bunun yerine itfaiye helikopteri, hastaneye tomografi cihazı alın. Yazıklar olsun” diye konuştu.

(TAK, Yeniçağ, DEV-İŞ Basın  Bürosu)

DEV-İŞ Genel Başkanı Mehmet Seyis’in Konuşması şöyle:

Sn. Divan, Değerli Konuklar ve DEV-İŞ’in Delegeleri, Sevgili Dostlarım, Hepiniz Hoşgeldiniz.

Bu gün 11. Olağan Gn. Kurulumuzu gerçekleştiriyoruz. 10. Genel Kurulumuzdan bu yana geçen sürede Ülkemizde Ekonomide, Çalışma Yaşamında, Demokratik anlamda ve Çevre sorunlarında birçok olumsuzluklar yaşandı. Ulusal Birlik Partisi Hükümetlerinin Yasa ve kural tanımaz, “ Ben Yaparım Olur” anlayışlı uygulamaları sonucu yaşanan olumsuz gelişmelerden en çok etkilenen mutlaka ki çalışanlar oldu.

Bu dönem içinde çalışanların alım güçleri yarıya düşürüldü, yasalardan kaynaklanan birçok kazanımları yasa değişiklikleri ile ortadan kaldırıldı, Toplu İş Sözleşmelerine bile müdahale eden ucube yasalar hayata geçirildi.

Hak arayışı için sokağa çıkanların üzerine Polis Gücü sürüldü, insanlar dövüldü, tutuklandı ve haklarında uyduruk davalar açıldı.

Birçok doğal güzelliğimiz Sermayeye parsellendi, birçok doğal alan talan edildi.

Biraz yağmur yağdığımı, plansızlık sonucu üzerine villalar dikilen dere yatakları isyan etti şehirleri seller bastı. Dere yataklarına bırakılan atıklar sağlığımızı tehdit eder niteliğe ulaştı.

Tüm Bunlar yaşanırken ise, Vurdumduymaz Hükümetin Bakanları, sorunları ortadan kaldırmaya yönelik adım atmak yerine, pembe tablolar çizerek “Kalkınıyoruz”, “Uçuyoruz”  “Her şey Çok Güzel” diye masallar anlatmaya devam ettiler.

Olumsuzlukların hiçbirisi bu hükümetin gerçek anlamda sorunu bile olmadı. Çünkü onların daha büyük bir dertleri vardı. “Koltuk Derdi”. Bütün mücadeleleri hep Koltuk üzerine kuruldu. Koltuk Kavgaları Ne itti, Ne Bitti. Hala Devam ediyor.

Bu dönemde gerçekleşen bir gelişme ise, herkesin her zaman bildiği, fakat egemenlerin açığa çıkmaması için özen gösterdiği “TC Hükümetlerinin İç İşlerimize yaptığı müdahalelerin”  normalleştirilmeye çalışılması oldu.

Hükümet pişkince, gerçekleşen kötü Ekonomik Politikalar ve Anti Demokratik uygulamalarda kendilerine de AKP Hükümeti tarafından dayatmalar yapıldığını seslendirerek akılları sıra kendilerini temize çıkarmayı denediler.

İlginçtir ki, yine bu dönemde Türkiye’deki AK Parti Hükümeti de Kıbrıs’taki pozisyonlarını artık saklama ihtiyacı duymadı. Bu dönem, artık Kıbrıs’ın kuzeyinde Dünya’ya yönelik kurulan göstermelik Demokrasi Vitrini de Kırıldı.

Bu yapılanlarla toplumda bir “Kabullenilmiş Çaresizlik” duygusu yaratılmaya çalışıldı. Bu çerçevede, açıkça görüldü ki mücadelede zafiyetler de yaşandı. Mücadelenin yükseltilmesi için, çalışanların ve tabii ki başta onların örgütlerinin bir an önce bu Olumsuz Psikolojiden kurtulması gerekiyor.

Tüm olumsuzluklara karşın bu dönemde, çalışanların haklarını korumak ve Toplumsal Varlığımıza yönelik saldırılara karşı, gerek diğer örgütlerle birlikte, gerek ise  DEV-İŞ olarak grevler ve mitingler gerçekleştirdik. Bu süreçlerde DEV-İŞ üyeleri alınlarının akıyla, ellerinden gelen mücadeleyi ortaya koydular, grevlere yoğun olarak katıldılar. Bazı eylemlerde DEV-İŞ üyeleri ile diğer örgütlerden de dostlarımız tutuklanıp kodese konulup haklarında davalar da okundu, ancak baskılar üyelerimizi yıldırmadı.

Ama Arkadaşlar, Onlar “İyi İşler” yaptıklarını sanıyorlar yaa! “Daha Yapacak İşleri Varmış” diyorlar. Daha “Kıdem Tazminatlarını Kaldıracakmışlar”, “İhtiyat Sandığı Hakkımızı Daha da Düşürecekmişler”, 1Milyon 200bin metreküp kapasiteli Petrol Dolum Tesisi yapılma izni verip ülkemizin hava alma alanlarını yok etmeye ve Kıbrıs’ın kuzeyini Karanlık iş çevreleri için kara para aklama yeri, Üç Kıtanın Kara Deliği yapmaya kararlılar.

Karşı Çıkacağımızı da biliyorlar ya, bizi sindirmek için Tazzikli su, gaz ve boya atan Toma aracı için de ihaleye çıktılar. Açıkça “Karşı Duranı Döveriz” demeye getiriyorlar. Fakat belli ki hala bu halkı tanımamışlar. 2003 yılında yapılan mitinglerin En Büyüğü, miting saatinden önce meydanda Bomba bulunması ile olmuştu. “Bomba Var” haberini duyan yurttaşlarımız meydana dolup “Bizi Ölümle Korkutamazsınız” demişti. Şimdi bunların Toma’larıdan mı Korkacağız?

Belli ki Kavga daha da büyüyecek ve hiç kuşkusuz ki, önümüzdeki dönemdeki mücadelede siz DEV-İŞ’liler yine ön saflarda olacaksınız. Çünkü Arkadaşlar bu Kavga Bizim, Çünkü bu Memleket Bizim.

 

Değerli Dostlar; geçtiğimiz dönem içerisinde bir yandan saldırılara karşı mücadele ederken, diğer yandan da örgütlülüğümüzü koruyup geliştirmek ve kurumsal yapımızı güçlendirmek için uğraşlarımızı sürdürdük.

DEV-İŞ kurulduğu 1976 yılından itibaren gerektiğinde üye toplantılarını, gerektiğinde eğitim çalışmalarını yapabileceği tam donanımlı bir Sendika binasına sahip olmayı hedef koymuştu. Siz DEV-İŞ üyelerinin kendi malı olan bu günkü binamız alındığında yıkılmak üzere bir bina idi. Ancak o dönem içerisinde en azından çalışılacak bir duruma getirilmişti.

Bu dönem içinde Sendika Binamızı bütünüyle kullanılabilinir hale getiren tamiratlar ve ilaveler yapılmış ve gerek çevre düzenlemesi, gerek ise yapılan 100 kişilik toplantı salonu ve donanımı ile Sendika binamız DEV-İŞ üyelerine layık iyi bir kompleks haline getirilmiştir. Yapılan Toplantı Salonumuza, Kıbrıs İşçi Sınıfının Önder isimlerinden Ahmet Sadi’nin adı verilerek, İşçi sınıfına canları pahasına hizmet eden Emekçilerin yoluna bağlılığımız ve onlara duyduğumuz saygı vurgulanmıştır.

Binamızda gerçekleşen çeşitli etkinlikler yanında, İşçi Sınıfına Hizmet veren eski mücadeleci yoldaşlarımızı anma etkinlikleri ve eğitim çalışmaları da gerçekleştirilmiştir. Bu yapılanlar İşçi Sınıfı içindir. İşçi Sınıfının örgütlülüğünü artırması ve DEV-İŞ’in Kalıcılığının Dosta Düşmana İlanıdır.

 

Arkadaşlar, Tüm Dünyamızda da Emek ile Sermaye, Ezen ile Ezilen Arasındaki Çelişki devam ediyor. Küresel Sermayenin örgütlülüğünü artırdığı, Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (WB) ve Sermayenin bir diğer Kalesi haline dönüşen Avrupa Birliği (AB) aracılığıyla yaptırımlar uyguladığı, Neo Liberal politikalarla emekcilerin insan haklarını hiçe saydığı bir dönemdeyiz.

Zenginlerle Yoksullar arasındaki uçurum yoksullar aleyhine derinleşiyor. Bir avuç zengin insan, daha fazla kazanç ve güç sağlarken, geniş halk kitleleri ve emekçiler için dünyamızı yaşanmaz hale getiriyorlar. Kimi ülkelerde açlık var. Kimi ülkelerde işsizlik devasa boyutlarda. Dünyada hala savaşlar ve işgaller sürüyor. Açlık, işsizlik ve göçler dünyamızda salgın hastalık gibi büyüyor. Savaşlardan ve açlıktan kaçan İnsanlar Ölümü bile göze alarak başka ülkelerin sınırlarını zorluyorlar. Derme çatma sandallar ve havasız konteynerler içinde Ölüm Yolculuklarına çıkıyorlar. Bu yoculuğa çıkan insanların cansız bedenleri bizim ülkemizin bile kıyılarına defalarca vururken hepimizin yüreği parçalandı.

Uygulanmakta olan Neo Liberal politikalar, İnsan Hakları İhlalleri konusunda bizleri süratle 1800’lü yıllara geri döndürme yolunda ilerliyor. Bu yaşananlar ‘Kader Değil, Kader Olamaz’. Bu yaşananlar Emek-Sermaye Kavgasında sermayenin kar tutkusu ile tüm dünyayı kendi pazarlarına çevirme adına emekçiler üzerinde hakimiyetini pekiştirmek için artırdığı acımasız saldırılarıdır. Düzenlerini geri dönülmez bir şekilde kalıcılaştırma uğraşlarıdır.

Biz İşçiler onların düzenlerini kabul etmek zorunda değiliz. Emekçilerin bu koşulları değiştirmek için birşeyler yapması zorunludur. Bu da ancak Örgütlülüğümüzü, Uluslar arası Emekçi Dayanışmasını ve Mücadeleyi yükseltmekten geçer. Unutulmamalıdır ki, bu kavga bitmeyen bir kavganın devamıdır. Ve tabii ki bu kavga, savaşsız-sömürüsüz, insanın insana kul olmayacağı, Barış içinde bir dünya kurulmadıkça da bitmeyecektir.

 

Dostlarım, Barış mücadelesi İşçi sınıfının İş ve Ekmek mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Mücadelemizin önemli bir ayağı da Ülkemizde Barış’ı kurmak ve Kıbrıs sorununun çözümü için mücadeledir.  BM nezdinde yapılan görüşmelerde ne yazıktır ki henüz sonuca varılamadı. Ancak bu süreçlerde, hem her iki toplum tarafından çoğunlukla kabul gören, hem de uluslararası hukuk içinde mümkün olan çözüm şekli “Birleşik Federal Kıbrıs’tır.

Bu güne kadar toplum liderlerinin üzerinde anlaşmaya vardıkları hususlarda da Federasyon öngörülmektedir. Görüşme süreçlerinde Toplumlar adına görüşmeci olanlar, bu uzlaşılara bağlı kalmalıdırlar. Biz Kıbrıslıtürkler “Birleşik Federal Kıbrıs” istiyoruz ve bu yöndeki irademiz her vesile ile beyan edilmiştir. Ayrılıkçılığa hizmet eden görüşleri red ediyoruz.

Kıbrıs sorunu daha fazla zaman kaybetmeden çözülmelidir.  BM zemininde bu güne kadar sürdürülen görüşmelerde ortaya çıkan ilgili kararlar çerçevesinde, Kıbrıs Cumhuriyeti, Ortak Federal Kıbrıs’a dönüşmelidir. Ortak Devlet, Kıbrıslıların ortak kullanacağı Tek Egemenliği, Tek Yurttaşlığı, Uluslararası alanda Tek Temsiliyeti olan Siyasi eşitliğe dayalı Birleşik Federal Kıbrıs olmalıdır. Zaman geçirmeden çözüm için çalışılmalıdır. Çünkü geçen zaman çözüme değil, statükoya katkı koymaktır.

Gelecek endişesi ve belirsizlik nedeni ile gençlerimiz, evlatlarımız ülkemizden göç etmeye devam ediyorlar. Demokrafik yapımız bozulmuştur. Bir an önce Kıbrıs’ta çözüme ulaşmalı ve nüfus sorununu da uluslarası hukuk ile insan haklarını da dikkate alarak çözmeliyiz. Ayrıca, kuzey Kıbrıs dünyanın dışında gibi dursa da, insan yaşayan her yerde olduğu gibi ekonomik hayat bir şekilde devam ediyor ve her geçen gün iadesi muhtemel araziler üzerine inşaatlar da kalkıyor. Kıbrıs sorunu çözülmediği sürece bu sürecin de devam edeceği bir gerçekliktir.

Böylesi durumların ortadan kalkması için, Çözüm için samimiyetle çalışılmalıdır. Kıbrıs Sorunu gibi yarım asırdır süren bir sorunun çözümünde mutlaka zorluklar da vardır. Ancak Vatanımızın yeniden birleşmesini de istiyorsak hiçbir zorluk çözüme engel olmamalıdır. Bu konuda yoldaşımız PEO ile ortak ilkeli bir mücadele sürdürüyoruz. Önümüzdeki dönemde de dostlarımızla ilkeli çalışmalarımız sürecektir.

 

Değerli dostlar, son dönemlerde ülkemizde zengin Hidrokarbon yataklarının varlığı konusundaki gelişmelerden doğan endişelerimize de değinmeden geçemeyeceğim. Bu gelişmeler, geçmişte ülkemizde var olan maden kaynaklarında olduğu gibi bazı ülkelerin ve çok uluslu şirketlerin ilgisini ülkemize çevirmesine neden oluyor. Geçmişte ülkemizin madenleri yabancılar tarafından sömürülmüştü. Yapılan çalışmaların gerek insan sağlığına, gerek ise çevreye olumsuz etkileri ile Kıbrıslılar hala başbaşayız.

Şimdilerde ise üzülerek izliyoruz ki, ülkemizin zenginlikleri Kıbrıs’a huzur ve refah getireceği yerde, bir yandan birçok ülkenin pay yarışına girmesini, bir yandan ise inat politikaları ile adamıza gerginliği taşımaktadır. Bu konuda da çok dikkatli olunması gerekiyor. Bizler, Ülkemizin varlıklarının adamıza Barışı getirmesine yönelik politikalar üretmeliyiz. Hedefimiz, emekçilere Barış ve refah içinde yaşayabilecekleri, çocukları için gelecek kaygılarından uzak bir yaşam sağlamak olmalıdır.

 

Kardeşlerim; DEV-İŞ Olarak Kurulduğumuz günden bu yana hep mücadele ederek 36 yılı geride bıraktık. Sendikal yaşam süresince, sizler gibi temiz ve inançlı yoldaşlarla birlikte nice mücadeleler verdik. Sırasında Grev yerlerinde birlikte sabahladık, sırasında bir dilim ekmeği, üç beş zeytini pay ettik. Mücadele içinde bazan başardık, bazan başaramadık. Ama hep namusumuzla mücadele ettik. Başardığımızda hep birlikte sevindik, başaramadığımızda birlikte üzüldük.

Bundan böyle de bu güne kadar olduğu gibi Sendikamıza Sahip Çıkıp, daha ileri taşınması için mücadeledeye devam edeceğiz. DEV-İŞ’in yücelmesi için uğraşmak, biz İşçilerin Daha Güzel günleri için uğraşmak demektir. DEV-İŞ’in Ambleminde yer alan Balyoz gibi Yumruk simgesi siz Emekçilerin Birliğini, Mücadelesini ve Gücünü simgeler. Bu Yumruk Sizin Yumruğunuzdur. Daha Güçlü bir DEV-İŞ için Birliğimizi Pekiştirelim, Mücadele Yumruğumuzu Yükseltelim. Çünkü DEV-İŞ Bizim Kavgamızın Adıdır. Ama DEV-İŞ Ayni Zamanda Bizim Sevdamızın da adıdır.

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
354AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin