Eylem kararları çerçevesinde, İngiliz İşçi Partisi’nin davetlisi olarak Londra’ya giden 12 kişilik Sendikal Platform heyeti temaslarını tamamladı.
Yoğun bir programı bulunan Sendikal Platform heyeti Çarşamba günü İngiltere’nin en büyük sendikası olan İngiltere Öğretmenler Sendikası ve Avrupa Öğretmenler Sendikası Konfederasyonu, İletişim Sendikaları ve Sendikalar Kongresi yetkilileriyle sendikalarla bir araya geldi.
Çeşitli basın organlarına demeçler veren ve canlı yayın programlarına katılan heyet üyeleri öğleden sonra Kıbrıs’ın Dostları Grubu Başkanı David Barros ve Genel Sekreteri Barones Meral Ece üyelerden oluşan heyetle görüştü.
Heyet Perşembe günü İngiliz Parlamentosu’na ait Portcullis House’ta İngiltere Dışişleri eski Bakanı Jack Straw ile bir araya geldi Yarım saat süren toplantıda Sendikal Platform üyeleri tarafından bilgilendirilen Jack Straw, yapılan görüşmeden ve aldığı bilgilerden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Öğle saatlerinde Londra Belediyesi Meclisi yetkilileri yapılan görüşmenin ardından Londra Kıbrıs Toplum Merkezi’ndeki toplantıya katılan Platform üyeleri, son olarak Londra Kıbrıs Türk Merkezi’nde burada yaşayan vatandaşlar ve sivil toplum örgütü temsilcileriyle bir araya geldi.
Sendikal Platform: Birleşik Federal Kıbrıs Yaratılmalı
Sendikal Platform Heyeti, Perşembe akşamı Haringey’deki Kıbrıs Türk Toplum Merkezi’nde, Kıbrıs Türk Dayanışma Derneği’nin (KTDD) düzenlediği toplantıda halkla bir araya geldi.
Saat 19.00’da başlayıp, 22.00’de biten toplantıda, Sendikal Platform üyeleri Kıbrıs’taki gelişmeler ve ziyaret amaçlarıyla ilgili katılımcıları bilgilendirdi.
Sendikal Platform üyeleri yoğun ilgi gören toplantıda katılımcılardan gelen soruları yanıtladı ve Londra’da yaşayan Kıbrıslı Türklerle dayanışma ve işbirliği konuları ele alındı.
Sendikal Platform üyeleri, Londra’da yaşayan Kıbrıslı Türklerin örgütlenmeleri ve mücadeleye destek vermelerinin önemine işaret etti.
Etkinlikteki Kıbrıs Türk Demokrasi Derneği Genel Sekreteri Derman Saraçoğlu’nun açılış konuşması şöyleydi:
Değerli Dostlar, Arkadaşlar ve Basın Mensupları; Öncelikle, çağrımıza kulak verip, Kıbrıs Türk Toplumu’nun Varoluş Mücadelesi ile dayanışmanızı ve desteğinizi ortaya koymak için, bu salonu doldurmanız dolayısı ile, hepinize KTDD adına teşekkür ediyorum.
Bu akşam aramızda Sendikal Platformdan, Kıbrıs’ta yaşamın her alanında örgütlü Sendikalardan temsilciler bulunuyor. Onlara da Hoş geldiniz diyorum. Londra’da, böylesi bir toplantının gerçekleşmesine vesile olmuşlardır.
Değerli Arkadaşlar, Burada birbirimizden farklı siyasal görüşler taşıyor olabiliriz. Ancak Bizleri, Londra’da karşı karşıya bulunduğumuz pek çok sorun arasında, bu salona taşıyan ve bizleri birbirimizle buluşturan ortak bir gailemiz vardır. O gaile de Kıbrıs Gailesidir. Buradaki bu yoğun katılımınız, ayni zamanda ‘Gailesi Sizi mi Tuttu?’ diyenlere de bir yanıttır.
Kıbrıs’ta, Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünden beslenmekte olan ayrılıkçı statüko, son yıllarda Kıbrıs Türk Toplumu’nun Ada üzerindeki varlığını, geçmiş zamanlardan daha ağır biçimde tehdit eder bir niteliğe bürünmüştür.
Kıbrıs Türk Toplumu, Kıbrıslı Türkler, kültürel, siyasal, ekonomik ve sosyal anlamda, kendi Ana Yurtlarında yok edilmeye çalışılıyor. İnsanımız değil ama her geçen gün, yurdumuz, ister yurt dışında yaşayalım ister Kıbrıs’ta, bizlere yabancılaştırılıyor. Kıbrıs’a her gidişimizde, Yurdumuzu tanıyamıyoruz. Gazetelerde, televizyon başında izlediğimiz olup bitenlere inanamıyoruz.
Ankara-AKP, Kıbrıs’ta öyle sadık işbirlikçiler bulmuştur ki, bu işbirlikçi çevreler kullanılarak, Kıbrıs Türk Toplumu’nun Tarihsel süreç içerisinde ve özellikle 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti anlaşmalarından kaynaklanan, uluslararası hukukla bağlantılı, Ada üzerindeki tüm hakları birer birer elinden alınmaya çalışılmaktadır. En başta UBP-Küçük hükümeti olmak üzere, Kıbrıs’taki işbirlikçileri, Kıbrıslı Türkler affetmeyeceklerdir.
Bugün hala, Cenevre Konvansiyonları hiçe sayılarak, Türkiye’den Kıbrıs’ın kuzeyine nüfus aktarımı devam ediyor. Bu yolla yaratılan kalabalık içinde, Kıbrıslı Türklerin toplumsal iradesi, tümden ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Bu gidişin devamı demek, Ada üzerinde, en az Kıbrıs Rum Toplumu kadar hak sahibi olan Kıbrıs Türk Toplumu’nun toplumsal niteliğinin ortadan kaldırılması demektir.
Bu ayni zamanda, BM Güvenlik Konseyi kararlarında yer almış biçimiyle, Kıbrıs’ta varılması öngörülen çözüm demek olan, Toplumların siyasal eşitliğine dayalı Birleşik Federal Kıbrıs’ın, iki ayağından birini oluşturacak Kıbrıs Türk Toplumu’nun yerini hile ile almaya çalışmak, Kıbrıslı Türklerin varlığına, Kıbrıs’ta Barış arayışlarına kastetmek, değil midir?
Bu noktada, en başta, geçtiğimiz yıl BM Genel Kurulunda yaptığı konuşmasında, ‘Kıbrıs’ta BM Güvenlik Konseyi Kararları çerçevesinde çözüm istiyoruz’ diyen, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, tüm ilgili taraflara ve aktörlere şu soruyu her yerde sormamız kaçınılmaz oluyor.
Kıbrıslı Türklerin Ada üzerindeki, toplumsal yapısının ortadan kaldırılması, Kıbrıs Türk Toplumu’nun Kıbrıs’ta tümden görünmez kılınması halinde, yani kısacası, iki ayaktan biri kırılırsa, Federal Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti, Çözüm, Barış, Ada’da hangi iki temel ya da ayak üzerinde oluşturulabilecek, korunacak ve yaşatılabilecektir?
Sadece bu sorudan hareketle, bugün içinde bulunulan duruma yakından baktığımız zaman, ister yurt içinde yaşayalım ister yurt dışında, Kıbrıslı Türkler için, Toplumsal Varoluş Mücadelesinin önemi ortaya çıkıyor. Verilen mücadelenin sadece bugünle değil, yarınlarımızla da ilgili olduğu çok açıktır.
Kıbrıs Türk Demokrasi Derneği, dün, bugün olduğu gibi, yarın da, Kıbrıs Türk Toplumu’nun Kıbrıs’taki Varoluş Mücadelesine, Londra’dan, dost ve kardeş örgütlerimizle birlikte destek vermeye, bu yönde atılacak her ileri adımı samimiyetle desteklemeye devam edecektir.
Sözlerime son verirken, Kıbrıs’ta kısa bir süre önce muhalif siyasal partilerle Sendikaların ve sivil toplum örgütlerinin bir araya gelmesi ile kurulmuş olan Toplumsal Varoluş Hareketi’ni de, KTDD adına bu salondan selamlıyorum.
“Adada azınlık durumuna geldik”
Şener Elcil, Londra gazetesine yaptığı açıklamada şöyle dedi:
“Şu anda adanın Kuzeyindeki nüfus bilinmemektedir. Nüfusun bilinmediği ortamda eğitim, sağlık ve sosyal yaşam planlamak mümkün değildir.”
Türkiye’den aktarılan nüfusa sistematik olarak vatandaşlık verildiğine dikkat çeken Elcil, “Kıbrıslı Türklerin azınlıkta olduğu bir nüfusun kullandığı oylar ne kadar efektif olabilir?” dedi.
Adada yaklaşık olarak 100 bin Kıbrıslı Türk yaşadığının tahmin edildiğine dikkat çeken Elcil, 294 bin olarak açıklanan Kıbrıs Türk nüfusunun gerçekleri yansıtmadığını belirterek şunları söyledi:
“Ekmekçiler Birliği’nin yaptığı açıklamaya göre günlük 810 bin ekmek üretilmektedir.
400 bin kayıtlı motorlu taşıt vardır. 500 binin üzerinde cep telefonu abonesi vardır. Tüm bu veriler bize nüfusun yaklaşık olarak 600 bin civarında olduğunu göstermektedir. Böyle bir ortamda yapılan seçimler Kıbrıslı Türklerin iradesini yansıtmadığı gibi seçilen yöneticilerin de Türkiye’nin kuklası olduğunu göstermektedir.”
KIBRISLI TÜRKLER MAĞDUR
2003 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB’ye alınmasının ardından Avrupa Birliği mevzuatının adanın kuzeyi için askıya alındığını hatırlatan Elçil, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu çerçevede en çok mağdur olan AB ve Kıbrıs Cumhuriyeti haklarını kullanamayan Kıbrıslı Türklerdir. Aktarılan nüfus, adanın kuzeyine yönelik uygulanan ekonomik politikalar Kıbrıslı Türk toplumunu yok oluşa sürüklediği gibi adanın kuzeyini Türkiye’nin bir sömürgesi haline getirmiştir. Kara para aklama, kumar, kadın ve insan ticareti, Kuzey Kıbrıs’ta sürdürülen temel ekonomik faaliyetler haline getirilmiştir.”
GELEN PARA KATLANARAK TÜRKİYE’YE GİDİYOR
Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’a verdiği yıllık 350 milyon doların 5’e katlanarak tekrar Türkiye’ye döndüğünü söyleyen Şener Elcil, Türkiye’den ithal edilen mallar için yıllık 1.4 milyar dolar ödenmesinin bu durumu ispat ettiğini dile getirdi.
KÜLLİYE AÇILACAK
Türkiye’de diktatörlük olduğunu vurgulayan Şener Elcil, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıslı Türklerin inançlarına müdahale ettiğini belirterek şunları söyledi:
“Adanın kuzeyinde 162 tane okul, 192 tane camii olmasına rağmen, hala cami inşaatları devam etmektedir. Türkiye’den misyonerlik göreviyle imamlar gönderilemektedir. Son olarak bakan Beşir Atalay Külliye inşaatı ve İlahiyat koleji yapımı için baskı yapmış ve protokol imzalamıştır.”
KENDİ KENDİMİZİ YÖNETMEK İSTİYORUZ
“Sendikal Platform olarak temel talebimiz kendi kendimizi yönetmektir’ diyen Elcil, adanın birleştirilmesi ve siyasi eşitlik temelinde federal bir yapı kurulmasını arzu ettiklerini belirterek, ‘ Türkiye’nin izlediği asimilasyon ve entegrasyon politikalarına şiddetle karşıyız” dedi.