Mecliste akıl almaz cehalet. Bir ülke kurumlarıyla ayakta durur. Onun için moda bir söz ortada dolaşır. Kurumsallaşmalıyız diye laf edilmedik gün geçmez. Çünkü kurumsallaşmadığımız her gün itiraf edilecek kadar bellidir.
Kurumsallaşmış olsak ne olacak? Kurum birçok kişinin ahenk içinde çalışıp bir birlerine deneyim ve bilgilerini aktaran insanlardan oluşur. Tek tek bilgili birçok insan bir kurum oluşturmaz. Kurumun bilgili olması gerekir. Çünkü insan unutur veya yanılır veyahut bir konuyu bilmez. Lakin kurum örgütlü çalışır.
Örneğin bir milletvekili istifa ederse onun işlemi divan kâtiplerinin tarafından organize bir şekilde yürütülür ve İÇTÜZÜK açılıp okunarak işlem yapılır. İÇTÜZÜK’te 137. Madde bu konu ile ilgilidir ve milletvekilinin istifası yazılı olarak başkanlığa sunulur ve durum genel kurula gelen evrakın sunuluşu sırasında okunarak bilgiye getirilir ve milletvekilinin görevi sona erer.
Yani sadece okunur ve iş biter. Oylamaya gerek yoktur. Onun için yeni belediye başkanının milletvekilliği gelen evrakın sunuluşu sırasında sona ermiştir ve artık milletvekili olmadığı için olmadığı için genel kurula hitap etme hakkı ortadan kalkmıştır. Gene de oylama yapılmış, oybirliği ile onanmış ve o da çıkıp genel kurula hitap etmiştir.
Elli milletvekilinin ve meclisteki siyasi partilerin içinde de biri çıkıp olacak iş değil oylama yapılmamalı dememiştir.
Ne olmuş yani demeyelim. Belediyeden yani milletvekilliği sona eren Fellahoğlu’nun seçilip gittiği kurumdan istifalar olmuş ama onayacak mecliste nisap olmadığı için bir süre istifalar onaylanamamış ve kriz yaşanmıştı. O zaman istifa şahsi bir eylemdir birinin onamasının istenmesi çok garip deyip bu kadar saçma bir madde nasıl girebilir diye yasaya bakmıştım. Hayretle yasada da böyle bir ifadenin olduğunu gömüştüm. Bu yasayı da meclis yapmıştı ama meclise gitmeden önce devlet memurlarının elinden geçmiş, komiteye ulaşmış ve oradan da hatta muhtemelen başsavcılıktan ve mevzuat biriminden denetlenmiş ve genel kurula gitmişti.
Kurumsallaşma demenin kurum kurmak olmadığı da bu vesile ile gene ortaya çıkmıştı.
Vırt zırt yasa geçirmenin tehlikeleri de gene etrafta gezinir olmuştu.
Bir insanın istifa eden birisini görevde tutma hakkını savunmak için muhakkak ceberrut bir idare hayranı olması gerekir. Ne yazık ki bizde halk kültürü olarak “bir kuvvetli idare olmalı ki tuttuğunu koprasın” ancak bu laçkalık düzelir lafı orda ortaya çıkar.
İÇTÜZÜK’ü okumak zahmetine katlanmadan mebusluğunu tamamlamak üzere olan elli kişimiz var. Geldiler gidecekler ama çalışan ve bilgi edinme zorunluluğunu hisseden ve işini mevzuata bakarak yapma ihtiyacını anlamış bir meclis kadrosu kurduramamış insanlar olarak sonrakilere hiç de iyi bir miras bırakmayacaklar.
Sayısı az olduğu için esamisi ancak İÇTÜZÜK kurallarına uygun davranmayı zorlarlarsa okunacak olan muhalifler için bu bir yüz karasıdır. Muhalefet etmeye kalksalar önlerinde sağır kulaklı iktidar vekillerini bulacaklar. Usullere riayeti dayatıp tehdit edebilirlerse ellerine olanak geçecektir. Ne yazık ki yasalarına bakıp da işlev kazanmaya çalışmıyorlar.
İktidar mebusları başkanlarının oyunlarıyla tehdit edilip oyuncak olmak istemezlerse milletvekilliğinin gücünü artırmalıdırlar ama hiçbir adım atmadılar. Milletvekili olarak partilerinin oyuncağı olmaktan kurtulmak için ellerine güç geçirmeyi düşünenin olduğunu görmedik.
Mebuslarda hayır olsaydı mebusa yetki verilmesini ve ondan hiçbir şeyin saklanamayacağını söyleyen Avrupa Konseyi kararını sallayarak hükümete ya bu kurallara uyun ya da sizi Konsey’e şikâyet eder attırırız diyen görülmemiştir.
Avrupa Konseyi’nde gözlemci statüde bir asıl bir de yedek üyemiz varmış! Var olmuşlar da ne olmuş? Muhalifler de AKPA (Avrupa Konseyi Parlamenterler Assamblesi) toplantılarına giderler. Giderler gelirler, yedikleri içtikleri kendilerine ne gördüler bize ne zaman anlatacaklar?
1601 sayılı kararında AKPA demokrasi için muhalefet olması şart ve muhalefetin de hakları şöyle olmalıdır yoksa orada demokrasi yoktur demiştir. Uzun bir liste ile mebusların haklarını ve muhalefetin yürütmeyi sorgulama, bilgi alma ve özellikle denetleme ve tabii esas olarak parayı denetme işinde sayılarının azlığına mahkum olmamaları için haklar ve yetkiler ortaya konulmuştur.
Bizde maliye ve bütçe komitesinde iktidarın özel çoğunluk elde etmesine izin verilmiş ve bunu doğal olarak karşılanmıştır hâlbuki denetlemekle görevli olan muhalefettir. Muhalefet demek halk adına denetleyici demektir, başka bir şey değil. Onun için AKPA bütçe komitesi başına ana muhalefet partisinin temsilcisi atanmalıdır demektedir.
Komitelerde çoğunluk partilerinin denetlemeye engel olmamaları için üye vekillerin arasında muhalif olanlardan birinin başkan olmasını ve muhalefetin de toplantıya çağırmaya yetkili olması gerektiği vurgulanmıştır. Genel kurulu toplama yetkisi olmayan muhalefetin güdük kalacağı da açık olduğu için muhalefete de yürütmeyi sorgulama gündemiyle toplantı çağırma hakkı verilmesini istemiştir.
Milletvekili ne müfettiştir ne de polis onun için muhalefet mebuslarına onların emrini dinleyerek soruşturma yapma hakkı verilmelidir demiştir. Yasa hazırlamak meslek konusudur. Onun için iktidar memurlardan yararlanır. Muhalefet yararlanamazsa demokrasi sakat kalır diyen AKPA onlara da mecliste bu hizmetin verilmesi için uygun kadrolar olması çağrısı yapılmıştır.
Sonunda AKPA özellikle yeni üyeler arasında demokrasiyi tanımamış ülkeler de bulunduğu için Venedik komisyonun bu konuda çalışma yapıp AKPA’ya bilgi verilmesi 2008 yılında kararlaştırılmıştır.
Bizim meclis ellileri bunları duymuşlar mıdır? Giderler gelirler ama işlerin yarayacak kararları aramayı akıllarına getirmişler midir? Oraya iktidar muhalefet giderler ama muhaliflerden biri merak edip de bu yeni dünyada bize ne var diye araştırmış mıdır? İsteseler onlara yardıma hazır hukuk komitesi sekreterliği vardır. Önünden geçmişler midir? Tabii Rum tarafını suçlama resmi ziyareti dışında.
Giderler gelirler ama sadece uyum içinde gidip geldiklerini müjdelerler. Sizin uyumunuz batsın. Muhalefet olduğunuzu kapıyı çıkar çıkmaz unuttuğunuzu biliyoruz. Lakin biz sizi unutmayacağız. Unutturmayacağız. Bizi hapsettikleri bu açık hava hapishanesinde yalnızlık çekmeyeceğiz. Bizi kimse istemez, Türk’e Türk’ten başka dost yoktur lafazanlığına inanmadık inanmayacağız.