arşivAli SarıtepeYaratılmış korkulardan uyanmak - Ali Sarıtepe
yazarın tüm yazıları:

Yaratılmış korkulardan uyanmak – Ali Sarıtepe

Yeniçağ podcastını dinleyin

Barış sürecinin başlamasıyla birlikte, Türkiye toplumu kendi halleriyle yüzleşme süreciyle de karşı karşıya gelmiş durumdadır.

Bu yanıyla barış süreci; TC’nin Kürt sorununun çözülmesi süreci olarak adlandırmak, sorunun kendini kristalize eden yanını görmek olur, sadece. Halbu ki, barış süreci; Türkiye toplumunun etnik çokluluk karakterinin kendisini yeniden hatırlaması süreci olacağı gerçekliği ile birlikte ele alınmasının gerekliliği olacağı da olacağından dolayı sorunun en tam halinin: Devletin Türkiye toplumuyla ve Türkiye toplumunun da kendisinin etnik farklılıklarıyla tanışması ve barışması olacağıdır.

Dolayısıyla, güncel haliyle “Barış süreci” olarak adlandırılan dönem başlaması; devletin Türkiye toplumuyla ve toplumunda etnik karakterleri ve inançlarıyla tanışması, barışması ve geleceğini bunun üzerinden kurgulaması yani; devletin yeniden yapılanması ve yapılandırılmasıyla birlikte, toplumunda yapılanmasıdır.

Dönem başlaması bu haldeyken, yaratılan Türklük motifine sokulan ve esas olarak Osmanlı toprak kayıplarının yaratmış olduğu nüfus problemi ve TC’de dahil Balkan ulus devletler inşasının yaratmış olduğu sonuçların elde kalanı olan etnik hallerin, devlet politikaları neticesinde kimliklerine Türklük yapıştırılarak ortaya çıkan sonuç ve onun bu güne yansıyan ne olacağız korkusu, endişesi ve buradan da mı sürgün gözüktü alt düşüncesinde ki ruh hali.

Türkiye coğrafi bölgelerini ele aldığımız zaman da, Ege başta olmak üzere Karadeniz, Rumeli ve akabinde Akdeniz daha doğru haliyle Batı Akdeniz; Müslüman kimliklerle göç alma ve aldırmaların yoğun olarak istihdam edildikleri Türkiye toprakları durumundadırlar.

Ve, bunların ortak özellikleri; Müslüman olmalarının yanında, Anadolu’nun kendilerinin son anayurt olarak görebilecekleri, tutabilecekleri bir toprak olması halleridir.

Onların, Müslüman kimlik olgularının dışında geldikleri coğrafyanın etnik karakterinde olmaları bura da yaşamalarına kolaylık sağlayacak durumda olmamalarından dolayı; Türkiye’de Türklük olgusuna kendilerini de gönüllü olarak akmalarından, Anadolu’da ki Türklük havuzuna nicelik olarak katılma durumunda olmuşlardır.

Tam da burada:

Kürt özgürlük taleplerinin devletle karşılaşma biçiminin varmış olduğu sonuç olarak; şiddet temelli özgürlük mücadelesine karşı, TC devlet anlayışının geliştirdiği şiddete dayalı yok etme ve yokta sayma karşı duruşu; Anadolu’ya varmış olan Müslüman inançlı etnik farklılıklı kütlelerin bu savaş  neticesinde, karşı mücadele içerisinde sıcak tutularak Türkleştirilmeleri tamamlanmaya çalışılmıştır.

Ulusal karakterli toplum parçaları hali hazırda bulunmuş oldukları topraklarda, ne biçim de bulunmuş olurlarsa olsunlar, asimilasyonları ister gönüllü olsun, ister zzora dayansın; kısa dönemin çözebileceği problemler karakterinde değillerdir. Önceden var olan toplum hafızası ve bunun yaratmış olduğu şekillenme, kabüllenme sonrasında bile hafızalardan uzun süre silinmez ve kabül ettikleri yeni kimlikleri eski kimliklerini yok ettiremez. Yeni kimlik, eski kimliğin asimilasyonunun tarihsel erozyonu paralelinde o topluma karakter olur.

Bugün TC’nin kuruluş tarihine baktığımız zaman; kuruluş öncesine götürsek bile, torpil geçelim 150 yıla ulaşamayan göç etmesi, Müslüman karakterli Yunanistan’lı, Bulgaristan’lı, Bosna’lı, Kafkasya’lı kütleler vardır.

Bu topraklarda TC oluşurken, oluşturulan bu devletin Hanefi/İslamiyet ve Türklük temelli olması, onların bura da Türk olmasına sonuç yaratırken; kuruluş ilkelerinin Anadolu-Mezopotamya gerçekliğine uymamasından dolayı, dikilen elbise artık patlamaya başlamıştır.

Ve bunun sonucudur ki, TC “Barış süreci” ile kendisini yeni baştan düzenlemek konumundadır.

Bu düzenleme; söküğün dikilmesi, yırtığın yamanması şeklinde asla olamamaktadır. Yeni bir elbise ve yapıya uyan ölçü de ve de kaliteli kumaştan olmak zorundadır.

Kürd’ün demokrasi ve özgürlük taleplerine karşı önemli direnç noktalarına baktığımız zaman, yukarı da anlattığımız coğrafi bölgelerde ciddi bir yoğunluk olduğu görülmektedir.

Korkular tam da bura da depreşmekte.

Son anayurt korkusu.

Giydirilen Türklük elbisesinin kendilerini örtmediği  hali.

Her şeyden önce, Anadolu toprakları bağrına bastığı bu gelenlerine asla sıcaklığını kaybetmeyecektir.

Ama; kendi asli halleri yeniden bilinçlerine gelecek, bunun özgürlüğünü ve güvencesini yaşayacaklar ve demokratik asimilasyonun kendi sürecini yaşayacağını bilinçlerine çıkaracaklardır. Ki; demokratik asimilasyon, aldığı gibi verme karakterli olduğu için, kültürleri yok etme olmayacak, aksine kültürel zenginlik yaratacaktır.

Bu karakterli yurttaşlar ve yurttaşlar topluluğu ‘Akil İnsanlar’ın yapmış oldukları toplantılar da sordukları sorular da ki acaba soruları; yaşanmış yüz yılın getirmiş olduğu sorunlardır.

Devlet ve CHP; bu sorunların yaratım ocakları olmalarından dolayı, bu işin toplum ayağını oluşturan CHP’nin bu süreçte olumlu anlamda aktif rol alarak, tarihsel karakterinde ki yanlışının ortadan kalkmasına gücünü vermesi, onun için bir görev halidir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin