Bizim kültürümüzde bir kusur olduğu aşikâr. AKEL kendi kaynaklarıyla durumu düzeltemeyeceğini kavrayarak AB kurtarma fonu mekanizmasına başvurma kararı aldı ve başkan Hristrofias hükümeti başvuruyu yaptı, adından seçime kadar oyalayarak kendi anlaşmayı imzalamayarak yeni başkan Anastasiades’in hükümetine sorunu devretti. Bu gecikmeden zararlar doğacağını genelde herkes kabul etti idi. Gene de Hristofias ayak sürüdü. Alternatifi varsaydı ortaya atmak boynunun borcu idi. Yapmadı. Anastasiades’in elinde de alternatif yoktu. İşe müzakere etmek için detayları hazırlamakla başladı. Arada da demeçler vererek merhamet dilenme anlamında halka çok daha iyi bir antlaşma elde etmek için uğraşacağını dile getirdi. Vardığı nokta Yunanistan’dan farklı bir nokta olmadı. Demek ki AB’nin oyun kuralları bunların yapılasını gerektiriyordu.
Elbette finansal bir krizden çıkış için tek seçenek varılan şey değildi. Solcular finans kapitalin politikalarını kabul etmezler. Başka önerilerden bahsederler. Bunu da AB kuralları içinde yapacaklarını ileri sürerler amma Hristofias onların görüşlerini formüle edip uygulamaya kalkmadı. Belki AB içinde olmasaydı başka şeyler yapacaktı. Ancak AB’ye girerken para birliğine de girmeye zorunlu olmayan Kıbrıs girmeyi kendi kabul etti. AKEL de destekledi. Bundan da örneğin Rusya halkının biriktirilmiş servetlerini kapişari eden sermayedarın kaçırdıkları serveti celp etmek için yararlandığı gibi yararlandı. Onun için kâr ederken iyi krizden çıkış için alternatif politikalardan korkmak ve EURO’dan çıkarak başka seçenekler bulmak anlamını yitirdi. Sonunda da altında kalanın canı çıksın deyip görevi başkasına bırakmak AKEL için ehven oldu.
Bu AKEL’in popülist karakterine işaret eder de Anastasiades’in gideceği yol belli iken halka gidip onlarla savaşacağım demesi ve ülke fethetmeye giden eski zaman fatihi gibi davranması da ayni karaktere bakarak değer biçebiliriz yoksa anlamak olanaksız.
Bir insan batırdığı ekonomisinin yolun koyulması için başvurduğu kuruma savaşacağım diyerek mi gider? Abartmayalım aşırı anlam vermeyelim desek sonrasına bakınca ne görüyoruz? Asla onları affetmeyeceğim lafı. Bu kabul edilecek bir şey mi? Demek ki adam resmen kurtarma mekanizmasına savaşmak için gitmiş ve onları düşman gördüğü için yenilgiyi hazmedememiş ve affetmeyece3ğim diyor.
Haydi AKEL’i anlayalım. Çünkü AKEL AB’yi baştan emperyalist bir kuruluş olarak gördüğünü saklamazdı; oraya girmeyi Kıbrıs sorunu dolayısıyla güç kazanmak izahatı ile üyelerine anlatırdı. Anastasiyades ise AB’yi kapitalist olduğunu ilan etmese de ayni ekonomik politik anlayışta gördüğünü belirtirdi. Ona ne oldu da bu öfke kabardı. Borç istersen ve başka yerden borç alıp alacaklılarını ödemeye şansın olmamışsa borcu verecek olanın masrafını da karşılayacak değil misin? Sen olsan a Anastasiyadi borcu alıp vereceğinden fonun masrafını talep etmeyecek misin?
Üstelik bu duruma AB’nin standartlarına göre bankacılık kurallarını değiştirmediğin için suçlu olarak düştün. Verilen borç da düşük faizli uzun vadeli borç. Ceza da yok; çünkü birçok uluslararası kuruluşu da aldatarak el altından işler çevirdiğin için güvenilir durumunu yitirdin ve makul maliyetle borçlanma şansını kaybettin.
Hem suçlu hem güçlü tavrıyla sövüp saymaya niye kalkıyorsun?
Halk bunu görüyor ve anketlere göre esas suçlunun riskli işlerle kâr elde etme çabasıyla hareket eden ve onları denetlemekle yükümlü yetkililerin göz yummasıyla olduğunu belirtiyor. O halde bu politikacılar ne halt etmeye halka böyle laflar ediyor? Bunu değerlendirmeli ve başımızı öne eğip nasıl olur da bu cüreti gösterdiklerini kendimize sormalıyız. Bizi yedikleri haltı anladığımız halde gene de aptal yerine koyabilmelerinin nedenini anlamalıyız. Sanırım saçmalamalarına rağmen şişinirlerse kendilerini alkışlayacağımızı ve gene de kendilerine oy vereceğimizi biliyorlar. Yani bizim her şeye rağmen onlardan vazgeçmeyeceğimi biliyorlar. Biz işte genelde böyleyiz. Hamasete izin veririz hamaset meraklılarının milliyetçi saçmalıklarını desteklemeye devam ettiğimiz için de bize hamasetle süslü laflar ederler ve oy almayı da becerirler.
Rum Türk Kıbrıslılar hamasete izin vermemeyi öğrenmeliyiz. Yoksa ya Lenin’in Kızıl ordusunun saldırısı gibi destek için koştuğu AB’ye sömürgeciler diye saldırısından gofa gelip oyumuzu çalacaklar veya Anastiyades’in Osmanlı devletinin duruma düşürmeyeceğiz diye kabarmasına kanıp oyumuzu çalacaklar.
Beğenin beğendiğinizi.
Anastasiyades bir plan da açıkladı. Artık yasaya (bizde 1979’da yürürlükten kaldırılan ama yeni yasaya göre hala yürürlükte bırakılan mali tüzüğe göre yasal olan) göre yürürlükte olsa da uygulanmayan mal bildirim zorunluluğunun yeni yasa yapılıp yürürlüğe kanacağını ve yürürlükte olan yukarda değinilen yasa ki adı General Orders’dir, onun içinde ve tüzüklerinde olan ve uygulanmayan iş değerlendirme, tayin, terfi ve taltif usulleri ile çağdaş usullerin getirileceği vaat edildi. Bir yasa varsaydı neden uygulanmıyordu, uygulamayan ve uygulatmayanlar kimlerdi sorularını ise bize bıraktı. Buna bizde de reform raporu ile bunlar gündeme geldi ve eski başbakan Ferdi Sabit Soyer bu ay bu altı ay veya yıl sonu olacak diye vaatler yaptı ama bir adım atılmadı. Ferdi yalnız değildi. DP ortağı idi sonra tek başına kalmadıydı başka ortağı vardı ve bakan arkadaşları vardı. Peşlerinde dolaştırdıkları hatırlı üst kademe yöneticileri de vardı.
Uygulamayan ve uygulatmayan kimlerdir. Kıbrıslılar size bırakılmış bir soru var yanıt vermeyecek misiniz?
Krize çare olarak önlemler alınırken kısıntılar yapılması yanında krize tekrar uğramamak için alınması istenen önlemler içinde mebus dokunulmazlıklarının kaldırılması, başkanın dava edilebileceği konuları açığa çıkararak yaptıklarından siyasi olanlar dışında sorumlu tutulması ve devlet örgütünün reform ve reorganizasyonu da var. Demek ki kısıntılar dışında halka iyi hizmet vermek için yapılmayan ve yasal emir olanları da bulunan hususlar vardı. Şimdi onları da yaparak keyfi idareye son verme vaadi yapılıyor. Sonunda da tüm kamu belgelerine ulaşma hakkı yani şeffaflık vaat ediyor.
Halk ne diyor? Halk hükümete kızdı ya, hemen AB suçlu görüldüye getirilmek isteniyor. Hâlbuki anketlere göre esas suçlunun kendi yöneticileri olduğunu görmüş.
Bizde bu reform konuları ele alındı da ne oldu?
Halkı siyasilere muhtaç hale getirmek ustalığını sürdürmelerine yardımcı olan kısa vadeli çıkar peşinde koşmaktan vazgeçecek miyiz?