yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKuzey Kıbrıs’ta seçime giderken – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kuzey Kıbrıs’ta seçime giderken – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Tekrarın daha silik şekliyle Kuzey Kıbrıs’ta yeniden seçim sürecine girdik. Yolsuzluk rüşvetin daha da yoğunlaştığı, “parlamenter” partilerin daha siyasal silikleştiği, ilkelerin değil kayırma yandaş avanta kurallarının belirleyici olduğu, politikacının ideolojiyi ret edip koltuk ve avanta seçeneklerini savunduğu ve en temel kuralla dış müdahalenin kanıtsanıp “AKP kimi işaret edecek” mesajıyla seçim sorası koltuk paylaşımının beklendiği ama adına sandık konulan seçim dönemine girdik. Öyle girdik ki maşallahı vardır: Yolsuzlukların dolarlarla “meclis kürsüsünden” havalandığı, gezen adayların “bir tik ver ötesine karışmam” denilen kurallarla süreç işliyor. Yakınılır gibi olunan rüşvet veya transferler gerçeği ile partilerin listeleri onu çağrıştıran adaylarla garip bir seçim sürecine girdik. Oyun satılma şeklinden seçilecek kişinin partide kalıp kalmayacağı dahi sorgulanan ortamda buna Türkiye damgasını da vurunca geriye ne kalır? Daha seçim dönemi başlarken son dönemde Y.5 varan yeni vatandaşlık gerçeği ki bunların sadece seçmen oranına vurunca rakamsal etki artacaktır örneği dahi yapılan olayın aslında örtme ve aldatmaca olduğunu ortaya kor. Fakat en gerçek olan şudur: En anormal ortam dahi insanlar tarafından doğal kabulleniyorsa, işleyişte yanlış doğru veya doğru yanlış noktasına kayar. Kuzey Kıbrıs bunun kesin net bulgularından biridir.

Her konuda olduğu gibi seçimlerde de çok olay konuşulacak. Hatta yakınılanlarla tercih etmelerin saydamlaştığına bolca tanık olacağız. Yolsuzluk ve rüşvetle anılanların ekrana çıkıp aday veya bize “başarılı eski örnek” olarak ahlak dersleri vermelerine sık sık tanık olacağız. Hatta sanki doğruları onlardan öğreneceğiz. Bir anlamda ikiyüzlü duruşları seyredeceğiz. Yine oyunu satarak veya rüşvet karşılığı kullanacak insanların “dürüstlükten, çıkardan, gelecekten” söz ederek karmakarışık ama anlamsız gündemlerle savrulacağız. Zaten çıkan aday listeleri ve ekranlarda öğüt veren eski şahsiyetler bize belek canlanmasıyla nelerin olduğunu anlatmaya yetecektir. Tabi anlamak isteyenlere! Burada ülke gerçeklerini, dün yapılanlara ve kötülediğimiz değerlere nasıl doğru diye sarıldığına tanık olacağız. Onun için seçim sürecinde bol bol konuşulacak propagandaları çok yapılacak ve zaman zaman reklamların dahi tiksinti sıkıntı verecek kullanımlarını bir yana itip, ülke gerçeklerinden biraz söz edecem. Çoğu kez ilhak koşullarını, sömürgeleşme durumunu, işbirlikçi kurumsal yapıyı hep belekten sileriz. Sileriz ki işgallerin yaratığı uyuşturucu, yolsuzluk, rüşvet ve avantalaşma yalakalarını bütünsel ve yapısal düşünmeyelim! Sanki normal demokratik ülkede seçim yapılıyor ve partilerimiz ideolojileri olan ilkelere sahip bunulan ve hedefleri için programları savunan kuruluşlarmışçasına algılarız. Sora birileri çıkıp bunları yuttuğumuz içinde “Çağdaş demokrasi dersi” verdiğimizi söyleyip böbürleniriz!

Tekrar kısa bir Kıbrıs tarihsel anımsatma yapacam. Çoğu diyecektir ki “Buna ne gerek var”! Sokrates boşuna asılar öncesinden dedikleri günümüzde geçmiyor: “Cehalet kolay kandırır ama bilgiyi anlatmak zor: Çünkü bilmek için uğraş gerektiği için kolaycılık yıkılır”! Nitekim bizde en ufak ezber bozma veya bilgi karşısında “Bunu bilip de ne olacak” tekerlemesi çok geçerlidir. Çünkü bilgi değil yalaka ve torpil temel işleyen kural haline gelip kuyrukçu olmanın ödüllendirildiği bir yapı oluşturuldu.

Kıbrıs Yakın tarihte kendi dinamikleriyle değil hep dış dinamiklerle ve sistemsel ayarlara bağlı olarak yeniden yapılandı. Hatta klasik sömürgecilikten Yeni sömürgeciliğe geçerken yine ülke şekli dış garantörlü sistemin sınırlı kontrolü ve her an parçalanacak bir yapıya dönüştü. Daha vahimi sistem resmi ideoloji olarak “Taksim, Enosis” ideolojik siyasal yapıları oluştururken birden “Bağımsız Kıbrıs” seçenekle adada ayar yapıldı. Öylesi bir ayar yapıldı ki parçalanmaya, dış müdahalelere hazır ilkeler belirleyiciydi. Nitekim 74 döneminde dahi Kıbrıs’ta en yumuşak dönemler yaşanırken önce Garantörlü darbe müdahaleler ve sora fiilen ikiye ayrılarak yeniden dizayn yapıldı. Sora Yine Kıbrıs anlaşmalarından tutun Uluslararası genel kuralarla aykırı uygulamalarla Kuzey Kıbrıs yapısı oluştu. Bunlar bize hep unutturulanlar olarak tarihe hep kazıldı.

Kuzey Kıbrıs şuanda seçime giderken yapısal olarak AKP direk müdahalesiyle muhafazakâr din yapılanışı ve sistemin kara kaçak ekonomik dış sermaye el değiştirme hareketlerinin yoğunlaştığı ortamda gelişiyor. Buna karşılık özelikle koltuk mevki avanta bekleyen kesimlerin programlarında reklamlarında bunlara gönderme dahi yoktur. Klişelerin işlendiği ama bunların içi boş olduğu kadar, bunları uygulayacak şahsiyetlerin tam aksi bunları yapmaya aday olma ikilemi vardır. Vatandaşlık olayı ile nüfus aktarımla defakto değişim geneline ulaşılan gerçekler ise pek yorumlanmaz. Değişen ortam ve bırakılan alanla elde etme hesaplarıyla bir yarış gibi sunulan seçim sürecinden geçiyoruz.

Bir Gerçek daha vardır: Kıbrıs’ı yaratıcısı ve günümüz konumu sistemin büyüttüğü çocuk olmaktadır. Onun için kimisi “Cenevre anlaşmasını, Garantörlük görevlerini” sıralarken unutulur ki garantörlerin ilgili koşuların oluşumunda direk katkıları vardır ve sistem gelişmeleri bilmesine karşın ses çıkarmıyor. Hatta aldığı kararların uygulanmasını bizzat ayni kurumlar sağlamaktadır. Bunu Mülkiyet konusundaki kararlardan Güvenlik Konseyi kararlarında hep yaşadık. Alınan ama uygulanmayan B.M. kararları bakımından Kıbrıs ve Filistin liderliye oynuyor. Yine AİHM kararlarıyla mülkiyet kararlarına karşın sanki bunu tersyüz etme adına Tazmin Komisyonu adıyla baypas yapısı kuruldu. Üstelik alınan yargı kararlarının aleyhte işlemesine tıs çıkarılmadı. Sadece UBP kurultay döneminde yine yalnızca direk alınan yargı kararlarına aykırı Kırsal arsa adıyla binlerce yer dağıtıldı.

Garip görünümlü bir Kuzey Kıbrıs vardır. Bol üniversitesi ama ekonomisi kumarhaneye kerhaneye dayanıyor: Tabi bol okula karşılık ne öğrenci aydın hareketleri nede bilimsel yorumlama düzeyi öne çıkıyor! Kaçakçılık ve yalan ekonomiden kültüre normal kural haline geldi. Yeri geldiğinde yasa dışılık ve kuralsızlık sistemi aklamada dahi kullanılan alan haline geldik. Şimdi piyasaya yetmişlerden beri söylenen doğal gazlarda gelince infilak olmaya hazırlanan Kıbrıs haline geldik. Neoliberal işleyiş ve Ortadoğu stratejisinin kıskacında Güne direk Neoliberal kapitalist krizle sarsılırken, Kuzey ilhakcılık ve kaçak yapılanışın aynası haline geldi. Tüm bunlar olurken de seçime giren partilerde barkın çözümlemeler, olayların adı ve nedeni dahi konulmuyor. Hele seçim alanına çıkan “politikacılar” sadece tiklerle veya kendileri geldikleri zaman yandaşa neler vereceklerini işe alınacaklarını, avantalardan kendilerinin yararlanacağını vurguluyorlar. Zaten karşılarındakiler de bunu bekliyor.

Sarayın otağla, parti içi adayların birbirleriyle, uygulamalarda kayırma ayyuka çıkmalarla artık olmazsa olmazlar haline gelen yolsuzluk rüşvetlenme akışkanlıkta seçim gündeminde ne olması gerekiyordu? Doğallaşıp kanıtsanan gerçekler dahi sırf kelimeleri kötü diye söylenmeyen, yapının adı tehlikeli olup belekten sildirtilen koşulda seçimlerin neleri getirip götüreceği artık Bir anlamda insanlara kalmış. Anlatırken kimsenin yok diyemeyeceği, ama bunalın değişimine karşı duran garip ikilemle sonuçta “Türkiye kime ışık yakacak” beklentisiyle seçim sonucu anlamsal ne ifade eder?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
354AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin