28 sendika ve sivil toplum örgütü bu sabah mahkemeler önünde toplanarak basın açıklaması yaptı.
19 Temmuz 2011’de, TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adaya gelişi sırasında yaşanan olayların yıldönümü dolayısıyla toplanan örgütler, basın açıklaması ile hem 2 yıl önce yaşanan olayların yargı sürecinin hala devam ettiğine dikkat çekti, hem de 28 Temmuz Erken Genel Seçimleri sonrası oluşacak yeni hükümet ve meclisten beklentilerini açıkladı.
KTAMS, TÜRK-SEN, DEV-İŞ, KTOEÖS, KTÖS, GÜÇ-SEN, KOOP-SEN, BES, DEVRİMCİ GENEL İŞ, EMEK-İŞ, PETROL-İŞ, MAĞUSA TÜRK GENEL-İŞ, ÇAĞ-SEN, TEL-SEN, EL-SEN, HAVA-SEN, HTKS, BANK-SEN, GIDA-SEN, TES, LİMAN-SEN, AS-SEN, SAĞLIK- SEN, BARAKA KÜLTÜR MERKEZİ, BASIN-SEN, TIP-İŞ, DAÜ-BİR-SEN, DAÜ-SEN imzalı ortak açıklamanın tam metni şöyle:
Kıbrıslı Türkler yıllardan beridir Kıbrıs’ta özgür, eşit ve bağımsız bir yaşam sürmek için mücadele vermekte ve bu hedefe ulaşmak için hiçbir fedakarlıktan da kaçınmamaktadır.
İşbirlikçi UBP Hükümetinin sözde iktidar döneminde ülke adeta yangın yerine dönmüştür. Siyasal iradeden yoksun, tamamen AKP’den aldığı talimatlar ile ülkeyi yönetmeye çalışan UBP Hükümeti uyguladığı politikalarla Kıbrıslı Türkleri yok olma noktasına getirdi.
Tam 2 yıl önce bugün, 19 Temmuz 2011’de “Bir Verip Beş Alıyorsun, Utanmadan Besleme Diyorsun” pankartı bahane edilerek KTAMS binası polis tarafından tarumar edilmiş, sendikacı arkadaşlarımız tartaklanarak hapse atılmıştır. KTOEÖS ve KTÖS’te asılı duran pankartlar gece yarısı sendika binalarından izinsiz olarak gasp edilmiştir.
Erdoğan’ın yol güzergahı üzerinde bulunan Hamitköy kavşağında pankartlı protesto eylemi yapmak isteyen örgütler ve insanlarımız polis tarafından şiddet kullanılarak engellenirken, Recep Tayyip Erdoğan’a destek için gelenlere kolaylık gösterilmiş, tam bir çifte standart uygulanmıştı.
KTHY önündeki eylemde ise polis “terminatör” gibi davranarak demokratik haklarını kullanan insanlarımıza abartılı güç kullanarak ortalığı kana bulamıştır. Demokratik haklarını en barışçı biçimde kullanmak isteyen örgütlere ve insanlarımıza bazı polisler tarafından “taammüden adam öldürme” niyetiyle tekme, tokat ve yumrukla vurulmuş, yerlerde sürüklenmiştir.
Olaylar herkesin gözü önünde cereyan etmiştir. Televizyon ekranlarında insanlarımızın polis tarafından nasıl dövüldüğü defalarca gösterilmiştir. Görevi hukukun uygulanması, herkese eşit ve adil davranma ve insanlarımızın can ve mal emniyetini sağlamak olan polis teşkilatı maalesef 19 Temmuz 2011’de sınıfta kalmıştı. Halkımıza şiddet kullanılması emrini verenler ve bu emri uygulayanlar derhal istifa etmeliyken istifa etmedikleri gibi, o gün tutuklanan arkadaşlarımızın davası hala sürmektedir.
“Bu memleket bizim, biz yöneteceğiz” hedefi ile yollara düşen Kıbrıs Türk Halkı gerçekleştirmiş olduğu Toplumsal Varoluş Mitingleri ile bu ülkenin efendisi olduğunu dosta düşmana göstermişti. Meydana toplanan on binlerce insanın “Talimatla Yönetilmeye Hayır” haykırışlarına kulak tıkayan UBP Hükümeti, verilen büyük mücadeleler sonrasında ülke kurtuluşu için erken seçime zorlanmıştır.
Ülkemiz insanına hakaretler yağdıran, Kıbrıslı Türkleri ikinci sınıf vatandaş olarak gören T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yerli iş birlikçisi geçmiş UBP Hükümeti’nin yaptıklarını ve toplumumuza yaşattıklarını unutmadık ve unutturmayacağız.
28 Temmuz 2013’deki erken milletvekilliği seçimi sonrasında oluşacak Meclisten ve Hükümetten talebimiz; sendikalar, sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler olarak hep birlikte 60 binlerle meydanlarda onaylattığımız ilkelerimize sahip çıkmaları ve hayata geçirmeleridir.
-Rica ile yasamaya son
-Talimatla yönetilmeye son
-Baskılara ve polis şiddetine son
-Demokrasi talep edildiği için yargılanmaya son
-Hukuksuzluğa son