Yeni Kıbrıs Partisi (YKP) Yürütme Kurulu, bir değerlendirme yayınlayarak, Kalecik’teki ekoloji krizde tüm siyasi yapıların ve TC elçiliğinin sorumlu olduğu hatırlattı ve kınadı. Konu ile ilgili açıklama şöyle:
Yeni Kıbrıs Partisi, Kalecik’teki kazanın ortaya çıkmasından sonraki süreci yakından ve hayretler içinde takip etmektedir. Süreci değerlendirdiğimizde;
1) Hatırlatmakta yarar var, 12 Temmuz 2000 tarihinde Derviş Eroğlu başbakanlığındaki UBP-TKP koalisyon Hükümeti 20 MW gücünde kiralama yoluyla mobil bir elektrik santrali kurulumu için E-1194 sayılı Bakanlar Kurulu kararını üretmişti. O dönemde, KIB-TEK’ten sorumlu Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı İrsen Küçük idi. Ne o gün alınan bakanlar kurulu kararında, ne de sonrasında hükümet olan siyasi partiler AKSA’nın ekolojiye verebileceği zararla ilgili tedbir düşünmemiş, buna yönelik çalışma yapmamıştır. AKSA, filtresiz bacası ve sızıntılı fuel-oil tahliyeleri ile çeşitli dönemlerde gündeme gelse de meclisteki bulunan ve çeşitli dönemlerde hükümete olan 4 parti de, -UBP, CTP, TDP(TKP) ve DP- hiçbir ciddi yasal önlemi bugüne kadar almamış, geliştirilmesi için ciddi çaba ortaya koymamıştır. AKSA, bu partilerin hükümet dönemlerinde Sayıştay raporlarında net görüldüğü gibi kayrılan, çıkar elde etmesi için özellikli sözleşmeler imzalanan bir firma olmuştur. Tüm bu yönleri düşünüldüğünde siyasi partiler ile AKSA arasındaki ilişkiler mutlaka sorgulanmalıdır.
2) Kıbrıs’ın kuzeyinde çoğunluğu da Kalecik’te olan, yüksek miktarda fuel-oil tahliyesi yapılan tesisler mevcuttur. Ayrıca Alagadi Koruma bölgesi yanındaki Teknecik Elektrik Santrali de düzenli olarak yüksek miktarda fuel-oil tahliyesi yapmaktadır. Son ekolojik kriz göstermiştir ki bu fuel-oil tahliyesinin denetlenmesi, risk yönetimi, önlemleri ve kazalarda yapılması gerekenlere dair hiçbir hazırlık yoktur. Bu tesisler tek bir hükümet döneminde izin almamışlardır. Muhtelif dönemlerde, bu tesislerin denetlenmesi yollarını, olası kazalardaki önlemlerini ve tedbirlerini düşünmeden ve uygulamaya koymadan açılmasına izin veren tüm siyasi partiler bugünkü ekolojik krizden sorumludurlar…
3) Kıbrıs’ın kuzeyi, yıllarca Petrol Dolum Tesisini konuştu, oradaki fuel-oil tahliyesi çok daha devasa boyutlarda olacaktı, böylesi bir tesise ilk izni ve araziye veren ile son izni veren ülkenin hükümet ve ana muhalefet olma ihtimali olan 2 büyük partisidir. İkisi de Kalecik’teki kazaya dair üzüntülerini dile getirdiler ama belli oluyor ki adı geçen Petrol Dolum Tesisi de bu önlemler olmadan hayata geçecekti, olası kazalara karşı önlemler ve temizlenme usullerine dair tek satır yazmayan, bunlar için girişim yapmayan tüm siyasiler bugünkü kazadan sorumludurlar.
4) İşçi sağlığı ve güvenliği konusunda sürekli gözyaşı döktüğünü söyleyenlerin, onlarca emek yanlısı örgütlenmelerin gözü önünde hiçbir ya da çok az bir koruma ile güvencesiz ve geçici işçiler el gücünü yoğun olarak kullanarak temizlik yapmaktadırlar. Bu utanç duyulacak bir sahnedir. Yetkilileri önlem almaya çağırıyoruz. İşçiler gerekli tedbirler alınmadan böylesi kötü koşullarda çalıştırılmamalıdır.
5) 20 Nisan 2010 tarihinde Meksika Körfezi’nde meydana gelen BP Deepwater Horizon petrol sızıntısı, ABD tarihindeki en büyük petrol sızıntısıdır. BP petrol şirketi sebebiyet verdiği bu çevre felaketi için davalılarla tazminat konusunda anlaştı. Buna göre BP, aralarında balıkçılar, çevre sakinleri ve temizleme görevlilerinin de yer aldığı kesimlere toplamda 7.8 milyar dolar ödemektedir… Ancak bölgeyi kaplayan petrol tabakasını temizlemek için kullanılan kimyasal maddelerin körfezdeki yaşamı olumsuz etkilediği belirtilmişti. Kimyasal maddelerin petrol parçacıklarıyla birleşerek dibe çöktüğü, bunlar küçük balıklar ve planktonlar tarafından yendiği için tüm besin zincirini etkilediği ifade edilmişti.
Kıbrıs’ın kuzeyinde ise hala daha yasal mevzuat var mı yokmuyu konuşmakta, gözü kapalı, geldiğini iddia eden temizlik şirketini hiç sorgulamadan kabüllenme eğilimindeyiz… Temizlik methodlarının başka ekolojik krizlere neden olabileceğinin uyarısında bulunuyoruz. Temizlik çalışmaları metodları konusunda toplum mutlaka bilgilendirilmelidir.
AKSA bu süreçte caydırıcı ceza ve yaptırım almadan çıkarsa yeni felaketlere davetiye çıkaracağımız aşikârdır. Caydırıcı ceza olması önemlidir, hatırlanacağı gibi AKSA bacalarına filitre koyması gerekirken, baca koymak yerine kendisine verilen para cezasını ödemeyi tercih etmektedir. Yani AKSA’nın bu konudaki sicili kötüdür.
6) Türkiye’den gelen “yatırımcı”(!) firmalar bizzat TC elçiliği tarafından korunmaktadır. Türkiye menşeli firmaların bu nedenle kendilerini Kıbrıs’ın kuzeyindeki yasal mevzuattı üstünde görmeleri yeni durum değildir. Bu nedenle Kalecik’teki kazadan TC elçiliği de sorumludur. TC menşeli firmaların elçiliği arkalarına alarak geliştirdikleri birçok alandaki voyvodalıklarına karşı tüm kesimleri duyarlı olamaya çağırırız.
YKP, tüm bu tespitler ışığında sürecin takipçisi olacağının altını çizer, bu ekolojik krizde sorumluluğu olan siyasilerin timsah gözyaşı dökmelerine kimsenin kanmaması çağrısı yapar…
Ülkedeki ekolojik yıkıma karşı Pazar günü gerçekleştirilecek eyleme destek vereceğimizi de açıklarız…