güncel haberkıbrıs haber'Polis'te işkence' haberleri
yazarın tüm yazıları:

‘Polis’te işkence’ haberleri

Yeniçağ podcastını dinleyin

Lapta Karakolunda İşkence!

ABD konsolosluk görevlisi Leslie Livingood’un Lapta karakolunda çektiği bu işkence fotoğraflar Afrika Gazetesi’nde yayınlandı.

Afrika Gazetesi’nde yayınlanan o fotoğraflar ve haberi:

2-033

Aynı zamanda bir Amerikan vatandaşı olan Deniz Ramadan’ı hücrede ziyaret edebilmek için Kıbrıs’taki ABD konsolosluk görevlisi Leslie Livingood akla karayı seçti…

Önce “ziyaret saati değil” diyerek ona izin vermediler. Livingood bunun üzerine ertesi gün gitti… Yine güçlük çıkardılar. Livingood, “Ne yaparsanız yapın, ben Deniz’i görmeden bugün buradan gitmem” dedi… Lapta karakoluna çok sayıda polis yığıldı… Ve sonunda eşyasız olmak şartıyla Livingood’un Deniz’i görmesine izin verdiler… Livingood bu sayfamızda gördüğünüz fotoğrafları yine de çekmeyi başardı… 21 gün tutuklu kaldıktan sonra kendisine dava okunarak serbest bırakılan Deniz’e ve ailesine de polis tacizi devam etti… Deniz’in ailesinin evine durup dururken uyuşturucu baskınları düzenlendi… Bir dizi polis, köpekleriyle kapıyı tekmeleyerek eve daldıktan sonra uyuşturucu aradı…

Deniz’in babası Sami Ramadan’a da keyfi olarak yurtdışına çıkış yasağı uygulandı, güneye geçişine bile izin verilmedi…

Polis haksız yere trafik cezası yazdı, kendisine ait olmayan bir motosikletin onun olduğu ve bu motosikletle sürat yaptığı ileri sürüldü… Kemeri bağlı olduğu halde kemersiz cezası yazıldı… Nerde kalmıştık?

Nasıl birer işkenceci oldukları Polis Genel Müdürlüğü tarafından çok iyi bilinen ve müfettişlikten başmüfettişliğe terfi ettirilen Girne’nin namlı polisleri T. T. ile T. K. Boğaz piknik alanında yaptıkları işkencelerle sahalarında daha da uzmanlaştılar…

Bazı polislerimiz terfi alamadılarsa, kendilerinde arasınlar kabahati! Demek ki dört başı mamur bir işkence yapmayı öğrenememişler!.. Kelepçeye vurduğun adamın ciğerini sökeceksin ki takdir etsinler seni… Hadım edeceksin… Limon gibi sıkacaksın testislerini… T’nin yaptığı gibi… Vurdun mu T’nin vurduğu gibi vuracaksın… Anasından emdiği süt burnundan gelsin… Hala direnirse cop sokacaksın makatına… Parça parça edeceksin bağırsaklarını… Ki terfıyi hak edesin… Taksınlar yıldızları omuzlarına… Boğaz piknik alanında, sizin kuzu çevirdiğiniz o cennet köşede geceyarısı işkence seansları başladığında özel tedbir alınırdı… O saatte kimse o alana girmesin diye… Turgül ile Tarkan tutukluyu ağaca asıp işe koyulurlarken, başka polisler de nöbet tutarlardı… Nöbete giren polislerden biri de Ali Uzun’du. 3. gece yaptıkları dayanılmaz işkencenin sonunda istedikleri imzayı Deniz’den elde edince rahatladılar… Onu geri getirip karakolda yeniden hücreye kapatırlarken parmaklarını demir parmaklıklara kıstırdılar ver kapıyı hızla üstüne çarptılar birkaç kere… Parmakları ezildi Deniz’in… Tutukluluktan sonra hastaneye gitti ve tedavi gördü… O sırada Tabipler Birliği Başkanı olan Dr. Suphi Hüdaoğlu da bilir tüm bunları… Zaten hastaneye de o yönlendirdi onları… Neden ezdiler parmaklarını Deniz’in… Başka bir şey yazamasın diye…

Amerika, vatandaşı olan Deniz için harekete geçince telaşa kapıldılar poliste… Konsolosluk yetkilileri haber alır almaz hemen görmek istediler Deniz’i… Ancak ziyaret saati değil diye izin vermediler onlara… Konsolosluk görevlisi Bayan Leslie Livingood ertesi gün geldi Lapta karakoluna… Bir dizi polis yığıldı oraya… Güçlük çıkardılar, hemen göstermediler ona Deniz’i… Sağa sola telefon yağdırdılar…, Bayan Leslie Livingood, “Ne yaparsanız yapın, ben Deniz’i görmeden gitmem buradan”, dedi onlara… Sonunda içeriye hiçbir eşya sokulmaması şartıyla izin verdiler ona… Onunla birlikte Deniz’in annesi de içeriye girdi… Deniz’in fotoğrafları işte böyle çekildi… Kamera olduğundan kimsenin şüphe etmediği gizli, boyundaki küçücük bir kamerayla… Dışarı çıktıklarında karşılarında yine yığınla polis vardı… Karakol adeta kuşatılmıştı. Bayan Livingood Deniz’in annesi Fatma Hanım’a, -Sakın arkana bakma, hemen uzaklaşalım burdan, dedi… Ve arabaya atlayıp çekip gittiler…

Deniz Ramadan 21 gün tutuklu kaldı… 13 bin TL nakdi, 100 bin de şahsi kefaletle serbest bırakıldı sonra… Ailenin evi de, arabası da hep kefalete girdi… Yurtdışına çıkışı yasaklandı… Aleyhine açtıkları davaya da bakmadılar bir türlü… Aile bu mahkemenin başlaması için Polis Genel Müdürü Ahmet Zaim’e başvurdu. Ondan yardım istedi. Ve Zaim’in girişimiyle nihayet 2012 Kasım’ında başladılar davaya bakmaya. O zamandan beri de sürüyor… Sonuçlanmıyor hala… Davaya Kıdemli Yargıç Bahar Saner bakıyor… Savcı Erdinç Akyener… Ailenin avukatı Boysan Boyra… Her duruşmada soruluyor Deniz’e: -Suçunu kabul ediyor musun? -Hayır, kabul etmiyorum, diyor Deniz… Sonra yine tehir… 20 Eylül’de Girne Kaza Mahkemesi’nde devam edilecek duruşmaya… Deniz serbest kaldıktan sonra da rahat bırakmadı polisler… Ne onu, ne de ailesin. İnanılmaz bir taciz faaliyeti başladı… Mahkeme kararı olmadığı halde babasına da çıkış yasağı uygulanmaya başladı… Keyfi olarak… Güneye geçmek istedi mesela… Geçemedi… Bırakmadılar… Ama yaptıkları diğer tacizin yanında bu bir şey sayılmaz… Evlerine köpeklerle uyuşturucu baskınları düzenlemeye başladılar… -7-8 polis kapıya bir tekme atarak dalarlar içeri birdenbire, dedi Sami Bey… Durup dururken… . Keyfi olarak… Sami Bey merakından sormuş bir gün içlerinden birine: -Neden siz hep yarım gram falan uyuşturucu yakalarsınız? Daha büyük balık tutsanıza… Polisin çok ilginç olmuş yanıtı: -Limana tırlar içinde nasıl çıkarıldığını ben bilmez miyim? İstersiniz onların üstüne gidelim de hapı yutalım… Anlayın artık siz de… Nasıl battığımızı bu uyuşturucu batağına… Gençlerimizin nasıl zehirlendiğini… Kimlerin onları zehirlediğini… Umarım siz de benim gibi pek değer vermiyorsunuz o yarım gramlık operasyonlara… Hiçbir günahı yok o gençlerimizin… Onlar bu düzenin kurbanları… Cezaevine değil, tedavi merkezlerine koymalı onları… . Toptancıların peşine düşsünler düşebilirlerse… Varsa yürekleri… Bu memlekette uyuşturucu çetelerinin hakkından gelecek hükümet, daha anasından doğmadı… Ama sen de kabahatlisin ey halk! Seçim günü tıpış tıpış sandığa gider ve bu düzeni asla değiştirmeyecek olanları gururla çıkarırsın o sandıklardan… Bu hareketinle çocuklarına da ne kadar fenalık yaptığının farkında bile değilsin…

Sami Bey’i bir gün bir trafik polisi durdurdu… -Evraklarını göreyim, dedi… Evrakları almak için çekmeceye uzanırken, bir de bakmış, polis onu rapor ediyor. Ceza yazıyor… -Neden ceza yazıyorsun, diye sormuş… -Kemersizsin çünkü, demiş polis… Sami Bey hayret etmiş… -Ne demek kemersiz? Ben işte sizin gözünüzün önünde şimdi çözdüm kemerimi… Uzanıp da evraklarımı alabileyim diye… Polis pişkin mi pişkin… -Ben onu bunu anlamam, kemersiz gördüm işte seni, demiş… Yazmış cezayı! Bir gün de polisten aramışlar onu… -Motosikletinle sürat yaptın, demişler… Sami Bey şaşırmış… Ekranı göstermişler… Ekranda sahiden bir motosiklet… Üstünde de keyifli iki delikanlı… Plaka onun plakası, ama motosiklet onun değil!.. Nasıl olur? Olmuş işte! Ona da 750 milyon lira ceza yazmışlar… Ya işte böyle… Bu memlekette yaşarsınız, ama nasıl bir yerde yaşadığınızı bilmezsiniz… Hak ve hukuk ve adalet sözcüklerinin ağıza bile alınamayacağı korsan ve gaddar bir toprak parçasıdır burası… Yalancının da… Dolandırıcının da… Zalimin de… Şahı var burda şahı… Deniz’in başından geçenler sizin başınızdan geçemez sanırsanız çok yanılırsınız… , Uç gündür bu gazeteye yazdıklarımızı bakalım meclise taşıyacak olanlar var mı? Bakalım o işkenceci polislerin terfileri geri alınacak ve görevden uzaklaştırılacaklar mı? Yoksa bizim yaşadığımız şu diyarda hiç bunlar olmamış gibi yaşayıp gidecek miyiz böyle? işkence yapılan piknik alanında mangal mı yakacağız? Karakolda ayna mı var? Bakın o aynaya… Görürsünüz herşeyi…

 

poliste-iskence-iddialari-2013-08-27_mYenişehir Karakolunda işkence

Benzer bir haber Afrika ve Haberal Kıbrıslı Gazeteleri’ne 27 ağustos manşet olmuştu. Gazetelerin yazdığına göre, polisler Yenişehir karakolunda Abdurrahman Yıldız’a üzerinde “insan terbiyecisi Haydar” yazan copu önce öptürdüler daha sonra o copla Yıldız’ı feci şekilde dövdüler. Evindeki çiçek saksısında 2 cm büyüklüğünde ot bulunduğu için tutuklanan Abdurrahman Yıldız poliste 5 gün işkence gördü. İ. A isimli polis üzerinde “İnsan terbiyecisi Haydar” yazılı copu Yıldız’a öptürdükten sonra “bak istersen bunu kıçına sokarım” dedi.

İşkence sonrası hamile eşi ve çocuklarını da karakola götürerek hakaretlerde bulundular ve babalarının durumunu gören çocuklara psikolojik travma yaşattılar. Hamile ve iki çocuk annesi kadına “kaşarlanmış o…bu” diye küfrettiler. İ. A, O. ve M.C isimli üç polisin de aralarında olduğu 5 kişilik ekip tarafından işkence gören Yıldız davacı olacağını söyleyince “sana bu adada 3 metreden fazla hayat yok” diyerek davadan vazgeçmesi için tehdit etti.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin