yaklaşımlarÖzkan YıkıcıPsikolojik hareket alanında Suriye propaganda gündemiyle - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Psikolojik hareket alanında Suriye propaganda gündemiyle – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Savaş denilince ilk biten insanlık olur. Ötekini öldürmek ve öldürtürken kazanma, “başarıya ulaşma” değerleri temeldir. Savaşta ilk katledilen gerçekler oluyor. Artık gerçekler yoklaşmış ve savaşın kâbusu tüm ağırlığı ile doğruların üstüne çöker. Bunları daha nice basit ama çarpıcı sözcüklerle artırmak mümkün… Fakat bir gerçek vardır ki Suriye konusu çoktan Suriyeli içerikten çıkarıldı. Amerika’dan Rusya’ya taraflaşan, etraftaki ülkelerin nüfus alanı kavgasına takılan savaş kuşatılmışlıkta devam ediyor. Gerçek diye bir şey kalmamış gibidir. Taraflı habercilikle psikolojik haklı olma arayışları, her doğruyu mezara çoktan gönderdi. Öteki hakkında yalan atma, olamayan gerçekleri oldurlaştıran, taraf kazanmanın korkutma ve ötelendirmeyle şekilendirilen bir Suriye sorunu yaşıyoruz. Her olgunun Vaşinkton Mosgava merkezine uzandığı, iran Türkiye Sudi kısgacında girip çıkanın belli olmadığı bir sorundan söz ediyoruz. Ortadoğu projesi, sorası iran olan, Türkiyenin “Yeni Osmanlı işdahının” kabartıldığı, Sudi kral aylesinin yeni alan elde etme rehaveti, israilin düşmanı olan böylesi çepeçevre çevrilen bir ülkeden söz ediyoruz. Medyası probagandadan artık atışlarla çatlayacak duruma gelinen haberci yorum kısgacı artık cendere çıkmazını anlatıyor! Ama Suriye faciyası devam ediyor. Uzaklarda yeni satranç hamleleriyle karmakarışık birbiribe kağoslama olurken, birden Anadoludan şahlanan edayla Suriye helikopteri vuruldu. Öyle vuruldu ki ilk defa “CHP” dahi kabaran “büyük türk” simgesiyle olayı istenilen resmi eksende tutmayı başardı! Fakat probaganda ve habercilik öylesine poletik saydamlaşmaya uğradı ki uzaklar geçiştirme Türkiye övünme noktasında takılıp tekrarı okudular.

Oluşturulan piskolojik algılarla, resmen sanki doğal bir olaymışcasına, vurulması gereken ve bununla üstünlük sağlandığı düşüncesi tutsağı olundu. Halbuki bu olayı haber yapanlar “Helikopterin vurulmasını” balandıra balandıra anlatıp “bize dokunursanız böyle yaprız ha” şovları arasında nedense düşen helikopterden yakalanan pilotların kılıçla tetbir getirilerek kafalarının kesilme görüntüelrine insani adına eleştiri dahi yapmadılar. Dedik ya; Ortam savaş ortamı: insanlık yokoluşu ve gerçeklerin kaybolduğu koşullardan geçiliyor. Olayın hakikaten böylesine sonlanması gerektiği mi dahi sorgusu yapılmadı. Birağızdan “oholsun, haklarıyzdı” denildi. Oysa ayni durum örneğin Türk uçağına burada veya başka ülkede sırf havasahası ihlali nedeniyle yapılsaydı nediyeceklerdi? Amerika önce sustu ve sora destek attı: Peki alahın günü heryeri durmadan ihlal eden hatta bonba füze yağdıran Amrikan uçaklarından örneğin “Yemende düşürülse” ayni soğuk kanlılık ve benzer cümlerler kulanılırmıydı? Yoksa hemen “mislisiyle yanıt vereceğiz” denilip gerekirse işkalmı edilirdi! Adını da “Demokrasiyi kurtarmak, özgürülük” imgesini de eklerlerdi!….

Kabusla isenilen değil de konuyu koşulalrıyla anlatsak: Örneğin tamda Suriye ilgili toplantıların yapıldığı, Türkiye poletikasının yeniden iflas etiği kanıtlanan ortamda bu eylemin anlamını sorsakmı? Fakat şu gerçek hemen sırıtır: Savaş hali vardır; Düşürülen ehlikopterle önemli mesaj verildi; algılarla konukörleşir. Helle de Suriyenin nedenirse densin darmadağın ortamında yanıt verecek durumu dahi olmayan gerçekler etrafta füzlerle birlikte uçuşuyor. Anımsatalım; kısazaman önce 3 defa ayni bonbalama olaylarını İsrail yaptı. Hatta onca öcü gösterilen ve devleştirilen timsaha sokulan Suriye bonbalanan “nükler tesis” denilen kurumuna karşı dahi misileme yapamayıp sindi! Böylesi bir gerçek de yaşandı. Çok ince probaganda arasında sızan başka yorumasama da şudur: Zaten başta Amerika Suriyeye yapılacak müdahalenin sınırlı kalıp ne Esatın yıkılacağı, nede başkasının kazanacağı koşul oluşmama yoluyla müdahale konuşuluyor, pilanlanıyordu. Tamda söylenip inceleyip geçiştirilen sözcükelr Helikopter düşürülmesiyle sanki yaşama sokulmuş gibidir.

Esat önemli darbe almadı, Türkiye kamuoyu hem gazı alınan, hem güçlü olduğu imgesi şişirilen, hem hükümetin “misileme” duyguları tatmin olup sonuçta hertarafa memnuniyet ama hiçbir değişkenlik yaratılmayan olay probagandası yapılmış oldu. Özelikle bir eksen piskolojik olarak tatmin olan duygularla olamayan “kazancı” kazandıkalrına tatmin edildi! Fakat bütünü dahi konuşulmadı. Helle destek verilen, sınırları onlar adına kevgirleştiren gerçeklerle düşen helikopterin pilotlarına yapılan vahşet hiç sorgulanmadı!

Savaş işte böyle bir şeydir. Öldürürsün ve karşındakini ezersin. Hep onarı suçlarsın. Peki tam aksi olunca ne olur? Elbet tersi: Hemen onları vahşetle veya sınırları “küsdahça ihlal etmekle” suçlayıp “hesabının sorulacağı” haykırılınır. Anlayacağınız; Suriye olayında savaşla kavramların senben ayrımlı nasıl çelişerek piskolojik yapıya dönüştüğünü yeniden yaşıyoruz. Zaten kulanılan yöntemler ve örgütlenme şekli gereken mesajı verir. Fakat olay savaş halinde olunması ve resmen taraftar olma sonucu bunlar pek yakalanmaz. Tıpkı futbolda oluşan taraftarlıkla ayni harekete penalti olup olmama ayrışması gibi!

Savaşın dehşeti ve korkuyla örülmesi her zaman yapılır. Şimdi Suriye olayında da Kimyasalar korkusu oldukça yaygın. Alışkanlık olan bir tutuma dönüştü. Irakta da ayni teraneyle başlanıp işkal sorası çoğu temel bulgunun yalan olduğunu da yaşayarak hayatla öğrendik.Konu yine de savaş. Savaş dedikya mutlaka kazanmak ve ötekini hangi koşulda olursa olsun “yenemek” hedeflidir. Amacını falan bilmeden, ötekini yererek oluşan kabuslu paranoyal koşulda sislerle yol alınır. En gerçek olay dahi sırf öteki olma sonucu görmezden gelinmeyi anlamak gerekir. Anlamadığın zaman “hayine” varan dıştalama suçlamaya uğramak mübahtır!Onun için olacak ki bizde birçok adını “bilimci” koyan kesim dahi bazı bilgileri verirken, konunun candamarı olan olgularda tökezler. Emperyalist gerçeği, Ortadoğu sömürgeleşme stratejisini söylemek istemezler. Bilselerde dileri tutukluya döner. Taraf olduğu kesin ve probagandasıyla sınırlarını kulandırma gerçeği iile olayın göbeğinde olan Türkiye duruşuna rağmen, biraz resmiye yakın olan “alimler” dahi sözetmekten ısrarla kaçarlar. Daha paradoksu; Türkiyenin haklı ve doğru yaptığını söylerler. Daha ielri giderek, tüm çevrelerce ilgili poletikanın iflası ilanı yapılmasına rağmen, onlar “başarılı” demeye dahi dileri varıyor. Böylesi “alimler dünyasından da” geçiyoruz!

Suriye olayı ile yeniden yaşıyoruz. Hepsavaş tarafı olarak duruşta kalma zorunluluğu varmışcasına! Savaşın kuraları ve resmi idolojilerin esiri gibi düşünür davranırız. Düşümeğiz ki savaş olayının karşıtı barıştır. Ötekileştirme yenme yerine dayanışma ve ortak birlikteliktir duygusunu sisteme teslim ettik. Herkes şunu çığırlaştırıyor: “B.M. karar verip taraf olarak müdahale edilmelidir” anlayışları konuşuluyor! Oysa şu ilk ağızdan dense: “Güvenlikkonseyi derhal ateşkes ilan edip barış için konuşulmalıdır” seçeneği olsa daha güzel olmazmı? Öylesine savaş ortamlı taraf olmaya alıştırıldık ki insanca yaşamayı veya barışçıl durumu toptan yok sayıyoruz. Nedense Doksanlardan sora Güvenlikkonseyi savaşlarda pek ateşkes ilanları yapmıyor! Sanmayın ki sadece Suriyededir: Lübnanı işkal hareketindeki İsrail savaşlarını veya Gazle katliyamlarında ilgili kuruluş ateşkes kararı alamadı! Ayni senaryo Suriyede oynanıyor: Nedense ateşkes gibi savaşı enazından durdurma kararı yerine “müdahale edilsin” tartışmalarıyla konu tek eksene sokuluyor. Doğrusu bunu başarıli  şekilde başardılar!

Konu sadece savaşta değil; medyasal probagandadan tutun, kulanılan görüntüler, verilen siaysal demeçlerde oldukça tamamlayıcı taşlarla taşlandırılıyor. Taraf habercilik, istenilen bilgielr ve çizilen kazanma kaybetme sınırlarla savaşlar hep acıların çığlıkların üzerine konulan kremalar gibidir.Emperyalist gerçeğin kazanma içeriğinin işlenmiş dokusudur savaş. Savaşla pazarlarkazanılır; sorunalr ertelenir veya sıkışılan krizlerde nefes almanın ilacıdır savaşlar. Suriye gibi konualrda rekabetin yeniden dizayinin esrümanları halindedir harp denilen makine! Bunun için piskolojik korku, senben ayrımı, üstünlük duygusu, taraflılıkla algılama ve güce taparak kazanma dürtüsünmnün bileşmesiyle oluşur. Medyasıyla, “bilmcisi ile”  askeri silahı ve sermayesiyle yapılır. Kuraların barışçıl insancıl işlemediği bir dünyanın aynasıdır savaş. Suriye olayı bunu bize hep yaşatıyor. Taraf olma adına görüntülerle haberlerle, oluşturulan korkular ve kazanma işdahıyla yerleştirilir. Sıçrama veya yeni hamleler için yeni garnatür katar gibi olaylar serpiştirilir. Bazen çaresizlikte dahi şideti yalanı kulanıp kamuoyunu tutma eylimi gösterilir. Hep ötekini yerme küçültme adına savaş daldan dala geçiriliyor. Tabi kendi isteklerini veya desteklediklerinin yaptığı vahşetler söylenmez. Hatta yandaşın vahşetini örtme adına ona süslü anlamsız imgeler konulup makyaj yapılma işlevi gerçekleştirilir. Olmayacak ortaklıklar gizlenir. Hep gizli kirli itifaklarla oyun pilanlarla şekilenir. Sadece dehşetler karşımızda istenilenprobagandayla taışınır. Tekrar değineğim: Suriye olayında neden barışın, Güvenlikkonseyinin ateşkes ilanı tartışılmıyor?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
358AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin