yaklaşımlarAlpay DurduranStandartlarımız ortadadır – Alpay Durduran
yazarın tüm yazıları:

Standartlarımız ortadadır – Alpay Durduran

Yeniçağ podcastını dinleyin

durduran2Gelir gelmez üçlü kararnamelerle müsteşar yaratma rezaletine devam etmeye karar vermiş değiller herhalde sadece doğal davranışı icra ediyorlar. Akrep kendini yangından kaçırmak için dereden geçirmeye çalışan kurbağayı orta yerde sokmuş. Ne oluyor diyen kurbağaya ne yapayım huyumdur demiş. Bizimkilerin de kurusun huyları bu ille de benim adamım olmazsa ben hayırlı iş yapamam deyip eskisinin adamını kapının önüne koyacak.

Eskisinin adamının umurunda mı? Kahvede oturup maaşını belli bir standartta alıp keyfine bakacak. Tabii b unun içine sindiremeyen de yok değil.

Ancak önce Elektrik kurumunun yönetim kurulu terbiyesini takınıp hükümete konuyu tezekkür edip istifalarını hükümete göndermiş. Ardından Evkaf yönetim kurulu da ayni terbiyeyi göstermiş!

Saygı değer hükümetimiz yorulmasın demişler.

Bunlara efferim len demek gerek.

Ucuz kahramanlık diyenler olur sanırım ama orası değil konum.

Bu üçlü kararname zırvalığı Türkiye’nin buraya geldi. Zaten aklı fikri Türkiye’ye kilitli olup hayırlı bir şeyini almayı düşünmeyecek kadar Türkiye’den başkasını görmeyecek durumda olanlar hep olmuştur; başını kaldırıp da kendi ülkesinde neden yok bu üçlü kararname rezaleti ve dünyada nerede var diye arama zahmetine katlanamayacak kadar aymaz çok var. Dil zorluğu da var. Kültür diye de o zamanlar dünyaya kapalı olan Türkiye gazete ve okullarında olanlarla yetinmiş olanlar olunca başını çeken Kotak da buna eklenince övünerek beni işten atın demek hükümete yardımcı olmak ve belki de hükümetten daha yukarılara çıkmak olur.

Onlar beni atmadan ben istifa ettim demenin havası da caba…

Hâlbuki dünyanın en temiz ülkelerinden biri haline gelen Kıbrıs üçlü kararnamelerle buraya gelmedi. İngiliz gelince burada evinin bahçesine sıçan ve üstünü örtme zahmetine bile katlanmayan dini faklı, milliyeti farklı insanlar buldu ama bunlarla çalışamam demedi. Londra’dan havale edilen birkaç yüksek memurla yerli ahaliden derlenen müsteşar ve müdürlerle göz kamaştırıcı bir sıhhi ve güvenli ortam yarattı. Kıbrıslılar ise benim adamım var adamım olmayan var diye ayrım yapmaya başladı. Türk tarafında adam kayırma daha hızlı ve daha kapsamlı oldu. Hemen gömlek değiştirir gibi koloni öncesinin kayırmacılık (rüşvet veya Rumcası Rüşveti) kültürünü anayasaya koydu; Rumlar bunu yapmadılar ama resmi veya yarı resmi kuruluşlarda siyasi partilere kontenjan vermek gibi usuller icat ettiler.

Milli usuller diyen Yorgacis, Gönyeli’yi ziyaret ettiğinde “artık Helen ülkesi olduk, Helen usullerini idareye getirmeliyiz dedik ama çok kısa zamanda milli usul diye bir şey olmadığını gördük ve eski usullerin devamına karar verdik” demiş. Öyle de oldu ama huyumuz kurusun şürekâlaşmak veya hempa olmak veya şebekeleşmek damarımızda varmış ki daha partiler kurulmadan hizipleşmişiz. Rumlar anayasaya saygılı görünmek zorunluluğunu hissettikleri için amma hizmetleri komisyonunun mevzuatına ilişmediler onun için yarım iş yaptılar. Biz çoktan iflas ederken onlar geçen sene iflas ettiler.

Bu hükümete haksızlık ediyorum demeyin. Bunları da gerisini de bilirim. Üçlü kararnamelerle gerekçe göstermeden üst kademeyi harmanlayacaklar da sonra anayasayı veya yasayı değiştirip müsteşar veya müdür takımının üçlü kararnamelerle budanmasına son verecekler diye ummuyordum.

Bunları parti değiştirip siyaseti maskara edenleri ne kadar kınadıkları zaman da gördük hemen sonra onlarla hükümet kurup seçime gitmediler mi? Güya çok büyük suç işlemiş saydıkları bu kişileri anayasayı da değiştirip cezalandıracak ve engelleyebildikleri kadar engelleyeceklermiş ama onun yerine onları meclise ve hükümet taşıdılar ve koalisyon ortağı oldular. Bunları görünce üçlü kararnamelerin de ayni şekilde yürüyeceğini tahmin etmez mi insan!

Nitekim kıyım başladı. Başarılı olup olmadığına bakılmaksızın sepet havası çalındı.

Gene de yönetim kurullarında olan insanların istifa dilekçelerini hükümet yollamalarını ve onun da bunları kabul etmesini içime sindiremem.

Bana git deyin gideyim ama esas kabahati gerekçe göstermeden bu işi yapanların işlediğini göstermeden gitmem derdim. Hukuk ve anayasa mahkememiz gerekçesiz karar olmaz ve kamu yönetimi her kararını kamu yararı yönünde almak zorundadır dediğine göre gerekçe göstermeksizin demek gerekçenin olmaması demek değildir. Beni sen at gideyim ama sen halka gerekçenin kamu yararına olduğunu göstermek zorundasın. İstendiğinde olsun gerekçen olacak ve vereceksin.

Hukuk devleti boru değildir. Seçildin diye bir işe yarayacaksan atmasyona başvurmayacaksın. Bir paragraf okudun diye öğrendin sanmayacaksın. Mahkeme kararlarını paspas etmeyeceksin.

Memurlar her işte kullanılırlar. Onlara güvenceler verdik. Bu kadar güvence çok az ülkede vardır. Amma memurların hukuku savunup siyasilere direndiklerini yeterli olarak görmüyoruz. En iyi muhalif küsüp iş yapmaktan kaçınandır. Çağdaş olsun memur güvencesi bulunsun diye anayasaya meddeler konulmasına rağmen bundan yeterince yararlanmadık. Tam tersine galiba güvenceyi işe bulaşmamak ve muhalefeti beklemekle karıştırdılar.

Müdür ve müşavir ve yönetim kurulu üyelerine hukuku savunun derim. Zaten müşavir olacaksınız bari gerekçe isteyin de vermezlerse huku7k denetimine sokun yoksa bu siyasiler adamlarının hatırına bu yoz “yağma” sistemini değiştirmeyecekler.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin