yaklaşımlarHalil KarapaşaoğluSuyun bulanıklığında kaybolan notlar - Halil Karapaşaoğlu
yazarın tüm yazıları:

Suyun bulanıklığında kaybolan notlar – Halil Karapaşaoğlu

Yeniçağ podcastını dinleyin

halil (2)Halil Karapaşaoğlu’nun Afrika Gazetesinde “Apartman boşluğu” başlıklı köşesinde yayınlanan yazısı

Güneşin alnımda, ip atladığı günlerin birinde…

Bir bardak su içmek istedim…

Musluğu açtım…

Bardağa akan su…

Thames’in…

Liffey’in

Nil’in…

Konuşulmamış…

Anlatılmamış…

Üstünü örtmeye çalıştıkları…

Kâbusları gibi…

Bulanıktı…

Londra’nın…

Dublin’in…

Ve Kahire’nin bütün kâbuslarını yutan…

İçlerinden akıp geçen nehirleri miydi?

O yüzden mi bulanıktı bütün nehirler?

Peki nehiri yoksa bir şehrin?

Şehrin kabuslarını…

Kim içinde saklardı?

*                                  *                                 *

Tiyatro sahnesinden yapılan çağrı…

Kitlelerin…

Ayakta alkışlaması…

Beyaz duvarlara çakılı kalmamı sağladı…

“Toma’yı satalım, tiyatro binamızı bitirelim” slogan gibi…

Salonda dolaşıyordu…

Yılların Tiyatro emekçisi Yaşar Ersoy…

Açıklama yapmıştı gazetenin birinde…

Sanatçının ve sanat severin tek derdi…

Tiyatro binasının bitmesi…

Benimde derdim kuşkusuz…

Ve ayıbım hiç tartışmasız…

Ama Toma’yı satmak…

Üzerinde kafa patlatılmamış, düşünülmemiş bir söylem…

Toma sıradan bir araç değil…

Toplumsal muhalefeti bastırmak…

Kitleleri yok etmek için kullanılan…

Sivillere sürülen savaş makinesidir…

Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı…

Toma’yı kime satacağız?

İngiltere’ye mi, İrlanda’ya mı, Mısıra’mı?

Yani bu ülkelerdeki yoldaşlarımıza karşı mı kullansın…

Bu ülkelerin polisleri?

Toma; elma, armut gibi satılacak bir meta değildir…

Tomaları satıp tiyatro binası yaparsak…

“İnsan kalmakta direnmek” şiarı yerle bir olur…

İnsanların isyanı…

Direnişi üstüne tiyatro binası yapmak…

Faşizmin işidir ancak…

Eminim bu bilinçle söylenmemiştir bu söylem…

Üstünde bu kadar düşünülmemiştir…

Ama düşünce ve felsefenin yoğun bir şekilde işlendiği böyle ortamlarda…

Bunları duymak utanç vericidir…

*                                 *                                 *

Ülkenin başbakanı açıklama yapıyor ardından…

Tomalar bu ülkeye gelirse “gümrüğe gideriz” diye…

“Bu bizim bilgi dâhilimizde gelişen bir olay değil” diyor…

Demek oluyor ki; ordu alıyor bu tomaları…

Ordu ve sivil otorite arasındaki bir çatışma gibi okunsada bu durum…

Aslında bu şekilde olmadığı ortadadır…

AKP hükümeti orduyu tam anlamıyla temizlemiştir…

Komutanlar yargılanmış ya da yargılanıyordur…

Ordunun AKP karşısında yapacak hiçbir şeyi yoktur…

Böyle bir durumda, Kıbrıs’ta ordunun tomaları aldığını söylemek veya bunu hissettirmek düşündürücüdür…

Bu silahları adaya getiren, getirilmesini isteyen AKP hükümetidir…

Neden CTP hedef şaşırtmaktadır?

Neden bu ülkenin başbakanı bu sorumluluğu AKP’ye değil de orduya yüklemektedir?

Bunun yanında CTP militanı gazete yazarlarımız…

İşte bu noktada anayasa değişikliğini gündeme getirmeye çalışıyorlar köşelerinde…

Anayasa değişikliğini halk karşısında meşrulaştırma ihtiyacı hissediyorlar…

Anayasa tabii ki değişmelidir…

Ancak AKP hükümetiyle…

Geçmişte yaşadığımız deneyimle birlikte…

CTP’nin AKP’nin politikalarından bağımsız hareket ettiğini söyleyemeyiz…

CTP öz eleştirisini vermemiştir yaptığı hataların…

Vermeyecektir de…

Toplum önüne sunduğu üç dört farklı ses, kaybettiği imajını tekrar kazanmak içindir…

Tekrar umut vermek içindir halka…

O yüzden gündemde olan bu tartışmaları bu çerçevede okursak…

Bu konunun arkasında anayasa değişikliği olduğunu çıkarabiliriz sanırım…

Toma ister alınsın ister alınmasın…

Bu memleketin eylemlerinde…

Canlı mermilerle Lefkoşa’daki sınır bölükleri…

Alarma geçiyor zaten…

Sarayın kapısında duruyorlar…

Bunu askerdeyken bizzat kendim gördüm…

O yüzden atılan her adım dikkatli değerlendirilmeli…

*                                 *                                 *

Şehrin içinden akıp geçmiyorsa…

Yılların ağırlığını taşıyan su…

Kâbuslar…

Lefkoşa’daki gibi…

Çeşmelerimizden akacak hep…

Hep bir bardak su içmek istediğimizde…

Suyun bulanıklığına bakıp…

Ruhumuzun ağırlığı gelecek aklımıza…

Aklımız o kadar bir hantallaşacak ki…

Suyun karşısında boynumuz bükük kalacak…

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin