yaklaşımlarHalil KarapaşaoğluAraf’ta kalmanın okumaları - Halil Karapaşaoğlu
yazarın tüm yazıları:

Araf’ta kalmanın okumaları – Halil Karapaşaoğlu

Yeniçağ podcastını dinleyin

halil (2)Halil Karapaşaoğlu’nun Afrika Gazetesinde “Apartman boşluğu” başlıklı köşesinde yayınlanan yazısı

Bir şeyler yapamamak…

Ya da yapmadığımız şeylere nedenler yaratmak…

Farkında olsakta, olmasakta…

Hayatımızın bir parçası haline geldi…

Londra’da mutfakta çalışırken…

Yapamadığım işler için mazeretlerim vardı…

Şef Garry bir gün…

“Halil, everybody has an excuse!” dedi, bağırarak…

Bu felsefi bir metin ya da değiş değildi…

Ama üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir cümleydi…

Londra’dan adaya geldikten sonra da…

Bu şekilde yaşamamaya dikkat ettim…

Sonra gördüm ki, insanım baştan aşağıya “excuse”lerden oluşuyor…

*                                  *                                  *

Mete Hatay’ı çok yakından tanımıyorum…

Ancak yaptığı işlerden takip ettiğim kadarıyla…

Sanırım hayatında mazeretleri seven ya da mazeretleri kabul eden biri değil…

Belli bir yaşından sonra…

Hayatını değiştirmesi onun ruhunun özgürlüğünü ve özgünlüğünü yansıtır…

“Araf’ta” onun çıkardığı son albüm yaptığı son iş…

Müzik eleştirmeni değilim…

Müzikten de çok anlamam…

Dinlemeyi severim…

O yüzden söyleyeceklerim müzikle ilgili değil…

Sözlerle ilgili olacak…

Geçen gün, Zeki Ali ile sohbet ediyorduk…

Konu şarkı sözlerinden açılmıştı…

Onun çevirdiği şarkı sözleri olduğunu biliyordum…

Şarkı sözlerine edebiyatçılar çok fazla değer vermez…

Küçümserler bazen…

Aslında şiirin üvey evladı olarak görmemek gerek o sözleri…

Kendine şair diyen birçok insanın dizelerinden güçlü imgeler ve anlamlar içeren…

Şarkı sözleri yoktur diyemeyiz…

*                                  *                                  *

Albümde, Hakkı Yücel’in iki şiiri kullanılmış…

Diğer sözler Mete Hatay’a ait…

Albümdeki bazı sözler çok çarpıcı…

Üzerinde düşünülmeye değer…

“Terk etmeden kaçtım durdum/ yola çıktım yolda kaldım/geri döndüm ama varamadım

Ben ile ben arasında/Araf’ta kaldım” diyor Hatay…

Karşıtlıkların sürekli birbirini tamamladığı…

Ama hep eksik kaldığı, yarım kaldığı durumlar değil mi Hatay’ın anlattıkları?

İnsan ruhunun derinliklerine iniyor…

İnsanın inceliklerinin çözümlemesi yapılmaya çalışılıyor belki de…

İnsan terk etmeden de kaçamaz mı?

Yoldayken yolda değilmiş gibi olamaz mı?

Geri döndüğü zaman, geri döndüğü “ne ise” varamaz öyle değil mi?

Hangi benler?

Kimlerin, ne zaman, nasıl oluşturduğu benler?

Ve bu “ben”ler arasında kalmak, Araf’ta kalmakmış…

Bu coğrafyada bu duyguları yaşamayan kaldı mı aramızda?

Geri döndüğümüzde dönülen ne ise orada olmazdı aslında…

Hep bir başka şeye dönüşürdü dönülen…

Ve özlemini çektiğimiz dönülen hiçbir zaman o olmamıştı…

Doğanın diyalektiğine aykırıydı aynı olması olmasınada…

Kafamızda yarattığımız dönülen ne yaparsak yapalım aynıydı hep, istemeden…

*                                  *                                  *

“Hey Cambaz gel buraya/ Oyun oynama bana/ Yandan yandan ondan bundan”

Cambazı çağırıyor Hatay…

Kelimelerle oynarmış gibi…

Cambaza, cambazlıklara öfkeli…

Ali Cengiz oyunları…

Cambazlıklar içimizde değil mi?

Biz değil miyiz aslında oyun oynayan kendi kendimizle…

Cambazlık bizim işimiz…

İp üstünde bu kadar yıl nasıl durabilir ki bir toplum…

Büyük bir sirkin içindeymişiz gibi geliyor bana…

Gece gündüz…

Cambazlar kalplerimizin en kuytu en derin köşelerinde…

Gözlerimizin içine baka baka…

Baka baka aynalarda…

Oyun oynuyor…

“Gel Cambaz gel buraya”

Yüzleşme vakti sesinle geldi galiba!

*                                  *                                  *

Sorular sorduğunda çocuklar tatlı tatlı…

Gülümsetir büyükleri…

O çocuklar büyüdüğünde…

Ve sorular sormaya devam ettiğinde tatlı tatlı gülümsemeler…

Kızgınlıklara bırakır kendini…

“Ama niye?” diye inatla sormaya devam ediyor Hatay!

Sorular hayatımızdan yavaş yavaş giderken…

Cevapların içinde yaşamak tatmin eder oldu bizi…

Cevaplardan dünyalar kurduk kendimize…

Soruları terk ederek…

*                                  *                                  *

Araf’ta kalmak kime iyi gelir?

İyi gelir mi birilerine?

Kimler sevmez Araf’ı kimler sever?

Sanat Araf’ı sevmez…

Araf’tan çıkmak için yollar arar…

Araf’ta kalmak…

Başka bir değişle, Araf’tan çıkma uğraşının yorumudur…

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin