ulusBirkaç gündür gerek sosyal medyada gerekse bayram boyunca Kuzey Kıbrıs’ta medyayı meşgul eden ve belli ki Cumhuriyetçi Türk Partisinde büyük bir rahatsızlık uyandıran, partiye sunulmuş son seçim raporu ses vermesi yanında, gündemimizi de bayağı meşgul ediyor. Aslında ben yanlışlıkların, yanlış politikaların her zaman temelde ideolojik yanlışlıklardan, yozlaşma ve sapmalardan geldiğini ve şimdiki sorunların da bunlardan kaynaklandığını prensipte kabul etmekteyim. Eğer bugün kişisellikle bağdaştırılan bu ilkesizlikler veya yanlışlıklar ortaya çıkmışsa, en başında bunların çok önceden ideolojik sapmalardan veya yanlış temelli ideolojilerden kaynaklandığını kabul ediyorum. Şimdi başından itibaren kendisini sol diye niteleyen bir parti, ki bir zamanlar kendilerini sosyalist olarak da niteleyen parti ilgilileri vardı, şu anda sandalye ve kişisel duygularını veya ihtiraslarını tatmin etmez bir durumda, sandalye ve seçim kazanma seviyesine gelmişlerse, durumlarını burada durup da düşünmek ve de bunun pek de basit bir olay olmadığını saptamak gerekiyor diye düşünüyorum. Gerçi parti tabanında veya partinin önemli noktalarında yeni yüzler görev almış deniliyorsa da, bu yeni yüzler de maalesef şu anda bu saptamaları derinine ideolojik özeleştiri yapmayarak, “Aslında biz içimizden 20 kişi temizlersek bu iş hallolur” noktasına gelmişlerse, bu sadece bu gençlerin de ideolojik temelde düşünmedikleri ve onların da yanlış temelde bu sorunları çözmeye çalıştıklarını gösterir diye düşünmekteyim. Ben başka arkadaşlar gibi konuyu öyle sert almayacağım ama bana göre CTP, eğer kökten bir revizyona gitmek istiyorsa (ki buna inanmıyorum, böyle bir eğilim de hiç olmayacak gibi görülüyor) kendi partilerini burada bulunan dürüst ve namuslu insanlar veya aydınlar acımasız bir eleştiri bombardımanına tutmalıydılar, hem de bu çok uzun süre önce olmalıydı. İşte bu yapılmadı ve yapılmadığı için de maalesef bu durumlara düşüldü ve eğer yapılmazsa daha da düşülecek. Evet, CTP’nin tabanındaki kişilerce acımasızca sorgulanması ve eleştirilmesi gerekiyor. Bu sol bir parti olmanın başlıca şartı. Gerçi böyle bir kaygı yok ama tabandaki insanlarında ve gençlik içinde bu iddia hala daha var. Maalesef CTP içindeki sol birikim ve değerler çok zayıfladığı için bunlar olmadı, zaten partiye yön veren klik de bunun hiçbir zaman olmasını istemiyordu. Zaten gerçekten parti içinde bir sol sosyalist anlayış olsaydı gelecek olan eleştirileri makul karşılar ve partiyi çoktan da düzeltmeye çalışırdı. Bunlar olmadı. Ama bunların olmaması da aslında ideolojiktir. Dediğim gibi gerçekten parti içinde bir patalojik soruşturmaya gitmek şu anda da mümkün ve bu eğer yapılırsa müthiş bir dinamizm ortaya çıkar. Ama CTP tipi partiler maalesef bu muhasebeyi yapacak ideolojik bilgi birikimine sahip değiller, olmamaları da gene ideolojik bir durum. Parti içinde kaç tane gençlik kadrolarında Mao’dan, Troçki’ye, Enver Hoca ve Anarşizme kadar, Karl Marx, Engels ve Hegel’e kadar bilgi birikimi olan gençler var veya aydın çalışan kesimler vardır onu da merak etmekteyim. Gerçi hiçbir şey geç değil ve her an bu bilgi birikimleriyle dolacak gençlerin devrimci ahlak ve liderlikle dolu olarak partiyi dinamik kılacak tavırları veya etkinlikleri ortaya çıkabilir. Ama kararlı bir şekilde kafa patlatarak ve tartışarak, geçmişi, geçmişteki ideolojik yanlışları soruşturarak oluşabilir bu bilinç çerçevesi veya birikimi.
Şimdiye kadar kim eleştiri getirmişse, ya partiden atıldı, ya da partiye ihanet eden düşman ilan edildi. Birileri bu tip devrimci ve ilerici insanları partiden hemen attı, tasfiye etti. Peki sonuçta da ne kaldı? Bugün gördüğümüz haller kaldı ki bu durum, sol ahlaken ve etik değerler açısından aslında bir yozlaşma ve bir yıkım ortaya çıkardı. Benim elime raporun ikinci kısmı geçmedi ama zaten birinci kısmından iflas bayrağını çekebilirsiniz. Neler var bu birinci, kısımda ve bu tip olaylar gerçekten sosyalist veya sol bir partide hadi bunları da bırakalım, bir Sosyal Demokrat partide olabilir mi? Bana göre olamaz. İşe bazı alıntılar yaparak soruşturmaya başlayalım. Rapordan (Havadis Gazetesi, 14 Ekim 2013):
“Komite dinlediği şahıslardan seçimde yaşanan “adam kesme, adam kayırma” emarelerini de toplarken, bu emarelere raporda yer verilmedi” (Havadis14 Ekim Pazartesi, sf.30).
“Bu sebeple 2013 genel seçimlerinde yaşanan karma oy artışının nedenleri ciddi bir şekilde incelenmelidir. Özellikle parti üyelerimizin bu tip çalışmaların içerisinde yer aldığının iddia edilmemesi gereken bir sorundur. Sonuç olarak karma oy kullanımı komite tarafından hazırlanan rapor içerisinde ayrı bir başlık altında incelenmelidir” (sf.31).
“Girne bölgesinde seçimden bir gece önce dağıtıldığı iddia edilen erzaklar ile ilgili çeşitli görüşler ortaya konulmuştur. Ağırlıklı olarak karma oy çalışması yaptığı söylenen Ö. B. isimli şahsın, özellikle Türkiye kökenli ailelere yaptığı iddia edilmiştir. G. K. isimli parti üyesi, Ö. B.’ın erzak yardımında bulunmasının kesin bir bilgi olduğunu söylemiştir”(sf.31,Havadis).
Rapor 1. Girne Bölgesi milletvekilleri arasındaki seçim yarışında ve liste dağıtma yarışında birbirlerine madik atmalarının olaylarıyla doludur. Mağusa’nın da bundan pek farklı olmayacağını sanıyorum. Aslında bu tip dedikodular parti içinde şu anda ortaya çıkmadı. Bu tip birbirine madik atma oyunları ve liste dağıtma oyunlarının yaklaşık 30 seneden fazla yeri vardır. Eski CTP’liler bunu bileceklerdir.
Sovyetler Birliği ile onunla aynı ideolojiyi paylaşan sol görünümlü partilere getirdiği eleştirilerde Mahir Sayın şu görüşleri ortaya atmaktadır ve bana göre bu eleştirilerden CTP de nasibini almalıdır.
Mahir Sayın Sosyalist Demokrasi adlı kitabında Sovyetler Birliği’nden etkilenen sol partilerin (Bunlar sosyal demokrat partiler de olabilirler u.ı.) yozlaşmayı ideolojik olarak şöyle açıklamaktaydı (2008,sf.75-76):
“İşaret edilmesinde yarar olan bir nokta da çok istismara uğramış olan merkeziyetçilik sorunudur. Demokratik merkeziyetçilik, kavramın ifade ettiği anlamda bürokratik bir bozma ile uzaklaştırılmakta ve sorgulanması pek olanaklı olmayan bir merkezin şekli demokratik ilkelere dayalı sınırsız yetkililik durumuna aşağıdakilerin hep yukardakiler tarafından denetlendiği, yukarıdakilerin ise aşağıdakileri ancak kendi istedikleri ölçüde bilgilendirdikleri bir mekanizmanın, otoriter bir sistemin tanımı haline getirilmektedir. Marx, Engels ve Lenin’in bu konudaki çok özlü anlatımlarına rağmen merkeziyetçilik öylesine bir hal almıştır ki, yıkılan sosyalizmler her anlamda (siyasal, ekonomik, kültürel, estetik, vb) tam bir tekelcilik yaratmışlar ve burjuva toplumunda hayale çevrilmiş olduğu söylenen hakların bin katını sağlayacak iken, kimilerinin gölgesini bile ortada bırakmamışlar ve sosyalist teorinin kapitalizme tekelcilik nedeniyle yapmış olduğu eleştirilerin tümünün muhatabı haline gelmişler ve nihayetinde de iç çelişkilerinin sonucu yıkılmak zorunda kalmışlardır. Lenin’in Engels’ten aktardığı federalizm karşısında demokratik merkezi cumhuriyetin çok daha özgürlük savunucusu olduğu üzerine görüşleri bir yana konulmuş ve federalizme karşı olan her şey demokratik merkeziyetçiliğin fazileti gibi sunulmaya çalışılmıştır…”
Yine Mahir Sayın’ın kitabından:
“Sosyalistlerin sahip olabilecekleri ahlak ancak ve ancak gelecek toplum değerlerine göre şekillenebilir. Mücadelenin çıkarlarına uygunluk temeli üzerinden kurulacak bir “devrimci ahlak” sosyalistler açısından en büyük ahlaksızlığı getirecektir. Sosyalizmden geriye yansıtılan değerlerin egemenliğinin olmadığı bir ortamda büyümek, gelişmek, güçlü olmak, politikada etkili, düşmana üstün gelmek, devleti parçalamak gibi değerlere bağlı olmak, kendiliğinden amacın araçları kutsallaştırdığı bir durumu yaratır”(sf.85-86).
Mahir Sayın’ın CTP gençliği ve tabanı tarafından örnek alınması gereken bir sözü daha:
“Sosyalist toplumun değerlerini kendi bünyesinde üretmeyen bir örgütün sosyalist kişiliğe sahip insanları da ortaya çıkarması olanaklı değildir. Böyle insanlar olmaksızın da sosyalist bir sistemin kuruluşuna girişebilmek olanaklı değildir”(sf.90).
CTP içindeki karışıklık veya ihtilaf ideolojik temelli alınıp soruna çözüm bulmaya bu temelde çalışılmazsa, CTP içindeki sorunlar bitmeyecek ve buz dağının altındaki görünmeyen kısım her zaman var olacaktır.