Polis terfileri nasıl idare edildiğimizin kesin bir açıklaması oldu. İlk andan buna tepki göstermiş ve özellikle basının başbakan nasıl olur da başbakan habersiz olur sözünü eleştirmiştim.
Tabii ki başbakan polis terfilerine karışmayacak ve önemli terfi söz konusu değilse ona bilgi bile verilmeyecek demiştim. Basının başbakanın haberi olmamasını eleştirmesini de ülkemizde terfi ve diğer memur alımı ve özlük haklarının siyasilerin oyuncağı olmasının kural gibi anlaşılmasını benimsediklerini düşünerek eleştirmiştim.
27 Ekim 2013 tarihli Kıbrıs gazetesinde bir dizi yazı yazan Can S. Karlıova adlı emekli polis müdürü tarihsel süreçte polis terfilerini ele aldı. Yazısında polis yasamızın Polis Hizmetleri Komisyonu’nun görev ve yetkilerini açıklayan ve nasıl çalıştığını anlatan bilgiler de verdi. Hatta komisyon üyesi olup da akrabasının konusu önüne geleceğini görenlerin komisyonun o toplantısına katılmadığını belirtti.
Bravo ama acaba basın mensupları bunu okuyup bilgilendiler mi?
Her şeyden önce halkın personel ihtiyacının nasıl kararlaştırılması gerektiği konusunda bilgi sahibi olması gerekmektedir ve bunu sağlaması gerekenler de basın mensuplarıdır. Uzun yıllar siyasilerin etkisiyle personel ihtiyacını kafadan tespit etme cinayeti işlenmektedir. Ne yazık ki halkımız da personel rezaletini bildiği halde sanki çaresi yokmuş ve giden gelen tüm siyasiler kafadan personel ihtiyacı saptayıp ardından adamını atarmış, yetkisi varmış gibi anlamakta ve doğal olarak kendini veya yakınlarını atattırmak için baskı yapmaktan çekinmemekte hatta bunu yapmayan siyasilere kızmaktadır. Hâlbuki hiçbir rejimde personel ihtiyacını saptama bir amire verilmemiştir. Bizim kıtipiyözler bunu yasadışı olarak yapmaktadırlar.
Kamu görevlileri yasasını geçirmek gibi büyük bir hata yaptığımız zamandan beri kafadan personel atanmasın diye bizzat hükümet tarafından önerilmiş değişiklikler yapılmış ama elleri tutulamamıştır. Halk da bundan yararlandığında kendinin de gelecek kuşakların da çıkarlarını mahvettiğini düşünememektedir. Örneğin geçiciler için yasada üç ay deneme gibi süre vardı, işten çıkarıp tekrar ayni insanı işe aldıkları için geçici tamamen geçicidir gibi madrabazlıklarla engelleme düşünülmüşse de efendiler gene dinlememişlerdi. Kadrolar cins olarak belirlenmişse de yeni cinsler yaratmaktan kaçınmamışlardı. Hala da önleme gayretleri sürüyor ama çare olmayacaktır çünkü bunları yapmak suçtur ama bu suçun karşılığını verecek olan çıkmamaktadır.
Sanırsınız ki iktidar var muhalefet var, onun için seçimle iktidar gidince hesap sorulacak ama öyle değil iktidar ve muhalefet zaman içinde oyunun aktörleri haline geldiler. Artık bir birlerini hesaba çekmek değil kollamakla uğraşıyorlar. Yarışı kim kazanacak diye dertleri yok, sıraya koydular desek tam doğru olmaz ama ben ilişirsem yarın beni de deviren olur; hesap sormaya kalkabilir diyerek korku devri başladı çünkü iktidardan devrilmeyenin seçilme şansını bırakmadılar.
Seçmen kazanma şansı olan kim diye oyunu kullanır hale geldi. Basın da seçmen kusursuzdur yavesini sürekli tekrarlayıp durduğu için durum sabitlendi. Ta ki esas suçlunun halkın saçma önyargıları olduğu anlaşılsın ve partililerin partilerini temizlemeye başladığı dönem açılsın.
Beş yılda bir sandığa gidecen de hesap soracan da buna demokrasi diyecen! Olmaz gardaşım. Demokraside rol almak istersen kulağın açık olacak ve partileri her gün sınayacaksın. Özellikle partililer partilerini ellerinin altında bulunduracaklar. Başka çaresi yoktur. Partine yakınlarını kayırmak için uğruyorsan sen demokrasiyi zehirleyen bir akrepsin. Kime nasıl kaşı olduğunu söyleyip dururken akreplik yapılmasına çanak tutuyorsan sende ne solcu olur ne de sağcı!
Bir başbakanın ulu orta çıkıp da benim bilgim yok deyip polis terfilerini bu şekilde sorumluluk almadan kurtların ağzına atması kabul edilemez. Başbakanın birinci vazifesi eş dost kayırması yapılamayacak bir sistem kurmaktır. Nitekim yasasında polise bu konuda telkin bile yapılamaz hükmünü koymak gerekli olmuştu. Böyle hükmün kamu görevlileri için de KHK için konulduğunu bağımsız ve yansız bir kuruma bağladığımız için biliyoruz. Ancak onu dolaylı yollardan ihlal eden uygulama saçmalıklarını zaman içinde kural saymaya kalkanlar var.
Sen başbakan veya bakan olabilirsin ama sana en alttan çıkan bilgilere dayanmayan personel ihtiyacı ile geçici, danışman veya sözleşmeli diye personel atayıp idareyi maskara ettin, gün gele hesabını soran çıkmazsa işimiz ya hey!
Sen partili gardaşım partine bunun hesabını sormazsan sorumlusun. Basınımız bu suçlara dur demek için uyanık davranmalıdır. Uyanıklık elbette suç işlenerek atananlara işsiz mi boraksın yani diye arak çıkmaktan vazgeçmelidir. İktidar değişince anomaliler düzeltilsin de bir daha yapılamasın denilmesi de yarardan çok zarar getirmiştir.
Lefkoşa belediyesi en yeni örneğidir. Kimseyi mağdur etmeyeceğim diyerek yeni başkan da ayni yolu tutmuştur. Kayırmacılıktan geçerek gelenler kayırıldıklarına seçim desteği vermiştir. Sistemi yozlaştırmıştır; bunun cezasını çekmezse menfaat bekleyenler seçim gelsin de biz de hizmetimizi sunalım diye sıraya girecektir.
Yeni başkan bunu temizlemezse daha çok umut verecek bir parti yeni atama vaadiyle onu devirecek ve çark işlemeye devam edecektir.
Poliste hiç olmazsa bu çarka köstek vardır. Onu da genel idareye mi benzetelim diye tereddüt yaratılırsa içişlerine bağlanmasın karşı da direnç artacaktır. Dikkat edelim.