iktibasgenelBardağın dolu tarafına bakmak - Ulaş Barış
yazarın tüm yazıları:

Bardağın dolu tarafına bakmak – Ulaş Barış

Yeniçağ podcastını dinleyin

ulasbarisŞimdi bana kimse kalkıp hikâye okumasın zira Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu (KTFF) Başkanı Hasan Sertoğlu ve de ekibi, Zürih toplantısında önlerine gelecek metni gayet iyi biliyorlardı.

Neden?

Zira 2 yıl önce önümüze ayni metin konmuştu ve biz sevgili Mehmet Ali Talat başta olmak üzere ‘Rum’a yama olmayık’ diyerek reddetmiştik.

O günden bugüne geçen iki yıl içerisinde, bizim KTFF kendisine danışman olarak kimi aldı peki?

Jerome Champagne.

Yani o iki yıl önceki anlaşma metnini hazırlayanlardan; zamanın FIFA Dış İlişkiler Sekreteri.

Yani?

Yanisi, aşağı yukarı ayni metinin geleceğini gayet iyi biliyor; bu konu üzerinde iki yıldır öyle ya da böyle çalışıyorduk.

Kusura kalmayın ama yani beklerdiniz?

Önünüze-bizim tanınmamış KKTC Devletinin tanınmamış Futbol Federasyonun önüne demek istiyorum- ‘hade sizi tanıyoruz, çıkın özgürce futbol oynayın’ dedikleri bir metin koysunlar?

Yoksa beklerdiniz FIFA ve UEFA ‘gelin yahu biz sizi tanıyoruz, Rumlar da tu kakadır’ mı desin?

Deselerdi 1983’ten beri demezlermizdi bunu?

Bunları zaten sayın başkan ve ekibi biliyordu.

Biz da biliyorduk, statükonun bekçileri de biliyordu, dünya da biliyordu ve hatta Uganda’nın çorak topraklarında yaşayan yerli kardeşim bile biliyordu…

Biliyorsunuz, o yerli kardeşim de bizim gibi dünyadan sayılmıyor…

Ve sayın başkan da bunu bildiği için Zürih öncesi “halkın %81’i bizi destekliyor’ şeklinde bir açıklama yaptı.

Neden?

Çünkü orada imza atacağı anlaşma metninin en başta bizim statükonun bekçilerinin asla kabul etmeyeceği bir metin olduğunu bildiği için, bir nebze gazı alsın, rahatlasın.

Hani böyle ‘halk arkamızdadır’ tadında bir çeşni misali…

Sonra Zürih’e gitti, anlaşmayı imzaladı ve çıktı dedi ki ‘ben bile bunu kabul etmem’.

Ekledi da: “bu metin değişmeyecekse ben bile hayır çıksın diye uğraşacayım federasyon oylamasında.”

Kendi imzaladığı anlaşma kabul edilmesin diye uğraşan bir başkan…

Şaşmıyorum zira burası gariplikler diyarı KKTC…

E tamam sayın başkan da neden imzaladın o zaman?

Direk imzalamazdın; çıkar derdin ki ‘biz böyle böyle anlaştık ama FIFA ile UEFA, Kıbrıs Futbol Federasyonu (KOP) ile anlaşarak bizi oyuna getirdi’.

Böylece kahramanlar gibi geri dönerdin.

Ama ne yaptın?

İmzaladın, sonra da çıktın ‘ben oynamam’ dedin…

E olmadı o zaman.

Boş mukaveleye mi imza attın ne yaptın yani?

Ben yine de sormak isterim;

Bulunduğumuz şartlar altında bu anlaşma başka nasıl türlü olabilirdi?

Düşünün, KOP dünyanın geçerli futbol kuruluşlarına üyedir, tanınır.

Hade diyelim seni da hasbelkader aldılar ‘dolaylı olarak’ FIFA ve UEFA’ya bu adamların altında…

Sonra sen gittin kendi özerk kuruluşunda- zira KOP, KTFF’yi bir ‘futbol entitesi’ olarak tanıyor bu anlaşma ile birlikte- bir karar aldın ama bu aldığın karar ne FIFA ne de UEFA kriterlerine uygun.

Bu durumda UEFA veya FIFA kimden hesap soracak?

KOP’tan.

Niye?

Çünkü o tanınıyor.

Dolayısıyla, bu iş KTFF tanınana kadar ancak böyle şartlar altında olabilir.

KTFF’nin tanınması ise bildiğiniz üzere KKTC’nin tanınmasından geçiyor.

Ve bu da, bu dünya durduğu sürece olmayacağından geriye tek bir çözüm kalıyor;

O da Kıbrıs sorunun çözümüdür.

Bu satırların yazarı her zaman her yerde der ki;

Kıbrıs Sorunu çözülmeden asla ve asla hiçbir problemimizin çözümü kalıcı olmaz; olamaz.

Uzun lafın kısası ‘dünyaya açılmak için KOP üyeliğini kabul etmek zorundayız’.

Dolayısıyla, KTFF de gidip KOP’a ‘geçici olarak’ üye olacak.

Yani son kararlıları KOP verecek.

Başka türlü olması beklenemez.

Olamaz zira uluslararası hukuk buna izin vermez.

Çok açık bir şekilde KOP tanınıyor ve sen tanınmıyorsun.

İzolasyon, ambargo filan bunlar hiç değer-i harbiyeye alınmıyor uluslararası kuruluşlar nezdinde.

Tam 30 yıldır, yani 1983’ten beri, Kıbrıslı Türkler dünyadan tamamen kopartılmış durumdadır.

Bu tarihi 1974 veya 1963’e de çekmek mümkündür ancak spor anlamında ambargoların başlama tarihi tam olarak 15 Kasım 1983 günüdür.

Bunu ben bir tarafımdan uydurmuyorum; uluslararası kararlar, BM kararları oracıkta durmaktadır, isteyen açıp bakabilir.

Yani dünya üzerinde tanınmamakta; bilinmemekte ve diğerleri tarafından oyuna dâhil edilmemekteyiz.

Şimdi önümüze bir şekilde dünyaya açılma anlamında bir şans gelmiştir.

Ama biz bardağın dolu tarafına bakmak yerine illa da boş tarafına bakıyoruz.

Nedir o dolu taraf?

Yıllar sonra uluslararası müsabaka yapmak…

UEFA, FIFA müsabakalarına katılabilmek…

Kıbrıs Türk futbolunun dünyaya açılabilmesini sağlamak…

UEFA lisanlı antrenörlerimizin; FIFA kokartlı hakemlerimizin olması…

Saymakla bitmeyecek şeyler bunlar…

Hayal görmüyorum; yarın sabah gerçekleşecek demiyorum ama ilerde bunların olması için açılacak olan bu kapıya hayır demek nasıl bir vicdana sığar?

Şimdi durup size madde madde anlaşmayı yazacak değilim.

Bana göre metnin özünde en önemli nokta, KOP’un, KTFF’yi ‘bir futbol organı-entitesi’ olarak kabul etmesi ve tanımasıdır.

Anlaşma metninde bir ortak komite kurulacak olması ve bu komite 4 Türk ve 4 Rum üyeden oluşması ‘siyasi eşitlik’ diye ağlayanların gözyaşlarını silmesi için bir mendil vazifesi görebilir.

Ve bu komite, bu imzalanan metinde açıkça ‘Kıbrıs Türklerin, KOP’ta temsil edilmesini sağlamak; Kıbrıslı Türk futbol kulüplerinin UEFA ve FIFA yarışmalarında katılımasınız sağlamak; Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Milli Takımında oynamasını sağlamak’ gibi hayati mevzular için çalışma yapacaktır deniliyor.

Bilindik koro ve diğer bilinmedik koro-ki bunlar kendilerini solcu diye satan tipler- anlaşma yapılırkenden başladı;

Nedir o?

‘KTFF, KOP’a üye olacak, Rum’a yama oluyoruz’…

Bu tam anlamı ile sığ ve kısır tartışmadır.

E o zaman hiç gitmeseydiniz be efendiler bu toplantıya?

Ne gittiniz?

Biz Abohor sahasında Abohor-Çatoz maçı ile idare ederdik.

Ne gittiniz yahu?

4.sınıf Luton Town takımı, antreman forması ile bile bizim sahamıza çıkıp şampiyon takımımız Çetinkaya ile bile maç yapamaz; biz de oturup ağlardık sessizce…

Fener gelsin Apoel ile oynasın; Trabzon Apollon ile… Yarın Galatasaray Omonia ile…

Arada sayın Sertoğlu ‘Trabzon maçına gitmeyin ey ahali; ben da gitmiyorum, gidenleri de yadırgıyorum’ desin…

Sonra Kıbrıs Cumhuriyeti gitsin Mersin’de ‘Bu cumhuriyet yok hükmündedir’ diyenlerin önünden, bir Kıbrıslı Türk’ün eseri olan bayrakla ‘rap rap’ geçit töreninde geçsin…

Sonra biz bunları gazetelerde, televizyonlarda, Facebook’da ve Twitter’de yazıp ağlayalım…

Kızalım… Sövelim… Gıcık kapalım…

Türkiye KOP’u tanıyor, onun takımları ile maç yapıyor ama biz tanırsak; dünyaya açılmak için kullanırsak olmaz…

Yama oluruk biz…

Satılmış oluruk…

Hain oluruk…

Oluruk da oluruk…

Gerçekten ben anlayamıyorum.

Anlamaya çalışıyorum ama anlayamıyorum.

Anlamadığım için de biraz ‘komplo teorileri’ üzerinde durmak istiyorum…

Hasan Sertoğlu’nun siyasi kimliğini biliyoruz.

Bu ülkedeki statükonun en büyük bekçilerinden olan UBP’den kısa süre önce Lefkoşa belediye başkanı adayı oldu, kaybetti.

Ama kamuoyu nezdinde sağlam bir adam olarak bilindi, takdir gördü.

Ayrıca sayın başkanın, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile de doğal bir bağı olduğunu biliyoruz.

Peki sormak isterim; nasıl oldu da sayın Sertoğlu, statükonun bekçilerinin tam tersine, statükoyu temellerinde sarsacak bir metne imza attı?

Nasıl oldu bu iş?

Sinirlendi, usandı, çıktı gitti ve imzayı çaktı?

Bu mudur?

Bu kadar basit midir bu iş?

Öte yandan, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun bu konu üzerindeki ‘garip’ sessizliğine ne diyeceğiz?

Medyanın içinden birisi olarak ben bu konuda tek kelam ettiğini görmedim.

Ettiyse bile de ben görmedim diyelim hade; muhtemelen bitmek tükenmek bilmeyen kabullerinden birinde ‘satır aralarına’ gizlenmiş bir açıklamadır bu…

O zaman akıllara ‘bir oyun mu oynanıyor?’ sorusu gelebilir.

Mesela şu olabilir o oyun;

Bu imzalanan metin, hem KOP hem de KTFF yönetim kurullarında oylanacaktır, ve ‘iki evet’ ile yürürlüğe girecektir.

(Elbette daha çok tartışmalar yapıldıktan, gerekli değişikler olduktan sonra ama işin özü, yani KTFF’nin KOP’a üye olması zorunluluğu asla değişmeyecektir)

Ve şüphe yok ki, yapılacak olan federasyon kurul referandumlarında Annan Planı vari bir “Rum hayırı-Türk evetinin” içinde bulunduğumuz durum içerisinde sayılmayacak kadar çok yararı vardır.

Kime?

Tabii ki Türk tarafına…

Rumların bu plana da hayır demesi, toplamda durumu 2-0’a getirir ve kuşkusuz Türk tarafı bunu bir 10 yıl daha çözümsüzlük adına kullanır.

Zürih’ten gelen haberlere göre KOP Başkanı Kutsokumnis, toplantı odasını kapısında gayet endişeli bir şekilde dolaşıp durmuş.

Madem biz KOP’a yama oluyoruz; madem ki Rum’a yama oluyoruz, o zaman Kutsokunmis neden bu derece endişelendi?

Göbek ata ata girip imzayı çakması gerekmez miydi?

Deli mi bu adam?

Hiç düşündük mü bunu?

Neden endişelendi bu adam?

Madem komplo teorisindeyiz, birileri bana Türkiye Cumhuriyeti’nin bu mevzu içinde tam olarak nerede olduğunu anlatsın?

Gerçekten de Türkiye ne der bu duruma?

Ben bir açıklama göremedim ama Türkiye Basını olayı ‘Tarihi Antlaşma’ diye verdi.

Bizim burada kopartılan fırtınaya bakılırsa ise ‘Kıbrıslı hain Türkler Rum’a satıldı’ şeklinde olması gerekmez mi o manşetlerin?

Bakın, bana sorarsanız bu işlerin içinde bir bit yeniciği vardır ve yakında ne olduğu ortaya çıkacaktır…

Son olarak hakkımızda hayırlı olsun diyor, söz konusu girişimi, zay olup gitmiş bir neslin yaşı geçkince bir Kıbrıslı Türk üyesi olarak destekliyorum…

 

Kaynak:

http://ulasrebel.wordpress.com/2013/11/06/bardagin-dolu-tarafina-bakmak/

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin