arşivUlus IrkadKıbrıs’ta milliyetçiliğin kökenleri - Ulus Irkad
yazarın tüm yazıları:

Kıbrıs’ta milliyetçiliğin kökenleri – Ulus Irkad

Yeniçağ podcastını dinleyin

ulusSon zamanlarda Kıbrıs’ta milliyetçiliğin gelişmesi üzerinde epey araştırma yapılmıştır. Bizi bugünkü duruma milliyetçiliğin getirdiği de herkesçe bilinmektedir. Kıbrıs’ta milliyetçilik öncelikle 1800’lü yıllarda öncelikle Yunanistan’ın bağımsızlığı sonrasında burada Osmanlı döneminde oluşan Kıbrıs Rum burjuvazisi tarafından başlatıldı. Elbette Fransa’daki Fransız Devrimi hem Yunanistan’daki hem de Kıbrıs’taki Helen milliyetçiliğini tetiklemiştir. Şunu da ortaya koyalım ki 1790’lardaki Yunanistan’da Rigas’ın başlattığı hareket Osmanlı İmparatorluğu içinde Türk ve Helenlerin oluşturduğu bir federasyonu içermekteydi ve ırkçılığı içermemekte, sadece demokratik milliyetçilik ve demokratik cumhuriyetçilikten etkilenmişti. Aslında o dönemlerde konuşulan ulusçulukla daha sonraları oluşan ulusçuluk arasında da bir fark vardı ve bir toprak parçası içinde bulunan tüm ırklardan insanların eşitliği söz konusuydu. Aslında Kıbrıs’a kadar artık 1800’lerin başlarında gelen milliyetçilik, milliyetçiliğin gerici Cumhuriyet versiyonuydu ve üstün ırk, ezen toplum veya ezen toplum düşünceleri etkin oluyordu. Oysa Fransız Devriminde istenilen tüm ulusların eşitliğiydi. Mesela Kıbrıs’ta 1800’lü yılların sonlarıyla 1900’lü yılların başlarında Kavanin Meclisi’nde yapılan tartışmalara bakarsak bu gerici milliyetçiliğin tüm yansımalarını görmekteyiz. Benzerini Velestinli Rigas ve Tevfik Fikret’te gördüğümüz o devrimci, ilerici, demokratik görüşler bu milliyetçilikte bulunmamaktadır. Bu tartışmalara örnek vermek gerekirse, Meltem Samani’nin “Kıbrıs Yazıları, Düşünce Dergisi”nde 20. Yüzyıla Girerken Kıbrıslı Siyasal Elitlerin Yurt, Kimlik, Milliyetçilik Algıları Üzerine adlı makalesinde birçok doneler bulabiliriz.

“Görüldüğü üzere Kıbrıslı Türk üyeler, başta Enosis olmak üze3re Ada’nın iki toplumunu birbirine düşürecek siyasi konuların Meclis gündemine bile getirilmemesini, sorunu birlikte çözmeye çalışmalarını önermekteydiler. Bu konudaki Türk görüşünü Said Efendi’nin 1917’de Meclis’te sarf etmiş olduğu şu sözler özetlemekteydi:

“Hepimiz, küçük adamızda barış ve huzur içinde yaşamaya devam etmek için dua etmeli ve ülkenin yararına olabilecek işleri yürütmek için çabalarımızı birleştirmeliyiz”

Kıbrıslı Türk üyeler; Meclis’e Enosis’e yönelik önergeler sunan Rum üyelerin Ada’daki huzur ve barışı tehdit ettikleri yönünde uyarılarda bulunmaktadırlar. Örneğin Said Efendi, Enosis talebi içeren veya ima eden önergeler getirmenin, Ada’da karışıklık ve rahatsızlık yaratacağını ve dolayısıyla ülkenin genel ve özel çıkarlarına zarar vereceğini söylemişti. Bu konuşmayı yaptıktan üç yıl sonra Said Efendi “40 yıllık İngiliz yönetimi boyunca Ada’nın iki unsuru yan yana barış ve konfor içinde yaşamıştır; onları birbirine düşürmek isteyen unsurlar olduğu zamanlarda bile barış ve düzenin korunması mümkün olabilmiştir. Ama Rum mesai arkadaşlarımın istedikleri türde bir değişiklik olması halinde… Barışı unutmak durumunda kalacağız ve bu, ülkenin ölüm fermanı olacak. Böyle öneriler yaparken öncelikle adalete ve eşitliğe uygun olup olmadığına bakmalısınız. İngiliz yönetiminin, bu isteğin kabul edilmesinin ülkeyi ateşe atmak olacağını göz önünde bulunduracağından eminim” diyecekti.”(sf.24-35).

Pek tabi ki o günler içinde bu iki unsurun birbirlerini aynen bugünkü gibi algılayacakları şartlar yoktur. Çünkü kendi sayı üstünlüğünü ortaya koyup o ülkede sırf çoğunluğu oluşturduğu için o ülkeyi idare etmek ve dominant olmak ancak gerici ulusçulukta vardır. Bugün bile aslında ulusal sorunların temelinde gerici ulusçuluğun kökenleri bulunmaktadır. Kıbrıs’ta da sorunun çözülememesindeki baş at neden gerici ulusçulukların her iki toplumda etkin olmasıdır.

Ulusu, soya, dine, kana, dile, tarihe göre tanımlayan gerici ulusçulukların hiç birisinin Kıbrıs sorununa ve bölgeye bir çözüm getiremeyeceği çok açıktır. Yapılması gereken, ulusun tanımından dili, dini, soyu, kültürü, dili dışlamaktır. Dili, dini, ulusu, soyu, ve tarihi olmayan; ulusu yurttaşlara; yurttaşları haklarına göre tanımlayan bir demokratik ve cumhuriyetçi yapı bir çıkış sunabilir. Kıbrıs’ta gerici ulusçuluk karşısında demokratik ve cumhuriyetçiliğe dayanan bir ulusçuluk gerekmektedir…

Yukarıdaki görüş her iki toplumdaki devrimci, demokrat ve ilericilerle, emekçi halk kitlelerinin bir çıkış kapısı olmalıdır diye düşünmekteyim.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin