yaklaşımlarÖzkan YıkıcıPolitika, bilgi ve Ortadoğu projesi üzerine - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Politika, bilgi ve Ortadoğu projesi üzerine – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Genellikle politika yapanlar geleceğe yönelik programlar la hareket ederler. Kendi çıkarlarını gözeterek ve örgütsel konumlarını da katarak, planlamalar gerçekleştirir. Kendilerine göre gidilecek yolu çizerler. Küçük gurup yapısından tutun, bireysel gelecek umutların gelişimi ve en genel sistemsel durumlar, hepsi kendilerine göre planlamalar yapar. Bazen hedef, bazen de olası adı ile bunlar kurgulanır. Yaşama geçilmesi için uğraşlar başlar. Elbet her planlama hele uzun dönemli oluşumlar, gelecek yeni olasılıklar sonucu tıkanma veya başarısızlıklar da içerir. Hele güç olmadan sadece düşünsel amaç ile sınırlananlar gerçekleşmeme tehlikesi oldukça yüksektir. Bunları politikacılar kendi yapısal gerçekleri ve örgütsel konum ile çıkarlarına göre oluştururlar. Bunların bilgisini de öncelikle akademisyen adıyla konuşanların iyi bilerek yorumlaması şart. Olayı tek doğru olarak değil; bunun hangi yapının ürünü olduğunu da söyleyerek kamuoyu ile paylaşmalıdır. Bilimci ve politikacının yaşamsal önemli ince noktası burada yatıyor. Politikacı kendi çıkarına göre programı savunup uygulamak amacında olurken, bilimci de konuyu bilimsel ölçekler le açıklamak zorundadır. Fakat ısrar la şunu da vurgulayarak: “ilgili politik programa göre gerçekleştirilmek istenenler” imgesi önemlidir. Bunu somutlamak gerekirse: Ortadoğu projesini egemen politika ekseni “gerçekleşecek doğru hedef” olarak algılamak ister. Bilim gözü ile yorumlayan ise konuyu “bilimsel veriler le ve bunun ilgili görüşün hedefi olduğunu” anlatmak zorundadır. Politikacı propaganda ile kamuoyu oluşturma ve lehine kitleleri etkileme amacı ile anlatır. Oysa bilimci sadece bir kesimin değil, uygulandığı zaman neleri getirip götüreceğini de aktararak ilk kuralı bilgi vermek olmalıdır. Birinde ideoloji üzerine propaganda yapma olurken; ötekinin amacı önce bilgi verip üstüne yorumlarla değişik öngörüler sunma akademik hedefi olmalıdır. Bilimci ve politikacı aynılaşır ise  o  zaman da bilginin önemi hiçleşir. Bunu yine Ortadoğu olayında hep yaşadık…

Son günlerde Ortadoğu resmen denilene yakışan kayganlık la akıyor. Dün dostlar ayrışılan, şerin nefes alma borusuna dönüştüğü fakat gelecek belirsizlik döngüsüne takılıp gidiyor. Diplomasi ve şiddetin nerde başlayıp bitiği belirsizleşen ortam la yaşamaya devam ediyoruz. İttifaklar kayganlaşıyor, el yordamı ile politik propaganda arasından bilgi arama zorunda kalıyoruz. Hele bizde olduğu gibi salt resmi ezbere takılıp kalırsak, resmen çuvallarız. Hani bazı bilimcilerimizin politik yağ ve medya çıkma yalakası ile anlattıkları var ya; “Türkiye Suriye politikasını çok iyi yönetiyor” yalanı artık göstere göstere karşılarına dikiliyor. Fakat ayni şahıslar yine unvan “akademik” simgeleri ile sanki kendileri yanılmamış gibi, dönüp bize yine şimdiki resmi dil ile doğrular aktarıyorlar! Beni artık kızdıran olay la karşılaşma da oluyor. “Filan kişi ne güzel doğruları yazdı”! Dün dedikleri gibi! Hele de bunu “sosyalistim diyenler olunca”!

Ortadoğu yeni sıçrama sürecin de yeniden kaos üretti. Öyle bir döngüde kıskaca alınmalar oldu ki ittifak karşıt ekseni de kırılır gibidir. Dostların ayrışma ve kazanamamanın çırpıntıları beraberinde “yalnızlık yüksek değeri” dahi yaratı. İran ile yapılan görüşmelerdeki bazı önemli uzlaşma mesajları geliyor. Suudiler ve Türkiye ayrışmasına şimdi de Mısır Türkiye diplomatik gerilim eklendi. Lübnan’da kimine göre Suudiler, kimine göre İsraillin neden olduğu İran temsilcilik saldırısı yaşandı. Irakta artık suni eksenli kitlesel katliamlar artıkça artı! Kürt coğrafyası çatlaklıklar Suriye Rojavasında ortaya çıktı. Türkiye’de ise model olmanın ötesine geçilip, cemaat AKP gerilimi derinleşiyor. Ayrıca kültürel İslami muhafazakâr dönüşüm süreci artık okulların karma olmasına müdahale aşamasına gelindi. Gezi Parkı avı ise paranoyalaşarak devam ediyor…

İsrail tam da İran’a saldırıya heveslenip propagandasını yaparken, İran ile oluşan yeni politik adımlar adeta sarsıntı yaratı. Emperyalist ortaklar Türkiye, Mısır, Sudiler, İsrail ekseni kırılganlık yaşıyor. Hatta bir yanda İran ile görüşmeler yapılırken, öte yandan İsrail Sudi Arabistan birliktelik ilişkileri İran’a karşı yoğunlaşıyor. Özelikle istihbarat ortaklaşmalar söylenti ötesine geçiliyor. Bilmem dikkatinizi çekti mi! Ortadoğu’da Suriye Irak ve öteki Arap ülkelerinde önemli katliamlar yapan cihatçıların İsrail’e karşı eylemlerini hiç duydunuz mu? Hep cihadı İsrail’e karşı söylerlerken genellikle Şii katliamı, Hristiyan temizleme olayları ile politik eylemlerini gerçekleştiriyorlar. Suriye’de ırakta ve öteki İslam ülkelerinde intihar eyleminden korkunç katletmeler yaparken, neden se İsrail’e karşı tek eylemleri duyulmadı…

Ortadoğu projesi doksanlarda piyasaya sürüldü. Şimdi yaşanan olayların kurguları ve oradan da planlamaları senelere yayılarak serpiştirildi. Clinton buna başta “saçma” dedi. Algor bunu uygulamayacağını dediği için, kazandığı seçimi “oyları saydırtmayarak” elinden aldılar. Yerine Bush başkan oldu. Sora bildik proje dolaptan çıkıp yaşama sokuldu. Afganistan ve sora ırak la yola koyulundu. İran ise şer eksenine konuldu. İsrail de Lübnan’a saldırarak öteki tavsiye eksenli Hizbullah’a karşı harekete geçti. Fakat hepsi istenileni yaratamadı. Afganistan ve ırak bataklık oldu. İsrail ise Lübnan işgalinden başarısızlık la çıktı. Sistem bunun ayarları ile geçiştirme çabasına girdi…

Aşmazlar sorası Ortadoğu ile kalınmayarak yeni seçilen Amerikan başkanı Obama da ayar yapmaya koyuldu. Direk güvenlik ihraçlı dış müdahale yerine, bölgesel güçler le oyun oynanmaya devam edilecekti. Türkiye modeli, Sudi finansmanları ve her yerde açığı kapatma İsrail oyuncusu ile bölge yeni etiket le yeniden dizayn taktikleşme sürecine girdi. Adını da “Ortadoğu baharı” olarak koydular. Şimdiler de buda unutuldu. Tıpkı ilk hamlelerdeki “özgürlük feneri ve onurlu ufuklar demokrasisi” kavramları gibi! Beklenmedik Tunus çıkışı ve erken Mısır olayları dışında Libya’da kolayca yol alınıyordu. Fransa ise Mali ve Fildişi açık müdahalelerini yapıyordu. Sudan ise Çinin hegemonyasına girmemesi için resmen B.M. tarafından da desteklenerek parçalandı. Rusya başta bu oyuna tepki vermedi. Şer eksenindeki İran ise fazla hamle yapmadı. Ta ki Suriye karakoluna gelinceye kadar? Suriye olayında İran ve Rusya hemen tepki verdi. Esat’ın da direnişi eklenince işler sıkıştı. Bölgesel güçler Türkiye ve Sudi Arabistan denklemi bozmaya yetmiyordu. Birkaç günde Şam fetihçiliği birden Rojava ateş topu ile Türkiye’de fay kırılması yaratı. Sora beklenmedik infilak ile Mısırda darbe sorası Türkiye Sudi ekseni kırıldı. Bunlar hepsi Suriye açmazında bataklık haline gelindi. İsraillin birkaç müdahalesi, bölgeye sokulan cihatçılar ve olayları planlayan ajanların gücü Esat’ı deviremedi. Türkiye İslam piyasa modeli ise artık ilgi çekmiyordu. Suni ekseninde selefi ılımlı ayrımı da oluştu. Müttefikler parçalandı. Katar da yumuşak darbe ve Mısırda kanlı askeri darbe ile suni eksen ittifakı darmadağın oldu. Böylelikle le İran hesabına da gelinemedi!

Yukarda özetlediğim giriş bölümündeki İran ilişkileri, Türkiye Mısır ve Türkiye içi dinsel eksenli gerilimler oluştu. Oluşturulan anlayış ve son olaylar birbiri ile örtüşmüyordu. Amerika’nın olayı bölgesel güçlere bırakma sonucu buradaki devletler olayları idare etme yerine kendileri birbirine düştü. Her adım yeni çatlaklar oluşturdu. Son İran olayı ise temel bölgesel güç İsrailli sarstı. Kürt dinamiği geliştik ce sadece bölge ülkelerini değil, Kürtler içi ayrışmaları bölgesel ölçekler le ayrıştırdı. Şimdi darmadağın bir Ortadoğu coğrafyası yaşanıyor. Bazı batılı gazeteler yeni devletler haritaları dahi yayınlıyorlardı. Bunları daha da artırmak mümkün.

Ortadoğu coğrafyasını okumaya çalışırken 2 asırlık Emperyalist sömürgeleşme gerçeğini mutlaka akılda tutmak şart. Fakat bu yeterli kalmıyor. Bölgesel devletlerin rolünü, gücünü ve hesaplarını da eklemek gerekir. Nitekim bölgede oluşan kanlı tarihin onuncularının bölgesel yöneticilerin olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir. Hatta oluşturulan sömürgeleşme ve onların bölgesel devlet yapıları yanında Filistin ve Kürt gibi önemli 2 halkın da dramı vardır. Yetmişler Ortadoğu’sundan farklı olarak, emperyalist sistemsel tekleşme ama rekabetin Pazar mücadelesi vardır. Yetmişler de sol dalga, ulusalcılık ve Filistin mücadelesi gibi bölgesel dinamikler vardı. Ne kadar yanlışları olsa da Sovyet gerçeği de etkindi. Şimdi böylesi karşıt dinamikler  yoktur.

Son bir nokta: Planlama yapılması ve sahneye konulması konuşuluyor. Fakat şimdiden bu yolu engelleme tehlikesi olan 2 öngörü görülemedi. Kapitalist sistemin yeni krize girip bundan etkileneceği hesaplanmadı. Hatta krizi yönetememe ve gelecek planlamama zaafları da oluştu. İkinci nokta ise olayın hep merkezi anlayış ile hesaplanırdı. Bölgesel çelişkiler, Rusya gibi güçler de hesaplanmadı. Hatta dinin politik fazla yoğunlaşmasının travmaları da düşünülmediği anlaşılıyor. Konulan modellerin olayların tıkanması nedeni ile iflası da düşünülemedi. Bunlar başlangıç eksiklikleri olarak sonradan yaşandı. Bir de Obama’nın olayı bölgesel güçlere ihale etmesi ve kendisi arkadan idare etme eylemi sonucu, bölgesel ittifakların dahi tıkanma anında dağılması da öngörülemedi Üstelik Amerika iç sorunlara veya Asya açılımlarına daldığı için de bölgedeki dengeleri kurmakta zorlanıyor. Suriye tıkacı bunu yaşatıyor. Sadece Suriye olayında tek sevinen İsrail! Çünkü hem savaş halindeki devletin çökmesi sağlandı, hem de komşudaki kimyasal silahlar yok edildi. Şimdi tüm bu yaşananlardan sora size birileri çıkıp “Türkiye’nin bölgesel liderlik yeni hamleleri” diye nutuk çekerse onlara ne dersiniz? Veya bazı “akademisyenlerin” ağızları çok önemli analiz yaparcasına “Gülün de belirtiği gibi” genel yorumlama yaparsa  onlara ne kadar inanırsınız?

Belli olan şudur: Ortadoğu böylesi kaynama ile gider se gerçekleşmeyecek tek doğru demokratikleşmedir! Sudi kralından veya Türkiye’nin AKP kesimi ile demokrasi gelmez. En tehlikelisi ise dinin sadece politik değil, kültürel dönüşüm le yaşama yerleşmesidir. Bunlar çok tehlikeli gelecek Ortadoğu’nun argümanlarıdır. Bakalım kaos ile yoğrulan politik koşul fırsatları demokratik sosyalist hareket gelişimini de tetikleyecek mi?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin