Halil Karapaşaoğlu’nun Afrika Gazetesinde “Apartman boşluğu” başlıklı köşesinde yayınlanan yazısı
Üst üste yığılmış kitapları vardı…
Haftalarca temizlemediği kül tablası…
Her gün bir yenisi eklenen küflü kahve fincanları…
Çay bardaklarından karıncalar fışkırıyordu…
Yıkanmak için nedenler arıyor ama bulamıyordu…
Vücudunun ekşimiş kokusu sarmıştı etrafı…
Kapı, pencere sonuna kadar kapalıydı…
Tavandan boyalar sökülüyordu…
Otururken, üzerine düşüyordu örümcekler…
O kadar bir toz birikmişti ki…
Neredeyse, her üşüdüğünde yorgana sarılırmış gibi…
Sarılacaktı toza…
Titrememek için…
Oda öyle bir odaydı…
Beyni öyle bir beyin…
* * *
Şiirler yazan romantiktir…
Romana da başlamışsa ağırdır…
Resimler çizse tuvallere…
Kara kalem çalışmaları yapsa beyaz kâğıtlara…
Enteresandır…
Eline gitarını alsa…
Bir “imagine” çalsa…
Bir “no woman no cry” dese…
Üç beş cümle etse…
Bahsetse 1917’den, Paris Komünü’nden…
Gözleriniz parlar…
Bir kaç kez çıkmışsa televizyonlara…
Kim tutabilir ki onu…
Sağ elinde sigarası, bulutlara baksa…
Çekse derinden, ciğerlerine kadar çekse…
Üflese güneşe doğru…
Ne kadar karmaşık ve engin olur öyle değil mi?
* * *
Aydın kimdir?
Aydının hayatımızın içindeki yeri nedir?
Tiyatro sahnesine çıkıp, “Ey siz insanlar!” dese…
Aydın olur mu?
Sakalını uzatsa erkekse…
Kadınsa giyse mor elbiseler…
Bohem takılsa Aydın olmaz mı?
Yüzünü yıkamasa…
Çapaklar aksa gözlerinden…
Saçları dağınık olsa hep…
Düşünceli görünmez mi?
Büyük büyük cümleler kursa…
Bazen yükselse sesi, bazen alçalsa yetmez mi Aydın olmaya…
Sürekli kitapevine gitse, bütün parasını harcasa kitaplara…
Okumadığı kitaplar birikse odasında…
Aydın demez misiniz hala ona?
* * *
Umutsuz ve dibine kadar çökmüş olsa karamsarlığın…
Her konuştuğunda “olmaz”la bitirse cümlelerini…
Daha mı gerçekçi…
Daha mı bilge, daha mı entelektüel olur?
Aydını soruyorum size?
Siz hiç Aydın gördünüz mü?
Bir Aydınla ne zaman sohbet ettiniz en son?
Ne zaman konuştunuz onunla…
Sinema, edebiyat, plastik sanatlar üzerine…
Anlattı mı size de…
Gezdiği gördüğü toprakları…
Çıkarımlar yaptı mı bilmediğiniz…
Belki de ilk kez duyduğunuz kelimelerle…
Siz hiç Aydın olmadınız mı?
Hiçbir Aydınla konuşmadınız mı?
Sanat programlarına katılmadınız mı?
Şiirler okumadınız mı etrafınıza topladığınız insanlara…
Onların gözleri parlamadı mı sizi dinlerken…
Ve göğsünüz biraz daha kabarmadı mı?
Çantasında kitapsız dolaştığını hiç gördünüz mü?
Özel kalemleri…
Güzel not defterlerine hiç rastlamadınız mı?
* * *
Bitmez değil mi?
Sıkıldınız belki de hep sorularla dolu bir yazı okumaktan…
Ne saçmalıyor demediniz mi?
Dürüst olun kimse duymaz sizi sizden başka…
Elektrik zamlarından mı bahsetseydim?
CTP’nin kurultayından mı?
KOP’u mu anlatsaydım uzun uzun…
KTFF’yi mi?
Elektrik kurumunun özerkleştirilmesi mi özelleştirilmesini mi konuşsaydık böyle bir yazıda?
Ya da yasaklanan greve mi atıfta bulunsaydım…
Kıbrıs sorununda gelinen son nokta nasıl olurdu?
Meclisteki son tartışmalar…
Maliye Bakanı Munga’nın 2014 Mali Bütcesi’nde en büyük pay eğitimin demesini mi?
Çatır çatır yapılan atamalar, görevden almalar…
Bir çırpıda ne kadar sorun çıktı ne kadar mesele…
Öyle değil mi?
* * *
Yazacak ne kadar çok şey var?
Söylenecek ne kadar çok söz…
Bilemedim…
Kafam karıştı…
Çıkamadım içinden…
Aydını seçtim Aydın olmayı…
Onu da ne kadar ifade ettim ne kadar sorguladım…
Bilemedim…
* * *
Sahi siz hiç Aydın oldunuz mu?
Hiç hayatınızda bir Aydınla tanıştınız mı?