Türkiye karıştı. Mollaların iktidarı sayılan AKP askerle hesaplaşacak ve demokrasiyi güçlendirecek diye bağırıp duruyor. Başbakan televizyonlardan haykırıyor. Özel televizyona izin verildikten sonra bilgi alma hakkının artacağı iddiasına inanılırdı ve artmadı değil ama sayılar çoğaldı. Sayıların çoğaldığı kadar haber4 kalitesi arttı dersek yalan olur. Başbakanın haykırışları haber değeri varmış gibi uzun uzun veriliyor, resmi bülten gibi yayımlanıyor. Ne anlama geldiğini halkın anlaması için bir filtre koymak da yok, gereksiz deyip yayını kısaltma da yok. Belli ki arz ve talep yasası burada da geçmiyor.
Başörtüsü üzerinden bir lafazanlık sürdürülüyor ve başörtüsü yasağı yüzünden kızlarını Türkiye’de okutamamış diyerek yasağı koyanlardan hesap soramıyorsa da yasağı devam ettirmek isteyenler diye birilerinden hesap soruyor. Demokrasiyi savunduğunu ileri sürerek diklenmedik ama hep dik durduk diyor.
Başbakan tıkıldığı cezaevinden yayın da yaptırıyor. Herhalde gelecekte cezaevinin Erdoğan müzesi yapılmasını da düşünüyor.
Ancak bunlar olurken dik duruşlu insanların partisinin milli güvenlik kurulu toplantısında irtica ile mücadele kararını alıp imzaladıkları da açıklanıyor. Bu nasıl dik durmaktır diyebilirsiniz ama sin de gülle geliyor durumuna düşürülenlerin yürekleri ezilmişse merhamet etmeyelim demiyorum. İnananın ezilmesini görmek acı vericidir. Lakin bunu saklamaması ve anlayış beklemesi gerekir. MGK kararlarının gizliliğinin peşine düşüp ulusal güvenliğin tehlikeye düşürüldüğünü ileri sürerek basına dehşet salmaya kalkmak asla kabul edilemez, hoş görülemez.
O meşhur kararların sonucu olarak siyasilere iftiralar atılmasına, demokrasinin ene temel unsurlarından olan özgür seçimleri yolundan saptıracak biz dizi yalan dolana devlet gücünü kullanarak kalkışılmasına ses çıkarmamak olacak iş değil. Üstelik bu komploların mağduru olan birisinin devlet sırrı açıklandı diye suç duyurularına kalkmasını izah etmek şaşılacak şey. İnsan aklını peynir ekmekle yememse bunları yapmaz.
Devlet içinde komplolar yapıldığını ifşa eden komplo kararının alındığı yere göre suçlu sayılmasını halka karşı işlenen suçu ortaya çıkardığı için kutlamak ve onu suç olmaktan çıkarmak gerekir. Başbakanın mağdur olduğu düşünülürse bunu ifşa etmemekle kusurlu saymak gerek. Mademki bu suçun işlendiğini bilirlerdi, o komplo kararına göre birçok mağdur yaratılmıştı soruşturup mağdurları tazmin etmek gerekirdi. Yapılmadı. Basın bunu ifşa ettiyse gizli belge veya bilgi açıkladı diye cezalandırmaya kalkmak değil yasa çiğnedi ama hukukun temellerine göre suç işlemedi diye özel yasal önlemler alınacağını ilan etmek gerekirdi.
Dik duramadılar diye öğündüklerinde yalan söyledikleri ortaya çıkmışsa gözden düşecekler diye celallenmek onların zaafıdır. Basın işini yapmıştır. Sıraya girip efsaneleşmelerine engel çıkaranlara söyledikleri zaaflarının bu kadarla kalmadığını da gösterir. Kapalı kapılar arkasında gizli kararlar alıp devlet eliyle seçimlerin serbestliği ilkesini yok edecek işlere kalkışanları gizli tutmayı devlet sırrı sayanlar kim bilir daha neler için ayni yolu izlemek niyetindedirler!
Deniz Baykal komplosunu kim nerede tezgâhladı o ne zaman açıklanacak? Düşünün komploları ve sorun durun. Halkın anasını ağlatanlar neden ardı ardına seçim kazanır? İktidara gelen neden bir daha gitmez? Gider gibi görünse de kırk yıllık sol partiler sağ partiye benzeyince seçim kazanır da sol kaldığı sürece neden şansı olmaz.
Dönüp buraya da bakın. İktidar şansı olan sol bir parti ilerleme şansı kazanır mı? Neden seçim şansını artırmaya başladığında sol partinin sorunları başlar ve hükümete uzanma noktasına geldiğinde tanınmaz hale gelir?
En büyük siyasi parti devlettir gibi iddialara kaynaklık eden komplolar nerede planlanır?
Devlet içinde devlet sırrı ile sırlanan yelere siyasi partiler neden el atamazlar? Kimdir bu komplocular?
Demokrasi istersek komplo kaynaklarını teşhis etmemiz şarttır. Hükümette olan sağ görüşlülerdir. Onlar da demokrasiye inanırlarsa el birliği ile kaynağa uzanabilirler ve önlem alınıp sırrı sökerler. Yoksa halk demokrasiye sahip çıkabilmelidir.
AKP dinciliği yerleştirmek için kenarından kıyısından dokunuyor ama sır kalsın diyor. Bu kadar korkunç işleri organize edip siyasi yaşamı altüst eden uygulamaları yapanlarla sorunu yok. Sorunu dincilere yapılanlar. Kendi direksiyonu ele geçirip laiklere oyunlar oynamaya çalışacak. Niye bu. Yoksa sırlar faş olunca ifşa edenlere biz geciktik açıklama yapamadık, birileri yaptı koruyalım diyecekti.
Sıraya girdiler ve sırları kazıyanlar hakkında suç duyurusunda bulundular.
Ergenekon davalarıyla kirli çamaşırlar döküldü. Burada da seçim rüşvetleri dağıtıldı. Yalan ve iftiralar yapıldı, hatta bombalar, kurşunlar atıldı, kundaklama yapıldı. Trafik kazası milyonlarca lirayı ortaya çıkardı. Arayan soran olmadı. Sırlar saçılsa onları da daha net göreceğiz.
Acı gerçek ortada… seçim dediğin bir geçim aracı… Sonu başlamadan belli.