Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’si maalesef iktidara geldiklerinin onbir yıl sonrası artık fire vermeye başladılar. İlk başlarda Türkiye insanlarının oylarını almak için vesayet ve baskıcı rejimden usanan insanlara güven veren, hedeflerinin AB olduğunu söyleyen, AB hukukunu benimsediklerini açıklayajn AKP, akil adamları ve Recep Tayyip Erdoğan, hukuku da, ekonomiyi de ayaklar altında ezmeye ve Türkiye’deki bir zamanlar 12 Eylülcü vesayet rejimlerinin yaptığı tehditler ve eski durumların gelmesi üzerinde göz korkutmalarla ayakta kalmaya çalışıyorlar. Hatta bir zamanların askeri komutanlarının bile Batı’yı korkutmak için Şanghay Beşlisine girmek için kolları sıvamışlar. Tabi bu gibi ülkelerin meydana getirdiği o Şanghay Beşlileri bilinsin ki hepsi de totaliter kaynaklı ülkeler. Demokrasi ile bir ilişkilieri yok. Türkiye halklarına sırf hukuksuz yapıyı bir devamlılık süreci olarak gören ve yavaş yavaş artık totaliterizme ilerleyen Recep Tayyip ve iktidarı aslında belli ki pek demokratik düşünmüyor ve 12 Eylülcüler gibi halkı baskı altında tutmada örtüşmüşlerdir. Basın özgürlüğü alanında uluslararası kamuoyunda izlendiği şekliyle (Bloomberg) 77 Gazeteci Gezi Parkı olaylarından ötürü işini kaybetti. Uludere de öldürülen 34 sivilin davası hala daha çözülemedi. Gezi Olaylarında 6 ölü var fakat 40 davadan 300 kişinin mahkemesi devam etmekte. 255 kişiye ise suçlama var ve onlara da dava açıldı. Bu arada AKP hükümeti maalesef ekonomiyi de berhava etti ve bunun yansımaları da onlara bağımlılıktan ötürü bize de ulaşmaya, hatta bizi daha da vurmaya başladı. Türkiye borsalarındaki duruma şöyle bir göz atarsak 20 Aralık takvimiyle 53.8 milyar dolar olan yatırımlar, son üç ayın en düşük seviyesine geriledi ve 53.2 milyar dolarda durdu. Mayıs ayında Türkiye’ye yapılan yatırımlar 72 milyar dolardı. Arada büyük bir kaçış bulunuyor. O gün içinde dolar 2.1581 seviyesiyle %3.1 yükselerek 2.1774 liraya çıktı. Bu doların %17 değer kazanması ama TL’nin de aynı oranda değer yitirmesi demekti. Türkiye’nin bu en düşük seviyesi maalesef Avrupa, Orta Doğu, Afrika ve Güney Afrika seviyesinin de altındaydı.
Türk parası Avro karşısında da %3.5 oranında düştü Avro’nun 20 Aralıkta 3.0151 TL’ye çıkması son iki senede %0.44’ten %10.17 civarına yükselmesi anlamına geldi. Avro TL karşısında büyük değer kazandı. Bu oran Gayrı menkul borsasında 402 puanın üzerindeydi ki İstanbul Borsası ara index’te 1.3 düştü ve 2012 temmuzundan beri en düşük seviyedeydi. 2013’te %6.1 olan gayrı safi yurt içi hasıla cari işlemler açığını %7.1 genişletmeyi hedefliyordu. 2011 ‘de açık %10 du ama bu %18 değer kaybetti. Tüm bu istatistik veriler de bize ekonominin tehlike altında olduğunu ve AKP’nin totaliter tavır ve yönelimlerinin şu anda Türkiye borsalarını da tökezlettiğini ve demokratikleşemeyen Türkiye’nin sadece siyasal, politik alanda değil ekonomik alanda da gerilediğini göstermektedir. Aslında AKP ilk başlarda demokratikleştireceğim rolünü yapar gibi hareket etti. Birşeyleri güya başlattı ama tam olarak demokratikleşemedi. Çünkü demokratikleşmek AKP’nin de işine gelmiyordu. Onlar da sonuçta eski vesayetçilerin bıraktığı çarktan yararlanmaktadırlar. Türkiye insanlarını baskı altında tutmak onların da işine gelmekteydi. 12 Eylül’ün koyduğu yasalarla gazetecileri, yazarları ve aydınları onlar da baskı altına almakta ve hapislere göndermekteydiler. İşçinin asgari ücreti ve grev kararları da aynı kısıtlı anayasa tarafından engellenmekteydi. Sonuça AKP de 12 eylül ve resmi ideoloji ile örtüştü. Gelebilecekleri nokta veya yolun sonu buydu aslında.Fazla birşey beklemek de yanlıştı. Güney Doğu’daki Kürt sorununda da fedakarlığı PKK ve BDP yapmaktaydı. Onlar tek taraflı fedakarlıkta bulunmasa ve de sabretmese çatışmalar çoktan başlayacaktı. Bu yüzden PKK da AKP ‘ye güvenmediği için geri çekilmesini durdurmuştu. Türkiye’deki zeminin ne kadar kaygan olduğu ve pek güvenilemeyeceği sayelerinde paralel devlet ve cemaat tartışmalarıyla su yüzüne çıktı.
Aslında şu gerçeklik var: Türkiye’deki bugünkü yapının nedenleri ortadan kaldırılmadan ve bu yapı normal bir demokratik cumhuriyet yapısı kazanmadan bu sorunlar da ortaya çıkmaya devam edecek. AKP’liler bile hukuk soruşturmalarında kendi savunduklarını ayaklar altına aldılar ve bağımsız yargıyı kaale almamaya çalıştılar. Bu da hukukun daha Türkiye’de çalışmadığını ortaya koydu. Halkın seçeceği ama beğenmediğinde gene kendi oyuyla tasfiye veya elimine edeceği bir demokratik cumhuriyet modeli gerekiyor Türkiye’de. Bu yapılmazsa bu gibi sıkıntılar yaşanacak. Bizim ise Kıbrıs’ta bu sorunlara bağımlı kalıp canımızın yanmaması için bir an önce bir çözümün gelmesi artık şart olmuştur.