Belki toplumda barış ve çözüm adına düşünüp de bugünkü CTP ağırlıklı hükümete oy verenlerimiz çoğunluktadır ama daha seçimlerden dört ay geçip de beklentiler her bakımdan en yüksek noktasına erişmişken, ansızın elektriğe yapılan %35 zamla şoka girenler aslında bu arada dövizdeki genel kayıpla beraber yoksulluk sınırlarının daha da çok genişleyeceğini belki bilmiyorlar veya tahmin edemiyorlardır. Ama yaklaşık on senedir zaten memur maaşları hayat pahalılığı ve de enflasyon oranlarıyla daha da düştüğünü tüm ithal edilen malların değerlerini dövizdeki yükselmeden ötürü pahalılandığını belki kestiremiyorlardır. İnsanlar şu anda evlerinde klima açarken ve ısınırken on defa düşünüp dışarıdaki hayatın pahalılanmasından ötürü içine düştükleri durumun ne kadar da korkuç olduğunu kestirememektedirler. Ama bu pahalılığın etkisi aslında beklenenden de çok fazla olacaktır. Peki ama ne denmektedir topluma bu pahalılık gelirken? “Kusura bakmayın ama açık oldukça büyüktü dolayısıyla aradaki açığı kapamak için bu zammı yapmamız gerekmekteydi?”. Şunu soralım: Bu açık halkın yüzünden mi olmuştur, yoksa üst kesimlerin yaptığı yanlışlardan mı olmuştur? Şunu da belirtelim halk kesimleri her ay sonu zaten elektrik borçlarını gidip ödemekteydiler. Peki ama belli ki bu pahalılık üstten yapılan hataların bir yansıması ve halkın borcunu ödememesiyle bir ilintisi yok. Açıklanan listelerden de anlaşılacağı gibi devlet kurumları, belediyeler dahil birçok resmi veya gayrı resmi kurumun ödemesi gereken açıklar var. Kurum, eğer bu borçları geri alsaydı, alacağı gelir 179,164,012 TL kar olacaktı. Yine söyleyelim, halk şimdiki hükümeti daha beş ay veya seçimler öncesinden tercih ederken kendisine şimdiki zamların olacağı söylenmemişti ama birşey daha ortada; Türkiye Devletinin ülkeye 2015 yılına kadar uygulayacağını söylediği protokolların maalesef seçimlere rağmen geçerli olduğunu ve bunların uygulanma yoluna girdiği de anlaşılmaktadır. Aslında bugünkü bu bağımlı yapı içinde kalındık sonra Kuzey Kıbrıs ekonomisinin maalesef yürümeyeceği de açıktır. Tüm sorunlar Türkiye’ye bağımlılıktan veya oradan gelen müdahalelerden kaynaklanıyor ve burada hangi hükümet isterse olsun bu sorunları çözecek bir manevra da bulunmamaktadır.
Aslında protokollerin uygulanmasıyla ortaya çıkan istatistik veriler ekonominin ne kadar zorda olduğunu göstermektedir: 2007-2009 protokolünde cari bütçe açığını program sonunda 75 milyon TL öngörülmüştü, 2010-2012’de ise 320 milyon TL… Bu yeni protokolde ise cari bütçe açığını program sonunda 315 milyon TL’ye indirilecekti…Herhalde şu anda bu uygulanmaktadır ve gene halkın boğazına eller uzanmış durumdadır.
Bunca acı reçete, maaşların dondurulması, tasarruf önlemi sonucunda cari bütçe açığına bakarak şunu net söyleyebiliriz ki, durumda kötüleşme olduğu aşikardır.
Bunca şeyin özelleştirme adı altında satılmasına rağmen 2007-2009 arasında 1.875 Milyon TL, 2010-2012 arasında 2.584 Milyon Türk Lirasına kadar kredi veya hibe verilebileceği söylenirken, bu protokolde rakamlar “3 milyar TL’ye kadar olmak üzere” olarak revize edilmiş, yani TC bizi daha fazla borçlandıracak bir duruma getirilmiştir. Açıkça belli olan da halkın bu borçlandırmalarla biraz daha yoksullaştığı açıktır.
Kuzey Kıbrıs’taki işsizliğin 9.7 olduğu Devlet Planlama Örgütü İstatistik ve Araştırma Dairesi tarafından Ekim 2011’de uygulanan Hanehalkı işgücü Anketi sonuçlarına göre belgelendi; Kuzey Kıbrıs genelinde toplam istihdam 97 bin 103, işsiz sayısı ise 10 bin 411 kişiydi iki sene önce. Şu anda bunun daha da arttığı açıktır. 2011’de DPÖ’den yapılan açıklamaya göre, 4 bin 250 hanede uygulanan anket bu sonuçlara vardı. Anket sonuçlarına göre istihdam edilenlerin sayısı bir önceki yıla göre 3 bin 605 kişi artarak 97 bin 103’e yükseldi. Ekim 2010 anketine göre istihdam edilenlerin yüzde 2.1 ‘ini oluşturan Güney Kıbrıs’ta çalışanlar, Ekim 2011’de 1.4’e düştü. Bu oldukça büyük bir düşüştü. İstihdam edilenlerin, kurumsal olmayan çalışma çağındaki nüfus içindeki oranı yüzde 45 olarak gerçekleşmişti. Ekim 2011 Hane halkı işgücü Anketi sonuçlarına göre istihdam edilenlerin yüzde 32.3’ünü kadınlar, yüzde 67.7’sini ise erkekler oluşturuyor ve İstihdam edilen kadınların yüzde 90.1’i hizmetler sektöründe çalışıyordu (30 Mayıs 2012, Havadis).
Kıbrıs Türk Ticaret Odası verilerine göre, 2004’ün Ağustos ayında 3 bin 847 Euro ile başlayan ticaret kapsamında 2013 ‘ün Temmuz ayına kadar geçen sürede Güney Kıbrıs’a toplam 69 milyon 127 bin 698 Euro 09 centlik mal satılmıştı. Söz konusu rakamın 28.1 milyon Euro’luk kısmını elektrik satışı oluştururken, diğer malların satışından 40.9 milyon Euro gelir sağlanmıştı (Kıbrıs-Ekonomi Gazetesi,16 Eylül 2013, sf.1).
Yenidüzen Gazetesi web sitesinden alınan aşağıdaki veriler ise bunca zamma ve halkı zora sokmaya rağmen hatta sıkı para politikalarına rağmen oldukça olumsuz ve ekonominin nasıl dibe vurduğunu göstermektedir.
2010 yılında 1716 olan ‘zarar’ beyan eden kurum sayısı, 2011 yılında 1966’ya çıkmıştı. Kurumlarda zarar durmadı, 2012’de daha da arttı. 2012 yılında 2 bin 93 kurum ‘zarardayız’ demiş bulunuyor.
“2093 kurum zarar beyan etti, 26 şirket kapandı!”
“987 kişi zarar beyan etti… 2012 gelir yılı için beyanda bulunan 10 bin 849 kişiden neredeyse yarıdan fazla ‘vergiden muaf’ şekilde beyan sunarken, 987 kişi de ‘zarar’ beyanında bulundu.
-Arttıkça Artıyor….2010 yılında 1716 olan ‘zarar’ beyan eden kurum sayısı, 2011 yılında 1966’ya çıkmıştı. Kurumlarda zarar durmadı, 2012’de daha da arttı. 2012 yılında 2 bin 93 kurum ‘zarardayız’ dedi”.
Peki bunca olumsuzluğa rağmen sormak da gerekiyor: Bu enkazın içinden nasıl çıkmayı düşünüyorsunuz? Hem yeni politik önlemler, yeni politik öneriler ve de yeni bir ekonomik plan yapmanız gerekiyor.
Bu enkazın içinden nasıl çıkmayı düşünüyorsunuz beyler? Pek sesiniz çıkmıyor ama günden güne de halkın alım gücünü kısıyorsunuz. Amacınız ne? Amacınız halkı daha da bu kısır döngünün içinde boğmak mı? Amacınız ne beyler? Bu bütçe ve bu halle daha çok soğuklarda çocuklarımız fırtına ve soğuktan etkilenmemek için aileleri tarafından okula gönderilmez ve daha çok defa boş okullar görürsünüz. Geçen haftaki soğuk ve fırtına manzaraları aslında ekonomik durumun da ne kadar kötüleştiğini göstermekteydi.