Suriye’de Heysem Menna’nın liderleri arasında yer aldığı muhalefet örgütü Ulusal Eşgüdüm Organı (National Coordination Body for Democratic Change in Syria) Cenevre 2 toplantısına katılmadı. Ulusal Koordinasyon Kurulu 15 Ocak’ta yayımladığı aşağıdaki açıklamayla toplantının mevcut halde çözüme bir katkı sunmayacağını vurguluyor.
Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Komitesi.2011’de Suriye’nin Şam kentinde Hasan Abdül Azim liderliğinde ve 13 sol-sosyalist siyasi parti ile bağımsız kişiler tarafından kurulmuştur. Amacını “barış ve diyalog ortamında demokratik ve çoğulcu bir Suriye kurmak” olarak açıklamıştır. Suriye Ulusal Konseyi’nden sonra gelen en büyük 2. muhalefet organıdır.
Suriye’de Demokratik Değişim için Ulusal Eşgüdüm Organı’ndan Suriye Halkına açıklama
Paris’te yürütülen uluslararası ve bölgesel toplantılar birkaç gün önce sona ererken, Suriye’yle ilgili Cenevre Konferansı’nın belirlenen tarihte yani 22 Ocak 2014′te düzenlemesinin gerekliliği vurgulandı. Herkes Suriye Ulusal Koalisyonu’nu bu Konferans çağrısına karşılık vermeye davet etti, dahası Amerika Birleşik Devletleri ve Britanya, Koalisyon’un katılmama kararı alması durumunda yardımlarını kesme tehdidinde bulundu. Hem Birleşmiş Milletler hem de iki sponsor devlet –Rusya Federasyonu ve Birleşik Devletler– Koalisyon’dan Cenevre’de Koalisyon şemsiyesi altında Suriye muhalefetinden dengeli bir delegasyon oluşturmasını talep etti. Suriye’de Demokratik Değişim İçin Ulusal Eşgüdüm Organı (National Coordination Body for Democratic Change in Syria – NCB) bundan, Suriye Ulusal Koalisyonu’nun Başkanı’na hitaben yazılmış davet mektubunun ulaşmasıyla 13 Ocak 2014 tarihinde haberdar oldu. Araplar arasında ve uluslararası çeşitli temaslar da yapıldı.
Muhalefet delegasyonunun oluşturulması için çalışmakla görevlendirilen tarafın (Suriye Ulusal Koalisyonu 18 Ocak’ta İstanbul’da yaptığı toplantıda Cenevre 2′ye katılma kararını aldı – Ç.N.) henüz kararını vermediği herkesçe biliniyor; tüm Suriyeli muhalefetin bütün bileşenleri artık bir oldubittiyle karşı karşıyalar ve bugün onlardan bu zorlu ve karmaşık görevin başarılması için, Koalisyon’un kararı ile Konferansın açılışı arasındaki dört gün içerisinde ellerinden geleni yapmaları istendi.
Bu Halkın, bu Vatanın ve bu Devletin kaderini belirleyecek bir konferansı bu şekilde düzenlemek ciddi olarak nitelendirilemez, eğer uluslararası irade, bu durumun tek hâkimi değilse. Suriyeliler olarak bizden istenen, kaderimizi belirlemek için önceden hazırlanmış bir senaryoda uluslararası iradeye boyun eğmemizdir.
Olup bitenlerin izahını, Amerikalı sponsorun Suriye muhalefet delegasyonunu kendi takdirine ve kendi çıkarlarına göre oluşturmasına izin veren bir komploya indirgemeyeceğiz. Sorun çok daha büyük. Suriye halkı 80 binden fazla kurban verir, iki yüz milyar dolardan fazla tuttuğu tahmin edilen altyapı yıkıma uğrar, milyonlarca Suriyeli ülke içinde ve dışında yerinden edilir ve ister rejimi korumak için isterse Suriye halkının özlem ve arzularından uzak olan “cihatçı” bir proje için gelen 50 bin civarında Suriyeli olmayan savaşçı iki kamptan birine katılmak üzere ülkeye girerken, 18 ay boyunca Birinci Cenevre Konferansı’nın sponsoru olan devletler, aceleyle hareket etmiyorlardı. Cenevre Deklarasyonu’na imza atan devletlerin çoğu, öyle ya da böyle ulusal ve toplumsal dokunun yıkımı, tahrip edilmesi ve parçalanması sürecine ve çatışan tarafların göz göre göre silahlandırılması ve finanse edilmesine bulaştı.
Halkımızın ezici çoğunluğu, 2. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden beri yaşadıkları bu en büyük felakette insanlık dışı bir hale geldi ve bu faciaya bir son vermek mecburidir. Bunun için, Suriye toplumunun gerçek çoğunluğunun bugün olanlara bir son verilmesini ve bir kurtuluş umut etme hakkının geri verilmesini istediğini anlıyoruz.
Fakat onurlu Suriye halkının çocuklarına, asıl fedakârlığı gösterenlere sesleniyoruz: “Tüm vilayetlerde sokaklara dökülen yüz binlerce Suriyelinin ve yolsuzluk ve tiranlıktan kurtulmayı talep eden tüm grupların hedefi olan Ulusal Demokratik projenin aleyhine olacak herhangi bir çözümü üretmek için Suriye toplumunun bu trajik durumunun istismar edilmesini sizin ve geleceğimizin adına kabul etmeyeceğiz. Suriye trajedisinden, görevleri paylaşmakta ve ulusların oyununda yararlanan hiçbir uluslararası konsensüsün tarafı olmayacağız.”
Ulusal Eşgüdüm Organı, Cenevre Deklarasyonu’nu yayınlandıktan hemen birkaç gün sonra kabul etti ve bunu Suriye meselesi üzerine uluslararası destek ve somut garantiler toplayabilecek ilk BM kararı olarak gördü, Uluslararası Suriye Konferansı’nın – Cenevre 2 – başarılı olmasını sağlamak üzere yapıcı eleştiriler sundu, siyasi bir çözüme destek toplamak için Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olan devletler ve birçok Arap ve bölge devletiyle temaslarda bulundu. Akıntıya karşı yüzdüğümüz ve birçok tarafın bizim duruşumuzu teorik ve idealist diye değerlendirdiği o günlerde öylesine zorlu bir mücadeleydi ki bu. Ne zaman ki bu durum ve olaylar, Suriye’yi yıpratma savaşının faydaları üzerine kafa yoran bu kişileri, ateşin yayılmasından ve bunun yansımalarının ciddiyetinden korkmaya itti, ancak ondan sonra Suriyelilerin çoğunluğu ve bölgesel ve uluslararası güçler tarafından kabul edilebilecek etkin bir siyasi çözüme ulaşma ihtiyacının ciddiyetini hissetmeye başladık ve bu Konferansı düzenlemek için çabalar yoğunlaştırıldı.
Sponsor taraflarla düzenli iletişim yürütüyoruz, biz onların görüşlerini dinledik, onlar da bizim önerilerimizi dinlediler. Konferansın başarısını sağlamak için olumlu etkileşimin gereğini hissettik. Sadece Konferansı düzenlemek önemli değil, bu konferansın ülkenin ve yurttaşın var oluşunun gereklerine cevap verebilmesi de önemlidir. Konferans için ön şartlar öne sürülmesini reddetmeye önem vermekle birlikte bizler uygun atmosferin sağlanmasının ciddi bir konferans yapılacağının güvenilir bir teyidi olduğunu düşünüyoruz:hapishanelerdeki kadınların, çocukların ve hastaların serbest bırakılması; yardım operasyonlarının kolaylaştırılması ve Suriye’nin abluka altındaki her bölgesine yardım edilmesi; Avrupa ve Amerika’nın Suriye’ye uyguladığı gıda ve ilaç yaptırımlarının kaldırılması; rehin alınanların bırakılması ve seyahat ve hareket yasaklarının tüm Suriyeliler için kaldırılması.
Hami devletlerden ve Birleşmiş Milletler’den müzakerelerden çıkan anlaşmalara bağlılık ilkesinin ve bunun yanı sıra müzakereler ve sözleşmelere bağlılık için uluslararası garantilerin varlığının benimsemesinin gerekliliğini kabul etmelerini talep ettik. Ulusal Eşgüdüm Organı, Güvenlik Konseyi’ne Suriyeli olmayan tüm savaşçıların uluslararası meşruiyetin dışında olduğunu kabul eden bir karar tasarısı hazırlamıştı.
Ulusal Eşgüdüm Organı, politik süreci destekleyen geniş toplumsal bir desteğin varlığını sağlamak için gerekli olan normalleşmenin sağlanması için mücadele etti. Ayrıca dengeli, güçlü ve ikna edici bir Suriye muhalefet delegasyonu oluşturmak üzere temaslar başlattı ve bu temasların her birine karşılık verdi. Çok sayıda siyasi isim ve dost örgütlerle varılan anlaşmanın maddeleri, ortak bir program ve tek delegasyon, güçlü ve etkili bir ses oluşturma amacıyla Suriye muhalefetinin bir hazırlık toplantısı yapmasını isteyen Ulusal Eşgüdüm Organı’nın yol haritasında kristalleşti.
Konferansın başarılı olması için olumlu bir ortam sağlanması konusundaki Ulusal Eşgüdüm Organı’nın ve diğer demokratik örgütlerin sunduğu talepler ciddiyetle ele alınmadı. Koalisyon’un iç sorunları, Cenevre Konferansı’na katılma yönünde aldığı son kararının askıya alınmasına yol açtı ve nihayet Konferans’a sayılı günler kala bu Konferans’ta ulusal muhalefet olarak bizlerin en zayıf taraf olduğu genel bir belirsizlik durumuyla karşı karşıyayız.
Hiç şüphe yok ki, Rus ve Amerikan tarafları bu mevcut durumda ağır sorumlulukları bulunuyor. Rus tarafı Suriye rejiminin Suriye toplumuna yönelik olumlu adımlar atmasını sağlamak için yukarıda bahsedilen hiçbir çabayı göstermedi ve Suriye muhalefet delegasyonunun üç başlı konfigürasyonundan – Ulusal Eşgüdüm Organı, Ulusal Koalisyon ve Kürt Yüksek Konseyi – ilk fırsatta feragat etti, Amerikan tarafına onun yörüngesinde olanlardan müteşekkil muhalefetin sesini ve delegasyonunu indirgeme görevini bıraktı. Ayrıca Amerikan tarafı da “Cenevre Deklarasyonu’nun” talep ettiği gibi dengeli ve ikna edici bir temsiliyeti olan muhalefetin olmasına hevesli değildi.
İki sponsor devletin Suriye Halkı’nın temsilcisi olarak seçtikleri Koalisyon, daha katılıp katılmayacağına karar vermemişken ve Bay Ban Ki-Moon’un davetinin Cenevre 2 için esas olarak gördüğü “Cenevre 1”i – Cenevre Deklarasyonu – kabul etmemişken Suriye muhalefeti, halk desteğini arkasına alan yekpare bir delegasyona ve programa nasıl sahip olabilir? Cenevre’den birkaç gün önce bu mimarinin dağılması karşısında ne yapılabilir? Delegasyonumuzun iki üyesi – Abdul Aziz el Hayir ve Raca en-Nasr – demir parmaklıklar arkasındayken ve diğer üyelerinin seyahat etmesi yasaklanmışken bu Konferans’a nasıl katılabiliriz; şehirleri gelişigüzel top ateşine tutan bir rejimle müzakere mümkün mü; bu savaş suçunu pazarlık konusu ve hükümet delegasyonunu sıkıştıracak maddelerden biri olarak görebilir miyiz? Tüm bu sorular bizi sorumlu ve zorlu bir duruşla karşı karşıya bırakıyor, adıyla ve bu yöntemiyle Cenevre Deklarasyonu’nu ve siyasi çözümün imajını zayıflatmamaya ve çarpıtmamaya dikkat eden bir duruş.
Bizler, Suriye’de Demokratik Değişim için Ulusal Eşgüdüm Organı Yürütme Komitesi olarak bu koşullar ve bilgiler temelinde düzenlenecek Cenevre Konferansı’na katılmayı reddetmek ve muhalefetin siyasi süreçteki konumunu ve rolünü yeniden canlandırmak için ve Suriye halkının çıkarlarını ve özlemlerini savunmak amacıyla bir güç oluşturmak üzere bir Ulusal Demokratik Suriye Konferansı’nı toplamak, Suriye içindeki ve dışındaki en geniş sayıda siyasi güçlerle istişare toplantıları için ön ayak olmak kararı aldık.
Yaşasın özgür, demokratik ve laik Suriye
Yürütme Komitesi
Şam
15 Ocak 2014
[Filistin İçin İsrail’e Karşı Boykot Girişimi tarafından Suriye’de Demokratik Değişim için Ulusal Eşgüdüm Organı’nın sitesindeki İngilizce ve Arapça metninden çevrilmiştir.]
sendika.org