arşivAli SarıtepeFırsatların yaratıldığı ülke - Ali Sarıtepe
yazarın tüm yazıları:

Fırsatların yaratıldığı ülke – Ali Sarıtepe

Yeniçağ podcastını dinleyin

“Amerika fırsatlar ülkesi” Amerika kara parçasının Avrupalılar tarafından görülmesinden sonra, dönemin deniz donanması güçlü olan İspanya, Portekiz, İngiltere ve Fransa gibi ülke yaşayanlarının; yeni bir hayat kurmak için geldikleri kendileri için yeni olan bir kara parçası ve hemen akabinde de adı geçen ülkelerin bu ana karaya olan devlet ilgileri.

Amerika beyazlar için fırsatlar ülkesi haline getirildi. Burada yaşayan Kızılderililer ve diğer yerli halklar üzerine; beyazların ateş gücü üstünlükleriyle bu halklar üzerine inşa ettikleri egemenlikleri.

Beyaz insanlardan, beyaz insanların devletlerine geçiş süreciyle Afrika anakarasından Amerika’ya getirilen köleler ile yaratımı tamamlanan karın tokluğuna işgücü. İşte “fırsatlar ülkesi Amerika” ya da doğru anlatımıyla ‘beyazlar için fırsatlar ülkesi Amerika’.

Amerika kıtasının yeraltı ve yerüstü zenginlikleri artı Kızılderililer artı diğer yerli halklar ve artı Afrika anakarasından zor yoluyla getirilen/getirtilen Afrikalılar. Ve bunların iliklerine kadar sömürülmesinin tarafı olan beyaz insanlar ve bunların denizaşırı sömürgeci devletleri.

‘Fırsatların yaratıldığı ülke’

Bir devlet sınırları içerisinde siyasi erki elinde tutan gücün, gücünün devamlılığı esası üzerinden kendisine kazandırdığı imkanlar. Ve bu devamlılığın payandası olan/olabilecek olan taraflara ve odaklara fırsatlar yaratılarak, iktidarına devamlılık sağlamak.

Türkiye, ‘fırsatların yaratıldığı ülke’ tanımına tamamen uyan, dünyadaki sayılı devletlerden bir tanesidir.

Ermeni katliamı ile menkul ve gayrimenkul kazanımların yaratılması.

Rumların göç etmeye zorlanması, göç ettirilmesiyle bunlardan sermaye birikimi yaratılması.

Devletin; başta Varlık Vergisi olmak üzere, yapmış olduğu hukuki düzenlemeleriyle gayri-müslim olarak ifade edilen Ermeni, Süryani, Rum ve Yahudilerden; kanuna oturtulmuş sermaye gaspı.

Ülkede oluşan siyasi iktidarların, kendi iktidarlarının devamını sağlama almak için kendisine ekonomik ve siyasi taban olan kesimlere yaratmış olduğu imkan.

Demokrat Parti (DP) iktidarı döneminin en popüler sloganı olan “her mahalle de bir milyoner”

Bu güne geldiğimizde, AKP ittifakının ortaya koymuş olduğu ‘fırsatların yaratılması’ ekonomi siyasetine.

Bir ülkede Kamu İhale Yasası (KİY) altmış (60) defa değişikliğe uğratılıyorsa, bu yasa gün aşırı değiştiriliyorsa; bunun bir tek anlamı vardır: Kamu gücünden (siyasi erk olmaktan, hükümet olmaktan) ve kamu mallarından rant sağlamaktır.

Ve bunu yaparken de din/İslamiyet olgusunu elinde tespih gibi devamlı gezdirmek ve devamlı kullanmak.

İktidar olmanın yaratmış olduğu kanun ve siyaset gücüyle AKP ittifakı, uzun süre kamuoyu gözünden kendisini kaçırma becerisini gösterirken; ittifakın çatışmaya dönüşmesiyle birlikte yolsuzluk, rüşvet, rant toplumda ancak somut hale gelmiştir.

Ortaya çıkan ekonomik ahlaksızlığın siyasi erk hanesinde siyasal İslamcıların olması, kendi etraflarındaki toplum kesiminin siyasal İslam etki alanında olması dolayısıyla; kendilerini izahta İslam alimleri skalasında İslam’ın siyasette ve ekonomide kullanım aracı haline getirilmesinin ilginç izahlarını bulmaktayız.

Bunlardan İlahiyatçı Prof. Hayrettin Karaman, yazdığı kitaplar ve yaptığı yorumlarla kendini fetva verir konumuna getiren/fevte verir konumunda görülen haliyle: Dinin/İslam’ın nasıl kullanım aracı haline getirildiği kendi sözlerinde sabit halde durmaktadır.

Yeni Şafak’taki köşesinde: “Kaynaklara baktığımızda suç olan rüşvetin şöyle tarif edildiğini görüyoruz: ‘Bir kamu görevlisinin, görevlerinin gereklerine aykırı bir iş yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır.’” Demektedir.

Dört bakanın istifasına neden olan gerekçeler nelerdi:

Bulundukları koltuk TC Hükümeti bakanlık koltuğudur. Rüşvet kaç kez ve toplam ne kadar milyon dolar aldıkları net olarak söylenmektedir. AKP (Ayakkabı Kutularındaki Paralar) görüntü olarak televizyon ekranlarına düşmesi de bu işin kamuoyuna kalan amortisidir.

Erdoğan; ortaya çıkan bu görüntülerin ve iddiaların sonu nereye giderse gitsin araştırılmalıdır diyeceğine, “bu hükümetime, bana karşı yapılmış bir komplodur” diyerek savcılık ve polis teşkilatına komplo suçlaması yapmaktadır.

Rüşvet ve komplo iki ayrı dava olarak mahkemeye intikal ettirilmek yerine, komplo iddiası ile rüşvet iddianamesinden kaçmaktadır.

İlahiyatçı Prof. Karaman zekasına hakaret etmek istemiyorsa bu rüşvetin en çıplak hali değil midir!

Başbakan, bu görüntüler ve suçlamalardan bakanlarını özgürleştirmek için “devlet malı, devlet parası bu rüşvetin kaynağı değildir” mealindeki ifadesiyle Kamu Gücünü kullanma makamında olan insanların Kamu Gücünü dolayısıyla kamu imkanlarını kullanarak rüşvet almış olmuyorlar mı!

“TÜRGEV (Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı) adı üstünde bir vakıf; burada çalışanlar da kimin nesi olurlarsa olsunlar ‘kamu görevlisi’ olarak çalışmıyorlar…”

Zurnanın zırt dediği yer.

Madem ‘kamu görevi’ yapmıyorlar Bilal Erdoğan neden savcı tahkikatından kaçırıldı. TÜRGEV’e yaratılan ekonomik kaynaklar kamu gücü imkanının neticesi değil ise; o  pir-û pak alnıyla, babası başbakan Erdoğan tarafından neden savcılıktan kaçırılmaktadır.

Bir işadamı üç nedenle yüklenici konumuna girer.

Yaptığı işten para kazanmak, kar etmek.

Bir işi, kendi iş yapma stratejisi içerisinde kendisi için prestij iş olarak görüp; zarar etmemek, kar da edememek kaydıyla o işe yüklenici olmak.

Hatıra binaen yüklenilen iş. Bura da kar yoktur. Zarar da yoktur. Yüklenici olmaya vesile olan sebep, ya geçmişte ki yüklenici olduğu işlerin kendisine getirdiği yüksek kazançtır ve bunun devam etmesinin arzusudur. Ya da, gelecekte yükleneceği işlerin önünün açılması hamlesidir ve buradan gelecek olan yüksek kazanç. Kar demiyorum.

Altmış (60) defa değiştirilen Kamu İhaleleri Yasasından iş alan bir yüklenici ki bu aynı zamanda adrese iş vermektir, kar/zarar ilişkisinin şeffaf olması mümkün müdür!

Medyatik inşaatçımız AĞAOĞLU; rant değeri çok yüksek olan medyatik semtteki arsasının inşaat proseduründe istediği değişikliğin yapılmasına Ataköy’de ki yirmi (20) dönümlük armsasını TÜRGEV’e hibe karşılığı olduğu hali ne olacaktır.

Yine geldik İlahiyatçı Prof. Karaman’a.

‘Al külah ver şapka’ ilişkisinden TÜRGEV’e neden (20) yirmi dönümlük arsa gökten zembille inmiştir.

Bilal Erdoğan’ın babasının başbakan Tayyip Erdoğan olması ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının Topbaş olması; ona almadığı milli piyangonun büyük ikramiyesi sonucu olmasın!

Olayın özü şudur:

Dini, İslamiyeti kendisine politika bayrağı yapan siyasi iktidar; son on, on üç yıla kadar bir-iki sefer hükümet koltuğunun bir kenarına oturabilmişti.

Son on üç yıllık iktidar devamlılığında AKP ittifakı dini/İslamiyeti, ekonomik, sosyal ve siyasal iktidar olmada sonuna kadar kullandı.

Siyasal İslam; ekonomik, sosyal ve siyasal rant edinmede mütedeyyin yurttaşlara da inançlarını afyon olarak yutturdu.

İlahiyatçı Prof. Hayrettin Karaman’da fetva verir halleriyle, yapılanları örtmekte kendisini memur tayin etmiş.

Yapacak bir şey yok.

Kirlenmeler görüldükçe hakikatin değeri açığa çıkar.

Selâmetle.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin