Epey zamandır genel Kapitalist ekonomik krizi daldan dala sıçrayarak yaşamaktayız. Sadece bizi etkilediği zaman duygusalca konuşan veya bildik sefaletleri tekrar tekrar kanıtlanan “şaheser ekonomistlerin” ekran şovları ile oluşan algılar la konuşmaktan öte gidemiyoruz. Son günlerde tekrar tekrar yazdığımız Türkiye’deki ekonomik kırılganlık sarsıntı ile yaşanınca, yükselen dövizler sonucu bizi de sardı. Fakat artık o denli silikleşip bilimden dahi uzaklaştık ki bunları dahi doğru dürüst konuşmuyoruz. Daha da ileri gidecem; dün dinleyip “şahane uzman” kabullendirilen Ekonomistlerin iflasına dahi dikkat etmeden, onların dedikleri ile iktisat algılarımıza devam ettik. Hep Kapitalist yapıyı ve onun kaçınılmaz kriz gerçeğine hiç gitmedik. Gitsek zaten, bizim sömürgesel ilhak gerçeklerimiz le daha kolay yüzleşecektik. Şimdi bazıları şaşkın şekli ile yükselen döviz olayına takılıyor. Ekranlar ise dün “Türkiye ekonomisinin performansı güçlüdür” diyenlerin lakırdılarına yeniden sarılarak dinliyorlar. Epey zamandır süren Kapitalist kriz aslında bilimsel anlamda çok önemli bir gerçeği de ortaya koydu. Milyonluk dolarlı burjuva iktisatçıları krizi dahi öngöremediler. Yeni sefalet dosyasını tarihe yazdılar. Ben size önce bu konuda ufak bir anımsatma ile konuya başlayacam.
Yıl 1998 olmaktaydı. Yazdığım bir yazıyı benden “Kemal Aktunç” alıp yayınlanma amacı ile Yeni Çağa getirdi. Aradan bir gün geçti. Rasıh bey ile Kemal bana telefon açtılar. “Özkan emin misin” diye sordular. Bana ilk defa bu arkadaşlar böylesi soru soruyorlardı. Sordukları soru ise şuydu: “Kapitalist Neo liberal süreç artık tıkanıp krize giriyor. Spekülatif sermaye ile Asya Kaplanları yıkılmaya başladı”. Buna benzer örneklerle Endonezya’nın nasıl İMF pembe tablo gösterirken krize girişi de anlatım. Aslında çoğu arkadaş haklıydı! Kapitalist ekranlar ısrar la ve ısrar la Serbest piyasanın kutsallığından ve İMF Dünya Bankası durmadan güzel rakamlı belgeler sunuyordu. Ama sadece Bazı Marksist ekonomisiler artık sistemin krize giriyor olduğunu ve yeni Soros olgusu ile Spekülatif sermaye olayını anlatıyorlardı. Sonuçta Haklı çıkan Marksist iktisatçılar oldu…
Benzer yazıyı o dönemde yazdığım Avrupa gazetesine de gönderdim. Şef arkadaşım la benzer bir tartışma da yaptım. Ardından yine izlediğim kadarı ile Latin Amerika krizini de ülkede yazdım. Özelikle Brezilya iflasını belirtim. Ortam gazetesinde ilk yazdığım makale ise Arjantin ile Neo liberalizmin çöküşünü anlatım. Oysa tüm olaylar da hep sistemin başta İMF ayni çevreler için “mucizeli başarı” olarak rakamlar la aktarılıyordu. Çünkü Olaya değişik pencerelerden bakışın karşıtlığı oluyordu. Sonuçta İMF veya Burjuva iktisatçıları değil Marksistler haklı çıkıyordu. Benim de burada yazdıklarım hep olayları değişik kaynaklardan öğrenip bana has yorum la yazmaktan öte bir durum değildi…
Soradan 2004 Yılında yine krizin beklendiğini yazdım. Oysa başta batılı ekonomisler hep büyüyen gelişen pazardan söz ediyorlardı. Burjuva bazı iktdisatcılar krizin ertelenmesi için tüketimi artırma adına borçlanmayı hızlandırdılar. Kredi kartı kulanımdan tutun bankalardan borçlanma ile tüketmenin balonunu tetiklediler. Böylelik le köpük daha da kabardı. Arada oluşan Gıda krizini salt yoksul ülkelerde görülmesi nedeni ile haber konusu dahi yapmadılar. İşler yolunda gibi idi burjuva ikdisatcılar ca! Fakat Marksiz Ekonomisler ısrarla krizin patlayacağına dayir yazılar yazıyorlardı. 2007 yılında köpük ertelenen büyüme ile sonunda Amerikaya varan deprem etkisi ile patladı. Burjuva ikdisatcıları yeniden sefalet dosyasını yazdılar. Tam da göstermelik reklamlı büyüme rakamları peşpeşe yazılıp tahminler daha büyük karları gösterirken, infilak Amerika ve Avrupada oldu….
Defalar ca yazdık. Türkiye de sistemin bir parçasıdır. Dayandığı italat ekonomisi, kamusal kaynakların rantlaştırılıp özeleştirilmesi ve sermaye dış giriş çıkış sıcak para unsurları nedeni ile Kırılgan bir ekonomiye sahipti sözlerimizi çoğu “anlamıyoruz la” algılıyorlardı. Bilgi almadan ama probaganda rakamlr la dolaşıp durdular. Hatta dövizin düşük kalma nedeninin sıcak para girişi ve italata dayalı olma gerçeğini şanına şnan katan ikdisatcılar hiç vurgulamadı. Hatta yüksek fayiz nedeni ile fazla dolarların sıcak para olarak girmesini dahi ekonomik başarı olarak savundular. Dış sermaye dayanaklı ekonominin iflas nedenini olacağını hiç söylemediler. Hatta daha ileri gidip dünyada artık tükendiğini “Neoliberal” çevreler dahi kabulenirken, bizim ve Türkiyenin resmi ikdisatcıalrı hep “yıkılmaz olgu” olarak savundular. Sonuçta herkesin gördüğü kırılgan ekonominin dış sermaye hareketleri sonucu kırılacağı yaşanırken dahi “performansı çok iyi” lakırtılar la göremeyen “ekonomisler le” aldatılarak kaldık….
Hem Kapitalist ekonomiyi onuturdular, hem de ekonomik krizde oluşumun silinmesini aklımızdan sildirtilmesi sağlandı. Ama çark kendi dinamikleri ile krizi karşımıza dövizin yükselmesi ile kanıtladı.Fakat şu paradoksa bakın: iflas eden ikdisatcıalr yine ekranda karşımıza rakamlar la nasıl dövizin yükseldiğini anlatarak yeni kandırmaca bilimseliğini oynuyor. Hatta elerinde hiçbir esrüman olmadan karanlık veya penbe tablolar çizmeye devam ediyorlar.Bazısı da sanki metropol ülke gibi olup merkez bankamız ile kendi para birimimiz varmış gibi “alınacak önlemleri” sıralıyorlar. Dedik ya “gerçekleri dıştalayarak resmi probaganda yapanlar” vardır!
Bu konular da bolca makale yazdım. Bunları dileyen yeniden okusun. Şunu kısaca belirteyim: Son döviz fırlama bize Kapitalist gerçeği, sömürgeleşme koşulu ve sermaye akışkanlığa nasıl bağımlı olunmanın genel tekrarın tekrar yaşanmasıdır. Son döviz fırlamasında Türkiye nesnel gerçekler ile Kapitalist krizdeki yaşanma durumalrının saydamlaşmasıdır. Bakın Amerikan Merkezbankası piyasaya fazla para sürmekten vazgeçmesi ile Türkiyede para piyasasını sarsıyor.AKP modelinden sorgulanma siaysal koşula geçiş ile güvencesizlik artarak sermaye kaçışını da artırdı. Yolsuzluk gerçeği dahi piyasayı nasıl sarstığı da kanıtlar la ortada dolaşıyor. İtalat yapısı rant ekonomisi hepsi kırılganlıkta boğuldular. Kapitalist kriz ve kırılgan ekonomik yapıdaki çatlaklık para piyasasında sorun yaratı. Bakın şu gariplik dahi çok olgu anlatır: Amerikada gelen düzelme haberleri Türkiyede olumlu değil olumsuz etki yapıyor. Bunu düşünseniz dahi çok bilgi bulmanız kolay olur. Tabi sonuçta övülen yapının da sistem içi yanlışları olduğu da karşınıza gelir.
Biz son ekonomik krizde hep piyasa ölçekler le konuştuk. Neden se artan eşitsizlikleri, yoksuluk derinleşmesini, işsizlik olaylarını, kaybedilen insani kamusal hakları hiç ama hiç tartışma noktasına taşıtırmadılar. Buda konulara insan değil sermaye bakışı ile bakmanın sonucudur. Neden se senetlerin durumu sağlığı kaybederek ölümlere mahkum olan insanlardan daha önemli olunduğu algısı yaratılan dünyadan geçiyoruz. Kapitalizmin özünü yaşıyoruz. Daha korkuncu ise sistem de ne krizi yönet bildi, nede gelecek kurtarma reçeteleri hazırlaya bildi! Oysa kırklar ve yetmişler de yeni seçenekler le sermaye de çıkış noktası aramıştı!
Krizler hem yıkım hem de fırsatlar yaratır. Krizden dahi onca felaket karşısında kazananlar oldu. Eşitsizlikler daha da artı. Eşitsiz ilkesi ise rekabet ile hegemonyada da sorunlar değişiklikler yaratır. Son krizde halklar çok bedel atlatırken, Amerikan hegemonyasında da kırılmalar oldu. Kırılgan ile dış sermaye dinamikleri büyümesi gösteren Türkiye de kendi gerçeğini yaşıyor. Bunları dahi Kuzey Kıbrıs’ta konuşan olmadı. Ahbap çavuş ekran resmi oyununda dolaşıp kalıyoruz. Öyle olunca da gerçekler bize hep uzak olan manilerin fısıltısı gibi gelir. Hala Kapitalist çöküşün ve krizle boğuşmanın bilinci olmayıp, çöken Neo liberal enstrümanlar la çözüm deniliyorsa; O zaman biz kime neyi anlatalım!