Hizmet Örgütü lideri Fetullah Gülen talimatlı ’17 Aralık, rüşvet ve yolsuzluk operasyonu’ her ne kadar, merkezinde Tayyip Erdoğan yerleştirmesi olan ‘yüz kızartıcı suç (rüşvet, yolsuzluk ve irtikap-kamu görevi ve sorumluluğu almaya engelleyici davranış hali-) operasyonu’ olsa da; AKP hükümetinin kuruluş başlangıç haliyle birlikte (askeriye-yargı ve YÖK cephesinin etkisizleştirilmesi ile) ‘beraber yürüdük biz bu yollarda’ kıvamıyla; iktidara yerleşme noktasında uyuşmazlıkların çatışmaya dönüşmesiyle birlikte “öküz öldü, ortaklık bozuldu” halinin ifadesidir.
17 Aralık operasyonu ‘yaratılmış suç operasyonumudur!’
Sümme haşa.
Operasyonun suç malzemeleri itibari ile kendilerinin bile inkar edemedikleri derecede haklı bir operasyondur, son derece gerçeklik halindedir.
Devamında:
Tayyip Erdoğan ve mahdumu Bilâl Erdoğan arasında yapılan telefon konuşmasında; evdeki/eldeki nakit paraların/dövizlerin ‘hiç edilmesi’ telaşı ise, bu gün gelinen noktada: adı geçen baba-oğulun gerçek konuşmaları olduğu gün gibi aşikar hale gelmiş olduğudur.
Tayyip Erdoğan’ın feryad-ı figan ederek ‘komplo, darbe’ söyleminde bulunması, ve dahi rüşvet ve yolsuzluğu açığa çıkarmak suç işlemek haliymiş gibi ‘Kasımpaşalılık’ yapması,
Üzgünüm,
Gerçeği salkıyamıyor.
Suçlanan bakanların ve kendisinin suç işlemiş hali bu kadar hakikat halindeyken, suçu yok haline getirme azmi ve kararlılığı: Gerçekten insana pes dedirtecek hale gelmiş bulunmaktadır.
Özel Yetkili Mahkemelerin vermiş olduğu kararlarda: ‘zaman zaman içime sinmiyor’ dese de, “mahkeme süreci bitmiş değildir, verilen kararın üst mahkemesi vardır. Beklemek lazım.” Mealinde sözler ifade eden başbakan Tayyip Erdoğan: Kendisi, oğlu, bakanları ve bakan çocuklarına yönelik ‘tespitli suç’ hallerini: Mahkemelerin yargılama süreçlerine bırakıp, buralardan kararların sonuçlarına ‘haksızlık yapıldı’ noktasında olmaları halinde üst mahkemeye müracaat hallerini kullanması/kullanmaları gerekirken:
Başbakan Erdoğan ne yaptı, neler yaptı.
Rüşvet ve yolsuzlukta adı geçen bakanlarını uzun süre korudu.
Mahdumları Bilâl Erdoğan’ın mahkeme sürecinin başlamasına alenen engel oldu.
Rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarında adı geçen savcıların ve ilgili hakimlerin görev yeri değişikliklerini yaptırdı.
HSYK (Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu) da yapı değişikliklerine giderek, bu yapıya Adalet Bakanının mutlak kontrolünü getirdi.
Emniyet teşkilatına tufan gibi çökerek, görevden almalar ve tayin atamalarına rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ‘cellat kürsüsü’ olarak kullanıldı.
Televizyonlar ve gazeteler diz çökmüş secd ederken; Erdoğan, bir taraftan diktatoryal tehditlerini yaparken, bir taraftan da diktatoryal kanunnameler de hazırlıklarını anlatmaktaydı.
Başbakan bunları yaparken, var olan duruma ‘algı yönetmesi’ yapmaktaydı, yapmaktadır.
Anayasa komisyonu başkanı ve AKP’nin ağır toplarından olan Burhan Kuzu “suçlamalarda gerçeklik olsa bile, halk buna inanmamaktadır” diyerek; ne kadar marifetli bir hukuk profosörü olduğunu, anayasa profosörü olduğunu göstermektedir.
Hukukta ve kanunda izlenmesi gereken silsilelerden bahsetmesi gerekirken, resmen söylediği şudur:
Hukuku ve kanunu koyun bir taraf, halk bu suç halini satın almıyor. Esas olan budur.
Burhan Kuzu, soyadı gibi kuzu olmadığını bu güne kadar ki hallerinden belli etti.
Yaradan aşkına!
Türkiye kuzuluk mudur?
Vatandaş ta kuzuluktaki sürümüdür?
Böyle bilim insanlığı sana taht olsun, bu taht sana kutlu olsun!