Son günlerde özelikle Türkiye de sızdırlan Suriye konuşmaları ile korku yasağı olan bir kavramı, hızla tartışılma arenasına soktu. Devlet sırrı ile kamunun bilme hak çizgisinin nerede belireceği yeniden sorgulanmaya başlandı. Kimisi resmi eksende “devlet sırlarını” savunup, sızdıranları casıslukla suçlarken; kimisi de bilginin kamu adına bilinme hakını vurguluyor. Buarada önemli bir konu da hasıraltına çekilmek isteniyor. Vikilieks ile başlayan ve Snoden ile süren direk sistemin çirkinliklerini açığa çıkan belge sızdırmalar dünyada ikili yankı yaratıp, politika ve hukuğu yerlebir ederken; şimdi Türkiyede yayınlanan konuşmalar la resmen Türkiyenin Suriye politikasının çok acıtacak anlayışını etrafa saçtı. Bizde hep çocukluğumuzdan beri en kirli yönetim işlerini “devletin, milletin sırları” olarak korkutulup konuşturulmama alışna-kanlığını da eklersek; olayın nekadar çelişkili ve tartışılır olduğunu zaten bilip kanıtsamamız ve hukukla cezalandırılan, piskolojik korku ile engelenen daha acısı “ulusal çıkar” adına resmen kabulendirilen çok önemli bir tartışmadır. Bunları düşünerek ve Türkiyede Suriye gerçeği ile de oldukça çoğunu çarpan tutumlara dayanarak konuyu yazmaya karar verdim. Ne tuhaftır ki gerçekler ile hukuki yasakların inanılmaz çelişkilerine de tanık oluyoruz!
Ufak bir ironi ile konuya girecem. Türkiye de Suriye toplantısı yayınlanıp inalılmaz dünyada sarsıntı yaratılırken; bizim şanlı acentacı işbirlikci Mehmedali bey güneyde Rumlara “Türkiyenin çözüm istediğinin kefili” olduğu konuşması yapılyapılıyordu. İnsana “pest” dedirtecek kadar saçmalama bukadar olamaz! Yaşananlar ve Mehmedalinin yeri bakımından bukadar inanılmazı nasıl doğal olarak dilden söyleme durumu nereye gelindiğinin işbirlikci ruhiyesinin örneği olrak tarihe kazıldı. Kendinin tekrar kazanma yalakasının yetmediği ortamda, Mehmedali bey Rumlara “Türkiye adına kefil olma” söylemine artık nedemeli? Brejnev işbirliğinden imami acenta dönüşünün çok sıkıntı veren olayını yaşadık. Hele bizden birinsin politik durumu beliyken Türkiye adına nasıl kefil olma gücü veya tutumu olabilir. Denktaş dahi bunun böyle şekilde sunmadı! Sora bize de sıkılmadan Mehmedalinin “barışçıl” olduğunu da birileri anlatsın. Saray aşkı bazen insanı işbirlikcilikle gitme yolunda böylesi kılıklara bolca sokar….
Şimdi gelelim Devlet sırları ve kamusal hak bilgi edinme olayına: bunu öyle uzun uzun yorumlarla veya tanımlarla anlatacak değilim. Yaşanan olaylarla devlet sırrı yerine kamusal bilgi olsaydı olayların akışının ne olacağını sorgulayacak örnekler verecem. Öyle uzak değil; bizimn yelpazemizden seçerek Suriye konusuna gelecem.
Türkiyedeki 6 7 Eylül olaylarını anımsayın? Selanik provakasyonu açığa çıksa veya olay sorası kamusal aydınlatma olsaydı ne olurdu? Olayın Yunanistanla değil MİT ajanının Atatürkün evine bonba atığını öğrenilse olaylar nasıl değişecekti? 6 7 Eylül olayları hem istanbulda Rumların resmen kovulmaları, Türkiyenin direk Kıbrıs sorununa dahil olması ve Amerikan yerleşkesinin Özel Harp dayresinin ilk provası olarak sonuçlandı. Bu sır gizlendiği için sonuçta özetlediğim sonuçlar oluştu. Peki; kamuya olay olmadan önce bilgi verilseydi durum böyhlemi gelişecekti? Olayı Yunanistana havale edip İstanbul olayları ve ardından Türkiyenin Kıbrıs sorununa dalarak bildik yeni sömürge sürecine hız verildi.
Gelelim başka bir sırın soradan anlaşılan olayına: Kıbrıs da eminim hala Aygasyano olayı pek bilinmez. Çoktan belekten silindi. Bilenlerin önemli kısmı ise “Rumların saldırısı” olarak da havızaya kazılanalrın oranı çok. Oysa Aygasyano olayı Dentaşın da itirafı ile bizden kaynaklanan bir provakasyon olup kitleler Rumlara karşı yönlendirildi. Böylelikle Kıbrıs İngiltere olaylarına birden Türk rum çatışma süreci de katıldı. Hatta Doktorun Türkiye de rehin tutularak olayların tetiklendiğini de kabulenen oldukça önemli odönemin insanı vardır. Aygasyano olayından sora hemen bildik gelişmeler ve ardından TMT liderliğine Denktaşın gelmesi ile Kıbrıs yeni sürece içsel olarak toplumlar arası ayrışmaya hız verildi! Zamanında olay gündeme gelseydi Kıbrıs ayni sonuca gelirmiydi! Başka bir sorgu; yönetimi elinde tutan İngiltere neden bu ölümlere neden olan çatışmayı günlerce seyredip soradan araştırmadı? Bunlar sır veya konuşulması engelenip belekten sildirtilen önemli olaylar….
Birçok örnek daha önemli eksenlerden vermek mümkündür. Hele bilinmesine ve konuşturulmamasına dayalı sırlar dünyamız oldukça bol örneklere sahiptir. Makariyosun neden imza atışı, darbeler ve müdahale hatta birçok olayda kimin öldürdüğü çelişkileri sırlaştırıp resmi kocaman bir idoloji ve günümüze gelen Kıbrıs sırları ile oluşturuldu. İsterseniz son Suriye olayı ile Türkiye gelişmelreini de daha bilgielrle birlikte ele alıp belirtmediğim son sonuca gelelim….
Türkiye de yetkililerin çok gizli Suriye toplantısı piyasaya sürüldü. Birkısmını şaşırtan, benim gibi düşünüp geniş bilgi ile sistemi sorgulayana sürpriz olmayan konuşmalar aktarıldı. Provakasyonlar ardı ardına sıralanırken, zaman zaman öğrenci dönemimi, zaman zaman ise Kıbrısı hep biryerde buldum! İsterseniz konunun sızmasına veya hangi oalaylarla bütünleştiğini anlamanız için bazı ek gelişmeleri de belirtelim:
Türkiyenin Suriye amacını yeniden uzun uzun yazacak değilim. Bakın son toplantı öncesi neler oldu. Türkiye Kesepdeki Ermeniler için Mardinde bir kanp hazırladığını B.M. bildirdi. Kesepin önemi şu: nifusunun önemli kısmı ermeni olup, öteki kısmı da alevi arap halkından oluşmaktadır. Türkiye artık kesinleşen cihatcılra destek verirken; batılılar Kesep kasabasına saldırı yapılmasını istemiyordu. Bunun da sonucunda Türkiye sınırında Elkaydeciler cirit atarken, sadece Kesep kasabasını ele geçirmediler. Ordaki nifus durumu ve tarihi nedenler le burada bir donukluk oluştu. Fakat ansızın Türkiye Mardin de bir mülteci kanpı Kesepliler için hazırladığını ilan ediyordu.
Başka bir gelişme ise Ürdün sınırından geliyordu. Emperyalist kesimin ajanları ile askeri çevreleri Suriyeyi sıkıştırma adına bu sınırı kulanarak daha düz araziden Şamı ele geçirme hamlelerini gerçekleştirme hazırlığında oluyorlardı. Bu tutum AKP çevrelerini resmen baypas etme gibi algılanmayı hızlandırdı. Tamda bunlar olurken, “13 Mart” günü sızan son konuşma kayıtları ile toplantının yapıldığı karşımıza geliyor. Bakın biz toplantıyı bilmesek de konuşanlardan haberimiz olmasa da gelişmeler neler oluyordu! Davutoğlu birden “Süleyman türbesine saldırı olursa, Suriyeye askeri müdahale yapılacağını” bağıra bağıra söyledi? Ayni anda ilgili türbeyi kuşatan İslamcı cihatcılar da bölgeyi vuracaklrını söylediler! Çok ufak ince bir kandırma vardı: Türkiye Suriyeyi vurmaktan ve ordaki Esat yönetimini hedef gösterirken; olayın tehdidini yapan direk Türkiyeden yardım alan cihatcılar oluyordu. Burada da kandırmaca vardı!
Olaylar böylesine tırmandırılırken Kılıçtaroğlu “Suriye provakasyonundan” söz ediyor du! Birden anlaşılmış olan Kesepe cihatcılar saldırdı. Uluslar arası çoğu kaynak; bunun Yayladağından desteklendiğini ve cihatcıların buradan saldırdığını yazdılar. Olaylar hızlanırken de düşürülen Suriye uçağı adeta olayı daha bir Türkiyeleştirdi? Olaylar ardı ardına gelişir ve Kesepi alan cihatcıların siyah bayrakları dalgalanır, çoğu milisin çeçence Türkçe konuşma bilgileri internetlere yayılırken? birden bildik kaset internete yüklendi! Yasaklama ve durmadan devlet sırrı sözleri arasında akılda kalan önemli cümle şu: “Suriyeye bir tim gönderip; ordan Türkiyeye füze atıp, müdahale etme koşulu oluştururuz” anlatısı oldu. Çünkü böylesi birçok provakasyonlar hemen akla geldi. Camiler bonbalanıp “komonistlere” havale edilmesi veya açığa çıkan “Ay ışığı, Sarıkız” darbe girişimleri birden belekte canlandı….
Yukarda özetlediğim gelişmelrden sora; şimdi gelelim son belirtmek istediğim noktaya! Bu yayınlar tesadüf değildir. Kimi devlet sırrı ile olayı gizleme kimisi de resmen Suriye politikası ile yüzleşmenin öfkesi içinde oluyor. Bazısı devlet sırına, bazısı ise kamunun bilgi edinme hakına dayanıyor. Ama şu genel sorgunun da yapılması ile birlikte konu daha net anlaşılır? “Bu bilgileri kim sızdırtıyor”? Neden şimdi? Neden Erdoğanın Obama ile veya Gülen le yaptığı konuşmalar sızdırtılmıyor? Bilgiler çok önemli? bunu yatsıyamam. Ama şunuda bilsek; “Bunları kim niçin yayınlatıp gündem oluşturuyor”? Ozaman ilerisini daha iyi görme şansımız olacaktır. Böylesi sistemi sarsan bilgiler hele de devletin güvenlik zırhına veya otoriteleşmesine karşın, yayılyorsa, bunu yayınlayanın da mutlaka bir amacı vardır. Bu neden le mutlaka gündemi belirleyeni öğrendikçe konuyu hem bilgi almada hem de gelecek hesapları bilme bakımından daha da sağlıklı yorum yapma şansımız olacaktır. Şimdiden devlet sırlarının nasıl can acıtan olaylara neden olduğunu bizat Türkiye pratiği ile yaşadık. Onun için; bilmek ve yeniden bilmek hem de onu kulananla kavramak çok önemli değişken sonuçlara ulaşmamız iyi olacaktır.