O dairede bizim bu akraba var…
Bu dairede bizim şu tanıdığı bul…
Şu daireye gittiğinde şeyin tanıdığı o arkadaşı gör…
Öyle büyüdüm ben…
Bir insan düşünün, bir genci hayal edin ki hep bu sözlerle büyüsün, hep bu sözleri duysun…
Bunun dışındaki hangi anne baba çocuklarına başka bir şey söyler ki…
Kim der ki tanıdığa gerek yok, hakkıyla olur her şey…
* * *
Alışkanlıkları değişmemiş…
Bir işi olduğunda aklına hemen “o dairede kim vardı yahu tanıdık?” diye soruyor kendine…
Kaçının aklına bu soru gelmez diye düşünüyorum ben de?
Devlet dairelerinde tanıdığınız olmalı…
Neden olmalı hiç düşündünüz mü?
İşiniz olsun diye değil sevgili okuyucu…
Cebinizdeki para cebinizde kalsın diye…
İki farklı devlet dairesinden, sırf tanıdık bulmak istemediğimden…
Belki köklü bir ailenin çocuğu olmadığımdan…
Rüşvet istendi…
Acemisiyiz hayatın…
Karl Marx’ları, John Berger’leri, Walter Benjamin’leri…
Ahmet Arif’i, Hasan Hüseyin’i, Ahmet Telli’yi…
Okumak yetmiyor hayatı öğrenmek için…
Yeter derseniz, koca bir hayatın acemisi olarak kalırsınız hayat boyu…
Acemi olmak güzeldir güzeldir be güzel kardeşim de…
Yediğimiz kazıklarında haddi hesabı yoktur bu güzel memleketim de…
Babamın ağzından 54 yıllık hayatında duymadım bir defa bile, “bu devlet dairesine gittim de benden rüşvet istediler…” diye
* * *
Birincisinde rüşveti tanıdıklar aracılığıyla engelledik…
İşimiz bir telefonda oldu, 3 ayda olur demişti bize 35-40 yaşları arasında Kıbrıslı bir adam…
İkincisinde öfkelendik, canımız sıkıldı. Sıkıldı sıkılmasına ama söylediğimiz ağabeylerimiz bu ülkede bu işler böyle olur dedi; acemiyiz ya… Rüşvetin rüşvet olduğunu kabul etmeyerek parayı verdik…
Yüreğimiz, ellerimiz titreye titreye…
50-55 yaşlarında Kıbrıslı bir adama…
Türkiyelilerle kal da kal böyle olduk bizde…
Yok güzel kardeşim yok…
Ne işgal vardı ne de Türkiye vardı aramızda…
Aramızda olan hayat karşısındaki bizim cehaletimiz ve onların paraya duyduğu aç gözlülük…
Tükenmişlik, yabancılaşmışlık…
Bizi çocuk gördüler…
İnsan yerine koymadılar da ondan…
2 yıl önce yaşamıştık bunları…
Kullanıldık bilmeden anlamadan hayatı…
Yazılanla yaşanılanın bu kadar farklı olacağını nereden bilebilirdik ki…
* * *
Sevmeyi öğreniyoruz…
Bir ülkeyi nasıl yöneteceğimizi…
Adaleti öğreniyoruz…
Yalanı, yanlışı, rüşveti, insanları kandırmayı öğreniyoruz…
Öğreniyoruz ağabeyler ablalar sizlerden nasıl yaşayacağımızı…