Bilgisayarda Vikipedia’ya baktığınızda anayasa üzerinde şu açıklama yapılmaktadır:
“Anayasa, ülke üzerindeki egemenlik haklarının kullanım yetkisinin içeriğinde belirtildiği şekliyle devlete verildiğini belirleyen toplumsal sözleşmelerdir. Hans Kelsen’in Normlar Hiyerarşisi’ne göre diğer bütün hukuki kurallardan ve yapılardan üstündür ve hiçbir kanun ve yapı anayasaya aykırı olamaz.
Anayasa, bir devletin yönetim biçimini belirtir. Toplumların ülke üzerindeki egemenlik haklarının, bireylerin temel haklarının hangi koşullar altında devlet tarafından kullanılabileceğini belirleyen temel kanunlardır. Devletin temel kurumlarının nasıl işleyeceğini belirler. Genel olarak genel hükümler, temel hak ve özgürlükler bireylerin topluma karşı görev ve sorumlulukları ile yasama, yürütme, yargı gibi anayasal devlet organlarını tanımlayan bölümlere sahiptir”.
Yine bilgisayarda hukuk üzerine Vikipedia da şu açıklama yapılmaktadır:
“Hukuk, birey, toplum ve devletin hareketlerini, birbirleriyle olan ilişkilerini; yetkili organlar tarafından usulüne uygun olarak çıkarılan, kamu gücüyle desteklenen, muhatabına genel olarak nasıl davranması yahut nasıl davranmaması gerektiğini gösteren ve bunun için ilgili bütün olasılıkları yürürlükte olan normlarla düzenleyen normatif bir bilimdir. Hukuk, birey-toplum-devlet ilişkilerinde ortak iyilik ve ortak menfaati gözetir”.
Demek ki Anayasada genel hükümler, temel hak ve özgürlükler, bireylerin topluma karşı görev ve sorumlulukları oldukça önemlidir. Hukuk da bunların nasıl davranılması gerektiğini gösterir. Peki, hukuk ve anayasa özgürlükleri kısıtlayıcı bir önlem alır mı demokratik ülkelerde? Veya sosyal ve hukuk devletlerinde? Bundan 29 sene önce Kuzey Kıbrıs’ta devleti koruyan ve de kollayan, devleti insana karşı koruma zihniyeti taşıyan ve 12 Eylül 1980 Darbesinden sonra empoze ile gelen anayasa maalesef %70 bir kabul oyu görmüştü. %30 halk ise bunu onaylamamış ve hayır oyu vermişti. Bir darbeyle gelip zorla ve empozeyle halktan onay aldırılan bir anayasa nasıl demokratik olabilirdi? Zaten değildi. Ortam demokratik miydi? Değildi. Nitekim Server Tanilli bile “Devlet ve demokrasi” adlı kitabında (1982, Say yayınları, sf.125) şunları söylüyordu:
“Şurası açıktır ki, referandum değeri, referandumun yapıldığı koşullara bağlıdır. Böylece, referandum, propaganda ve düşünceleri açıklama özgürlüğünün derecesine göre demokratik olur ya da olmaz”. Demekteydi. 1985, KKTC anayasası elbette 12 Eylül’ün ve maalesef postalların gölgesinde yapıldığından ötürü hiçbir demokratik özelliği olmayan bir anayasaydı.
Anayasanın demokratik olması için orada bağımsızlık ve egemenliğin olması gerekmektedir. Egemenlik o devlete, öteki sosyal gruplardan bir üstünlük verir. Buna göre o devlet başka bir ülkenin hiçbir baskısı altında olmamalıdır. En yüksek emir ve kumanda yetkisi o devletindir. Devlet uluslararası hukuka göre diğer devletlerle eşittir. Devletin bağımsızlığı, devletlerin birbirlerinin iç işlerine karışmamalarını gerektirir: Bir ülkenin nasıl, ne yollarla, ne gibi yöntemlerle yönetileceğine ancak o ülkenin halkı, giderek yöneticileri karar verebilir.
Peki, KKTC anayasasındaki geçici 10. Madde neydi? Neyi tahakkuk etmek istiyordu? KKTC madem ki bağımsızdı niye egemenliği ve bağımsızlığı bu geçici onuncu madde ile gölge altındaydı ve burada yaşayan halkın iradesi niye pek de önemli değildi? Uluslararası hukuka ve AİHM’ye göre bireysel bir hak olan “vijdani red hakkı” niye şimdi hazırlanan anayasa önerilerinde ertelenmişti?
Aslında yukarıda da belirtildiği gibi, hukuk iktidara karşı bireylere , vatandaşlara güvence vermek demektir ve açıkça vatandaşın veya bireyin devlete karşı korunmasıdır çünkü devlet her zaman için güçlüdür ve tüm mekanizmaları ve de silahlı güçleriyle bireyleri de baskı altına alacak bir güçtedir. Bu mentalite ile hazırlanmış ve darbe ile empoze edilmiş 12 Eylül 1980 mantığıyla hala daha ayakta duran KKTC anayasası , kısıtlayıcı ve de vatandaşı kaale almayan yapısıyla hala daha niye yaşatılmaya çaışlılmaktadır? Bunun yanıtı bu anayasayı hazırlayan veya olaya özgürlükçü bir açıdan bakmayan mentaliteler tarafından verilmelidir.
Uluslararası hukuku veya vatandaşının özgürlüğüyle mutluluğunu hedeflemeyen bir anayasa neyin ve hangi yapının organıdır? Bu anayasaya bunlara rağmen “evet” denmesi ne kadar doğrudur?