Kuruova’daki Polis Müfettişinin cinayetinden sonra katil diye tevkif edilen kayıpederin intihar etmesi olayı ve arkasından Gazze Olayı derken ve de bizdeki Belediye Seçimlerini henüz kapatmışken, ansızın Güzelyurt’tan gelmekte olan Kooperatif Bankasına ait araba içindeki bir milyon Avroluk paranın soyulması gündem sırasında yerini aldı. Ha, arada Gönyeli’de işlenen bir kadın cinayetini de unutmayalım. Şimdi belki de küçük konuların konuşulmaması gerekir diye düşünecekler çıkabilir. Ama Kıbrıslıtürkler 1974 sonrasında öyle olaylarla karşı karşıya kalıyorlar ki hayretlerini de gizleyemektedirler. Doğrusunu söylemek gerekirse, 1974 öncesi öyle banka soymalar veya soygunlar aslında pek olmazdı. Ama 1974 sonrası maalesef banka soygunlarından tutun, aşk cinayetlerinde , kadın cinayetlerine kadar çok sık olaylarla karşılaşmaya başladılar. 1974 öncesi elbette bu gibi olaylar tek-tüktü. Elbette cinayetler oldu bu toplumda ama maalesef bu şekilde sıklıkla cinayetleri gene 1974 sonrasında gördük. Bunlardan bazılarının elbette failleri bulunamadı. Mesela 1989 yılından sonra partilere ve bazı liderlere konulan bombaların failleri pek bulunamadı. Onlar şaibe altında kaldı. Bir kutlu Adalı Cinayeti de pek bulunamadı. Yeni Kıbrıs Partisine yapılan birkaç saldırı parti merkezinin bir defa kurşunlanması ve parti merkezinin yakılmak istenmesi olayındaki failler de bulunamadı. Bunlara benzer daha birçok olay var. İşte bunca olayın kapanmasından sonra en basit cinayetlerin bile artık çözülememesini de normal karşılamak mı lazım bilemiyorum. Açıkcası 1974 sonrası demokratikleşemeyen, hala daha bu ülkede bir darbe anayasasının yürürlükte olduğu bir dağınıklık yaşanıyor. Yani artık yapının oynamakta olduğu ve bir değişimin olması gerektiği depremlerin artçı sarsıntıları gibi bizi uyarmakta ama ülke hala daha demokratikleşemiyorsa buna ne demeli bilemiyorum. Elbette bizimkisi gibi bir ülkede sorunları çözme becerisi yoksa hırsızlıklar da, cinayetler de olacak ve failleri de bulunamayacak. Bulunamaması acaba ülkenin yaşatıldığı anormal koşullar değil midir? Yani sen kendi egemenliğine sahip değilsen ve başkalarınn gelip seni yönetmesini bekliyorsan, bu kaos içinde ülkene nasıl sahip çıkacaksın? Olayların şeffaf, demokratik bir ülkede daha kolay çözüldüğü, eleştiri çarkının çok kolay çalıştığı bir ortamda elbette işlenen suçlar da ortaya çıkarılabilir.
Kuruova Köyü’de bir cinayet oldu ama bu intihar olayından sonra imaj sorunu oluştu. Toplumun birçok kesimi, hatta ailesinden insanlar bile bu İntihar olayını şüpheyle karşıladılar. Zanlıya baktığınızda, televizyonda gördüğümüz kadarıyla, gözlük giyen, sağlık sorunları olduğu belli olan, yürümekte bile güçlük çeken bir adam görüntüsü veriyordu. Televizyondaki son görüntülerinde polislerin arasında bile güçlükle yürümekteydi. Polisin yaptığı açıklamalar istisnasız doğru olabilir. Belki de resmi polis açıklamasında olduğu gibidir herşey. Belki de polis haklıdır. Peki ama niye bu intihar aşamasına gelindiğinde herşey altüst oldu. Suçlu bile olsa bir zanlının poliste bu şekildeki ölümü tepkiye neden oldu. Belki doğal sonuç olarak kaçınılmaz bir şekilde polisi bu noktaya kadar getirdi olaylar. Herşeye tamam da polis niye bu ihtiyar adamın karakoldaki intiharını önleyemedi? Televizyondaki gördüğümüz şekilde iseydi, bu sağlıksız görünen, yürümekte bile zorluk çeken adam nasıl olur da polislerin arasından kurtulup intihar etti ve arkasından birçok bilinmezi terkedip gitti. Tekrar ediyorum, olayın göz şahidi değilim ve hiçkimseyi zan altında bırakmak da istemiyorum, bu beni aşar, hatta bu konuda polisin olayların gelişme sürecinde bir yanlışı da olmayabilir ama araya ölüm ve hatta intihar olayı girince bir yerlerde belli ki hatalar vardır. Peki bu hatalar nedir? Bana göre sorun direk veya indirek bu ülkenin demokratikleşememesi, uluslararası hukuk ve insan hakları ilkelerinin bu ülkede hala daha sağlanamamasındadır.
Soygun olayında da aslında şaibeler var. Bunca para, kiralık bir arabaya konup korumasız bir şekilde niye götürülüyordu? Bunca küçük bir ülkede bu adamlar yani soyguncular niye ellerini kollarını sallayıp parayı kolay bir şekilde aldılar ve arkalarından bir iz bırakmayıp kayboldular? Bu adamların içte işbirliği yaptıkları birileri yok muydu? Belki de vardı, belki de yoktu. Ama sonuçta soygun işi başarıyla sonuçlandı ve polisteki intihar olayından sonra ikinci şaibeli bir vukuat olayından alnımız temiz bir şekilde çıkamadık. Daha bunlar gibi birçok olay var alnımızda. 2003 sonrasında patlayan inşaat furyasında ipotekli tarlalar veya arsalar üzerinde yabancılara sattığımız mallarda da maalesef dışa karşı hiç de iyi bir mesaj veremedik. Orada da iflas ettik. Demokrasimiz mi çalışıyor? Veya uluslararası hukuk alanında dışa nasıl mesaj vermekteyiz? Öve öve göklere çıkardığımız bu yapı ve bu rejim aslında gerçekten sağlam temellere mi dayanıyor? İnsan hakları var mı? Hukuk var mı? Kumarhanelerimiz ve Pavyonlarımızla dünyanın yasal olarak neresindeyiz? Beyaz kadın kaçakçılığı, uyuşturucu kaçakçılığı gırla devam etmekte. Otellerimiz Türkiye’den gelen kumarcılarla dolmakta. Türkiye’nin özel televizyon kanaları kumarhanelerimizdeki eğlence programlarını binbir gece masallarına benzetmekte ama ülkemizdeki bozulma son hızıyla devam etmekte. Polisimizi bile İçişleri Bakanlığına bağlayabilmiş değiliz hala daha. Geçici onuncu madde yürek yakmakta.
Tekrar soruyorum: Bunca olaydan ve de faülden sonra bir yerlerde bir eksikler ve hatalar sırıtmıyor mu? Sizce nedir bu hatalar ve eksikler?