Günlerimize bakarsanız; dini Ramazan bayramı. Devamında da dini adamlrdan ekrana varan geniş yelpaze hepbirağızdan “bağışlama, kardeşlik, hoşgörü, günahtan ayrışma” gibi nice güzel sözler ve “yapılması gereken” görevler sayılır. Dinin kutsal ve hoşgörülü yönleri hep vurgulanır! Fakat gelingörün ki; dini bayramı kutlayan İslam cöğrafyası banbaşka gerçekleri yansıtıyor. Öyle yansıtıyor ki* din adına yapılan katliyamları, saçılan öfke dolu ayrışma nutuklarını bizat ayni eksenin politik çevreleri uyguluyor. Bir din gerçeklik paradoksu travma halinde yaşanıyor. Paranoyalaşan inancın tabuları kulanarak nasıl katliyamlar tarihe yazdırtığına direk tanık oluyoruz. Buna ek olarak; Filistin ve daha günlük özü ile Gazle katliyamına dahi dini yakınlık gösteremeyen acayip bir İslam devlet yapısına da tanık oluyoruz. Tüm bunları ise; Emperyalizmin Ortadoğu sömürgeleşme gerçeğinin bölgede dinsel olgularla nasıl gerçekleştirildiğine dek uzanacak çok acı yüzleşme çenberinde takılıp kalıyoruz. Gazle çaresizliğinden tutun; IŞİD katliyamalrının ortaçağ profilli filimin nasıl sesizsedasız oynanma tekrarına varan çok acı bir sayfanın yazılımına tanık oluyoruz. Bunları görmezden gelip memleketin ahvali rüzgarında ekilmeyen ekinin biçilmesini bekleyen ağa gibi de ilgisiz beklentilerle savrulup kalıyoruz….
Yeni bir dini bayrama girdik. Tatiler ve gelişigüzel yaşamla savrulup duruyoruz. Sanki iklimler onca duyarsızlık cenderesine isyan edercesine de “bozulmanın rüzgarını” kesik kesik estiriyor! Ramazan bayramı olup nutuklar ve Kutlamalar yapılacak. Bazıları için de kutlama fırsatı ile çıkarına göre uydurma olanağını kulanmak çabası da işin cabası. Sahte sözler veya fırsatcı davranışlar ile ilginç garip doğal kutlamalar arasında da; dini söylemlerin ayuka çıkarıp “kutsalık görev” denilmesine de pek önem vermeyeceğiz. Ama artık istesekde istemesek de din hem siyasal hem de yaşamsal olarak içimize girdi, etrafımızı da kana bulandı. Öyle bunaltı ki artık doğru rahat bir ülke göstermek; çevremizde imkansız hale geldi. Dini örtü ile ajanların, sermayenin, en korkunç teknolojinin cirit atılıp kulanım pazarı bulunan İslam dünyasından sözetmek, yanlış olmaz! Şiddetin onca doğalaşması ve çelişkileri çözme adına böylesi projelerle hareket edilme sonucu da Ortadoğunun Şiddet Diyalektik konumundan bahsetmek, yanlış olmaz. Diyalektik bilim gerçeği ve Ortadoğu coğrafyası gelişmeleri; bölgenin Diyalektik şiddetin gerçeğine ulaşmaktadır….
Kısa bir etrafımıza bakalım: Türkiye resmen seçim ile Erdoğanın nasıl nefret ve öfke saçan sözlerle, ayrışma ve çatışma koşulu yaratığına tanık oluyuruz. Bunu sadece ekranda konuşma şekli ile tüm karşıtları ayni eksende öfke saçan sesi ile suçlamalar yağdıran görüntüleri ile dahi yakalarız. Ötekine hayat hakkı vermeyen ve inanılmaz suçlamalarla saçılan öfkenin kibirine sıkılarak izlemek zorunda kalıyoruz. Tabi sokakta olanlar veya bol bol atılan yalanların haddi hesabı yoktur. Ama otorite ve din muhavazakarlaşma buyrukculuk ile de kitlesel destek de bulma gerçeği de kanıtsanamaz! Doğumuz ise darmadağın; artık kimse Irak veya Suriye devletlerinin sınırlarını bulamaz duruma geldi. Emperyalizmin ve bölgesel ortaklarının beslediği dini yapı artık IŞİD adı ile etrafa ölüm ve katliyam saçıyor. Son olarak Yezidilere “Ya Müslüman olursunuz veya kaçarsınız” bildirilerini dağıtılar. Kobane saldırılarını dünya medyası hala görmüyor. Mısır ise darbesi ile İslam katliyamcı öteki madalyonun gerçeği oldu. Lipya işi artık paranparça aşiret kavgalrına gömüldü. Şimdilik sadece Amerika elçiliğini kapatmak la haber olma şansı oluyor! Bilmem Bokoharam, Talaban, Elkayde gibi örgütleri; Sudilerden Katara varan arap rejimlerinin devletsel şeryat gerçeğine değinmeye gerek varmı? Ama bayramımız Ramazan ve İslam dünyasının kucaklaşarak barışma günlerinden geçiyoruz!
Bilgi sızdırtığı için Rusyaya sığınan CİA ajanı Snoden şu gerçeği de sızdırtı: “IŞİD lideri ve kendini halife ilan eden şahsı* israilin Mıosatı eğiti”! Bu haberi dahi onca önemine ve IŞİD gündemleşmesine rağmen, pek eleştiren veya yerine oturtan da olmadı. Snoden Ortadoğu pandorasını böylesi IŞİD ile ararlarken; İsrail aynianda Gazle katliyamını kara hareketi ile tırmandırıyordu! Şimdi anladınızmı; neden IŞİD ile İsrail ilginç bağ sonucu Filistin katliyamına başta arap devletleri seyirci kalıyor!****
Filistin sorunu Ortadoğu diyalektik gerçeğinin temel çelişkilerinden birisidir. Diyalektiği unutan veya bilmeyene şu ilkesini anımsatalım: Çelişkiler ilkesi vardır. Sorunların baş ve temel çelişki olarak 2 önemli kuralı yaşanır. Filistin sorunu Ortadoğunun son dönemlerinin önemli temel çelişkilerinden birisi olup; bu Emperyalizim ile bölge haklarının baş çözülmesi gereken çelişkilerinden birisidir. Yine felsefe bilimine dalıp, zatan sıkılan insanları “biz anlamıyoruz” ile okumaktan vezgeçtireceğim galiba!…
Filistin sorunu özelikle Emperyalizmin Ortadoğuda yeni sömürgeleşme sürecinin yaratığı çok kirli kanlı bir kitaptır. İsrail ise yine Yeni sömürgecilik stratejisi ile bölgede kurdurtulan ve nifus taşınarak oluşturulan bir ülkedir. Bu yapı sonuçta Ortadoğu Yeni sömürgecilik ile Filistin sorununu birlikte yapısalaştırdı. İsrail ise; Emperyalizmin Ortadoğu politikasında temel gücü olarak hep rol aldı! Son Gazle olayında başta Amerika ve Almanyanın katliyam yaparken dahi “israilin meşru savunması” olarak açıklama yapmalarının da nedeni, budur. Herkes İsrail Filistin gerçeğini ve ondan daha temele Emperyalizmi unutursa eyer; bu konuyu günlük takıntıya brakıp sadece acılarla konuşup kalır.
Algılarla ve yalanlarla konuşup tartışır. En geniş teknoloji ile inanılmaz askeri güçle saldırırken de “İsrail Hamas çatışması” algısı ile tartışır ve çatışmanın nedenlerini seller içinde etrafta olan çöpe bakarak aramaya uğraşır durur! Bakın; son Gazle katliyamında gelinen aşamaya; Filistin sorunu veya Filistinliler değil; Hamas daraltısı ile ona İslamifobi de ekleyerek suçlama denklemi hep kuruluyor. Nedense katliyam yapan IŞİD ayni ifadeyi almazken; Gazle katliyamı altında olan bir örgütü tüm Filistini “mahkum” etme adına kulanıyorlar. Sonra bizim burada ayni genel politikayı yapan sistemin; Kıbrısa “barış” getireceğini anlatıp dururlar! Keri ve Baydın israilin “haklı” olduğunu açıklarken ve IŞİD eyer devirseydi suriyenin yönetimi olarak alkışlanacak ken; Kıbrıs demeçleri ile “yardımcı ve barış istediklerine” kamuoyumuzu neyazık ki inandırdılar. Hele de enerjinin bölgemize nedenli bedeler ödetiği ortadayken; Kıbrıs “barışına dinamik etken” olacağını vurgulamalrı da işin öteki palavrasyon senaryosu olmaktadır.
Bayrama girdik. Adı Dini bayram. Ramazan bayramında camilerde nutuklar çekilecek; ekranlarda güzel keliemler nefret ve yalanlarla örtüerek kulanılacak. Dinin knekadar kutsal ve insancıl olduğunu hykırırlarken; katliyam ve siyaset adına nasıl katliyamlar yapıldığına da hep tanık olacağız. Onun için de hep uyarırım; “dinin siyasalaşması veya kültürleşip yaşam biçimi haline sokulması geri dönülmeyecek çok tehlikeler oluşturur”! Bunu tahmini olarak değil; enazndan etrafımızda yaşananlar ve bunu dayatanların yaptıklarına bakrak söylüyorum. Artık anlayan anlar! Yok mevki ve para aşkına bunu yaparsa; kimseyi “satılmışlıkla” suçlamasın! Suçlarken de kendisinin aslında nasıl satıldığının resmine aynaya bakarak kendinde görsün.