Suriye’de ki ayaklanma, ayaklandırma haliyle birlikte oluşan, oluşturulan muhalefet yapısında; başından itibaren farklı bir ses ve çizgi olan PYD, kendilerine yapılan yoğun baskılara rağmen muhalefetin arzu edilen ayağı olmadılar.
Onun bu hali esas olarak, muhalefetin diğer kalan unsurları ile aralarındaki stratejik farklılıkların köksel karakterde olmasından kaynaklanmaktaydı.
Suriye’de ESAD, BAAS yönetimine karşı olan muhalefetin ana karakteri: ESAD yönetimine karşı olmak ve dışarı güçlerin bu muhalefetin belirleyeni olması halidir. Bunlar içerisinde açık şekilde farklılığını ortaya koyan tek yapılanma ise PYD yapısıydı.
ESAD, BAAS yönetme tarzının Suriye yönetiminin gerçekliği olmadığını altını çizerken; demografik yapının özgürleşmesinin bir zorunluluk olduğunu ve bunun da toplumcu demokrasi ekseni üzerinde inşa edilmesi gerektiğini ifade etme halleridir.
Dolayısıyla birisi ESAD gitsin eksenli ve dışarıdan güçlerin belirleyici hali ile varlık ifadesi halinde iken diğeri ise; Rojova’nın, Batı Kürdistan’ın özgürleşmesi ve toplumcu demokrasi esasiyeti üzerinden farklı duruş halindedir, yani Suriye’nin demokratikleşmesi.
SUK (Suriye Ulusal Kongresi) ve Özgür Suriye Ordusu muhalefeti yaratılırken; bu şemsiyenin koruyucusu başta ABD olmak üzere AB iken, yakın sahada da Suudi Arabistan ve körfez yönetimleri ve tabii ki çevresine nizamet verme sevdasında olan Türkiye’dir.
ESAD, BAAS yönetimine ise başta Rusya olmak üzere İran ve Lübnan Hizbullah’ıdır.
Diğer yanda ise, tamamen kendi gerçekliğinden beslenen PYD önderliğindeki Kürdistani cephe örgütlenmesi.
El Kaide’nin Irak yapılanması olan El Nusra Suriye muhalefetinde askeri etkinliğini hızla kurarken, kendi aralarında ki ilişki ve çelişkilerin sonucu olarak ana gövde haline gelen IŞID (Irak Şam İslam Devleti).
Bu örgütlerin belirleyici yanı savaşçılarının dışarıdan olması, silahlanmalarının açık bir şekilde dışarıdan yapılmasıdır.
Suriye siyasetinde üçüncü odak olan PYD önderliğindeki Kürdistani cephe ve oluşturmuş oldukları kantonal yönetimler neden şiddetli bir şekilde saldırıya uğramaktadır daha doğrusu uğratılmaktadır.
Tam da burada tarih bize bu durumu anlama imkanı verecektir.
Sovyetler Birliğinin çökmesi ve dağılması.
Avrupa’da ki Demokratik Cumhuriyetlerin yıkılması.
Ve Çin’de kapitalizmin inşa edilmesiyle birlikte sosyalizmin global siyaset sahnesinden silinmesi, sosyalizm pratiklerinin yenilmesi, sosyalizmin alternatif olmaktan çıkması.
Rojova’da ki mücadelenin toplumcu örgütlenmesi ve fikriyatı bu toprakların ana karakteri haline gelmesi, halkların birlikte barış, özgürlük ve demokrasi içerisinde yaşayabileceğinin imkanları olabileceğinin seçenek olarak ortaya çıkması; kapitalizm devletlerine handikap olma potansiyelinin açığa çıkmış, çıkarmış hali olmasıdır.
Ortadoğu’da ki devletlerin baskıcı ve tirancı halinin bir kader olmadığını pratikleştirmesi, Rojova hareketinin behamehal yok edilmesi gerektiğini de öne çıkarmış durumdadır.
Alternatif modelin maddi güç haline gelmesi Barzani örgütlenmesinin bu kantonal yönetimlere karşı tavır almasını ve kanallar açarak sınırlar yaratmasını beraberinde getirmiştir. Rojova yönetme biçimini, kendi yönetme biçimine varlıksal bir tehdit olarak görmesini beraberinde getirmiştir.
Ve Türkiye:
Kürt özgürlük mücadelesinin ateş kes ilan etmesi ve bunu barışa götürmesi kararlılığı ve pratiği Erdoğan hükümetini görüşmeler yapma zorunluluğuna getirmiş olsa da; yapmış oldukları pratikler, görüşmelerin makamsal muhatabı olmasına rağmen güven duyulmaması gereken bir karakter olduğunu ortaya defalarca çıkarmış durumdadır.
O, süreci oyalama, aldatma olarak devamlı şekilde kullanırken; Rojova’ya beton duvarlar örerek Suriye’de ki Kürt özgürlük ve demokrasi mücadelesini tecrit etmek istemektedir.
Bununla da yetinmeyerek, başta IŞID olmak üzere terör odaklarını Rojova’ya saldırtmakta, Batı Kürdistan yapılanmasını yok etmeye çalışmaktadır.
Barzani ile birlikte Erdoğan, sınır boylarında fiziksel geçilmezlikler yaratarak Rojova devrimine karşı aleni ortaklıklar yaparlarken; her ikisinin ortak yanı Rojova üzerinden Türkiye Kürdistan’ı özgürlük ve demokrasi mücadelesini boğmaya çalışmalarıdır.
Batı ve Kuzey Kürdistan’da ki mücadeleler Suriye ve Türkiye’nin olmazsa olmaz demokrasi ve özyönetim mücadelesi olması nedeniyle; demokrasi ve öz yönetimin maddi güç haline gelmesi aynı zamanda buralardaki iktidarların, iktidar etme biçimlerini terk etmelerini zorunluluk haline getirecektir. Böyle bir geleceğin ayak seslerinden Barzani’nin kendisini kurtarması mümkün olmayacaktır.
Yönetimin halklaştırılması, halkların özgürleşmesi.
Boğulmaya çalışılan budur.
Kürdistani mücadelenin esas gücünün ve pratiğinin kadın karakterli olması ve buralarda da kadın dilinin egemen olması hali ise:
Kapitalizme kibrit suyu olma potansiyelidir.