Suriye’deki iç savaş ortaya çıktığında önce Türkiye’yi köprü olarak kullanan Işid adlı ne idüğü belli olmayan ve de acımasız terör örgütü Batı’nın de yardımlarıyla Irak ve Suriye’ye girerek bir kere daha bir istikrarsızlık sorunu haline geldi. Önce hedef olarak Alevileri alan örgüt son zamanlarda farklı olan her türlü azınlığa karşı da hem Suriye’de hem de Irak’ta soykırım hareketleri yürütüyor. Türkiye’de Reyhanlı’daki halk önceleri bu terör örgütü hakkında şikayetlere başlamış ve sonra da bu halk bombalanarak birçok kişi öldürülmüştü. Aynı örgüt daha sonra Irak ve Suriye’ye geçerek orada da terör faaliyetlerine devam etti. Suriye’de Ermeni kasaba ve köylerini hedef seçti ve onları tehcir etmeye başladı. Sonra da Irak’ta sırasıyle Alevi Türkmenler ve Hristiyanlar, Süryaniler ve de son zamanlarda Yezidileri hedef seçti. Yüzlerce Yezidi’yi katlederken kadınları da alıp cariye diye satmakta hatta onlara tecavüz etmektedir. Bu zihniyetin faşist olduğundan şüphe yok. Kuzey Irak Kürdistan’ı ve gene Suriye’nin Rajova Bölgeleri’nde ise aradığını bulamadı ve bayağı püskürtüldü çünkü Kürt halkı o bölgelerde kadınından çocuğuna kadar örgütlüydü ve hatta birçok bölgede Bu İslami Faşist örgüt sadece kadınlar tarafından püskürtüldü. Kürtlerin son zamanlarda bu faşist terör örgütüne karşı zafer kazanmaları onların kendi sorunlarıyla birlikte bölgedeki sorunlara karşı da duyarlı olduklarını ve de demokratik olarak ne kadar bilinçli olduklarını gösterdi. Kürtlerin bu faşist çeteye karşı direnmeleri de aslında Süryani, Yezidi, Ermeni ve diğer azınlıkları da çemberleri içine alarak korumalarını da getirdi. Eğer Kürtler bu bölge içinde olmasaydı hem bu terör örgütü yayılma alanı bulacak hem de maalesef bölge ülkelerinden Türkiye içinde de büyük bir istikrarsızlaştırma olacaktı. Bir zamanlar devamlı bombalanıp kendinden korkulan PKK bile şu anda Kuzey Irak ve PYD ile birlikte bölge istikrarı ve demokratikleşme için bir garanti haline geldi.
Şurası gerçek ki gerek Suriye ve gerekse Irak içindeki istikrarsızlık maalesef bu örgütün güç kazanmasını getirmiştir. Hani kurt bulanık havayı sever derler ya… Bu örgütün ortaya çıkışı da bulanık havada olmuştur. ABD ve Batı, önceleri bu örgütün samimiyetine güvenmişlerdir ama şu anda bu örgütün de gerici ve islami bir faşizmi algıladığı veya hedeflediği de ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla bu gibi örgütlerin varlığı da Beşar Esad’ın kalıcılğını getirmiştir. Eğer Esad devrilirse geriye Esad tiranlığından da daha istikrarsız bir kaosuın geleceğinden korkan Batı, Esad’ın gitmesini artık tercih etmemektedir. Esad giderse yerine daha da faşist bir yönetim gelip Batı için de istikrarsızlık sağlayabilir. Şu anda milyonlarca göçmen olarak gerek Irak ve gerekse Suriye’den gelen yığınlar ,artık Türkiye için de bir kaos yaratma tehlikesi gösteriyor. Sorunun kısa zamanda bitebileceği tahmininde bulunan AKP hükümeti şu anda büyüyen Irak, Suriye ve de göçmenler sorunuyla hem ekonomik hem de sosyal olarak bir kaos tehlikesiyle karşı karşıyadır. Mısır’da güvenilen Mursi hükümeti de düşmüş yerine bir askeri darbe olmuştur. Tunus bir şekilde istikrarını korurken, Libya büyük bir kaos içinde. Orada da cephe, laik ve Şeriatçı diye ikiye ayrılmıştır ve şu anda başka bir iç savaş taraflar arasında başlamış durumdadır. Afrika kıtasına bakıldığında da hastalıklar, ekonomik patlamalar ve de iç savaşlarla kaos içinde olan bir Afrika görülmektedir. Sudan’da ikiye ayrılma gerçekleşmesine rağmen bu sefer de Güney’de bir iç savaş patlamıştır. Nijerya, Kongo, Çad ve daha da yukarılarda Fas çöllerinde de sorunlar ve ulusal sorunlar patlamış durumdadır. En istikrarlı görülen Mandela’nın Güney Afrikası’nda Mandela’dan sonra da bu defa sınıfsal sorunlar devam etmektedir. Sorunların çoğu çözülmemiş olarak durmaktadır. Halkın çoğu sosyal konut sahibi bile değildir ve gelirleri hala daha düşüktür. Irk ayrımı durmuş ama sınıfsal sorunlar en doruk noktasına çıkmıştır. Yoksulluk tüm Afrika ülkelerinin en büyük sorunudur.
Şurası belli ki kapitalizm şu anki dünya sorunlarına ve kendi iç bunalımına çözüm bulamayacaktır. Dünyadaki sol güçlerin sınıfsal mücadelelerini yükseltip sorunlarına çare sunmaları ve ezilen dünya halklarıyla birlikte yeni ve sınıfsız bir dünya için çareler üretmesi acil bir ihtiyaç halini almaktadır.