Günlük haberlerde açıklama yapmakta olanlar veya değerlendirme yapanlar durumu ortaya koyamazlar. Etrafa bakıp gerçeklerle uğraşmak gerek.
Size yolsuzluk haberi diye birinin medyada konuştuğunu görüyorsanız hemen inanmayın. Doğal olarak yolsuzluğa batmış bir ülkede inanmak içten gelen bir tepkidir. Ancak gene de yolsuzluk yapılması için fırsat arayan başka bir yolsuzun hem de para ödeyerek ürettiği bir tuzak olabilir diye düşünün. Hatta yolsuzlukla savaşacağını vaat edip göreve seçilen biri bir sürü vaatle linin kolunun bağlı olduğunu hatta yolsuzla uğraşmanın kamu yararına aykırı olduğunu ileri sürer. İnanmayın.
Son örnek yasagücünde kararname ile vergi ve cezaların affı ve azaltılmasını kamu yararı diye yapmalarıdır.
Bildiğimiz gibi yasa gücünde kararname çıkarma yetkisi bir istisnai yetkidir ve çok kısıtlıdır. Tüm bakanalar ve mebuslar bunu bilmektedirler. Gene de yapmışlardır. Anayasaya aykırı iş yapmak kamu yararına olabiliyorsa ve bunu meclis ve hükümet yapıyorsa orada çok büyük sorun vardır. Meclise konu hukukçu mebus tarafından yakın geçmişte açıkça duyurulmuş iken yapılması resmen hukuka meydan okumadır. Yasagücünde kararname onaylanır onaylanmaz yürürlüğe girdiği için yetki kötüye kullanılmasın diye meclis tatilde bile olsa derhal toplanır diye kural bile konulmuştur. Ancak meclisten ses çıkmamıştır. Anayasayı iplemediklerini açıkça göstermişlerdir. Meclis başkanı da gıkını çıkarmamıştır.
Sözde hukuka saygı ile işe başlamışlardır ve gün geçmez suçlular medyada bol bol hukuktan bahsetmektedirler ama gördüğünüze inanın söylenenlere değil.
Belediyede yolsuzluk nutuklarını çok duyduk, değil mi? Sıranın hesap sormaya gelmesi gerekirken adam çıkar ve Sayıştay’ı bekliyoruz der. Suçu işaret edip hade dava açın derseniz, yanıt eski başkan yeni antlaşmalar yapıp suçu kapattı der. İnanmayın Sayıştay örnekleme usulüyle denetim yapar ve belli dönemi inceler. O belediyeye sıra gelinceye kadar belediyenin avukatı da muhasebecisi de olduğuna göre, beklemek sadece zaman havale edip unutturmaktır.
Üsteleyin göreceksiniz ki savcılığa sorduk bekleyin dedi derler. Savcılığa gidilecekse belediyenin avukatları ne yapar? Beni dolandıran birisi için ben savcılığa gitmem de belediye niye gitmeyi düşünür. Dolandırıcılık konu ise kamun davası açılacaksa dahi polise giderim. Savcılığın soruşturma yetkisi yoktur. Soruşturacak olan ve soruşturma sonucu konuyu savcılığa götürecek olan polistir.
Burası Türkiye değil. Kuzeyde bir devlet olduğunu ve ayrı bir hukuku olduğunu iddia edenler var ama o hukuku öğrenmeye bile çalışmazlar. Savcılık kaç kendisine gelen suç duyuruları için bana niye geldiniz, yetkili polistir demedi mi? Niye öğrenmezler.
Yolsuzluk ile savaşmak sorumluluk almayı gerektirir. Bunlarda o anlayış yok. Kıbrıs’ta değil bir kabile idaresinde yaşarmış gibi işini güçlülere havale ederek, idarede bir arka arayarak halletmeyi destur sayarlar ve siyaseti de ahbap dayanışmasına çevirdiler. Hiçbir görevlinin görevi gereğini yerine getirecek ehliyette olmasına önem vermezler. Çünkü öyle alıştılar. Bunu güderken sol, sağ, sosyal demokrat geçinmeleri sadece güldürü olur.
Adam yetkisine bakmadan belediyenin paralarını harcatmış, ona yardakçılık edeneler de o da bir şey olmamış gibi günlerini gün ediyorlar. Yenileri de bizimle dalga geçiyorlar.
Benim bir ticarethanem olsa ve benim müdürüm yetkisi olmadığı halde varmış gibi iş ihale edip sayılmayacak cinste malları alıp depoya atsa ben savcıya mı giderim? Dolandırıcılığı saptamak için iz ararken önce o müdürün zararımı gidermesi için dava açarım. Sonra dolandırıcılıkla yani bunu kendine menfaat sağlamak için yaptığını tespit edebiliyorsam polise şikâyet ederim. Polis ciddi bulursa savcılığa o gider.
Bu memlekette zarara uğrayan ve dolandırılan bir ticarethane olmadı mı? Avukatlar bunu bilmezler mi? Kamu kurumlarındaki kolaya kaçıp savcılığı avukat gibi mahkemeye sürüklemek isteyebilir ama özellikle merkezi idarede olmayan belediye gibi kurumlar kendi işlerini kendileri görmelidirler. Polis ve savcılık arasında paslaşılan dava çok. Ona havale açıkça uyutmadır.
Kurumlardaki görevliler görevlerini yapıp usullere dikkat edilmesini sağlamış olsalar yasaları modernize edip yolsuzlukları önlemek ve yolsuzları yakalamak daha olası olacak ancak şimdi de usullere riayet edilmemesini izleyerek yolsuzlukları ortaya çıkarmak gerek. Yasa değiştirelim, orta görülmeyen tüzüklerden bahsetmek oyalama ve uyutmadır.
Savcı ile polisi bir birine karıştırmak ya aymazlık ya da suçluluğu gizlemektir.
Lefkoşa belediyesi hala Sayıştay’ı bekliyormuş. Benim belediyemi soymuşlar, iflas ettirmişler ama ben suçun izlerinin üstünde oturup duruyorum. İşin erbapları ya bana kahkahalarla gülerler ya da benim suçlularla ortak olduğumu düşünürler.
Ne yapalım meclis ve hükümet anayasayla dalga geçiyorsa ne beklersiniz demeyin çünkü esas sorumlu sonunda halkın uyanık bekçiliğinin büyük bir yalan olmasıdır. Biz sindirilmiş ve dokunulmazların büyük sayılara ulaştığı bir kabile gibi davranmaktan vazgeçmiyoruz.
Yolsuzluğa batmış olan yolsuzluğun önlenmesi hakkında konuşacaklarına din üzerinden cumhurbaşkanı seçmeyi konuşuyorlar ve halkın dindarı seçeceğini peşinen kabul ettirler. Öyle olmasa Selahattin’den başka dindarlık taslamayan bir aday çıkmaz mı idi! Yolsuzlukla savaş iyi idare demektir ve büyük bir ustalıkla kamuyu düzenlemeyi gerektirir, halka bunu vaat edecek bir çıkmaz mı, halk talep etse!