Hiçbir işi doğru yapmadığımız bellidir. İçimizden bir kez olsun kurumsallaşma gerektiğini dile getiren çoktur. Ancak kurumsallaşmaya gelince kurumsallaşmaya adım atacak her şeye karşı çıkanlar da gene onların arasında olanlardır.
Bir kişi mecliste milletvekilinin adam yerine konulmadığını söylerken “bir mebusum ama bir devlet dairesine gidip de bir istekte bulunsam ciddiye alınmam” örneğini verirse kurumsallaşma veya sistemsizlik en üst kademeden engellendiğini gösterir. Bunu yapan muhalefetin en ünlü parti liderlerinden birisi olursa ve ona meclisten tepki gelmezse balığın başının çoktan koktuğunu ve çürümenin kuyruğuna ulaştığını anlamalısınız.
Bu demektir ki partizanlık, adam kayırma ve suiistimal en büyük sorundur.
Mebus bunu yurttaşa kolaylık veya seçmene hizmet olarak satar ancak mebus iyi niyetle yaptığını sansa bile isteğinin nasıl karşılandığı ve gibi idari bir işlem yapıldığı temel sorundur.
Bir devlet dairesinde bir personelin nakil kararının iptalini nakledilmek istenen kişinin arzusu üzerine istemişse ve ciddiye alındığını görmek istiyorsa yapılacak olan müdürün nakil hakkında bilgi istemesi ile başlamalıdır. Çünkü bir gereklilik üzerine yapılmışsa gereklilik hakkında dairenin gerekliliği ortaya atan bir işlemi söz konusu olmalıdır. Sistemden bahsediyorsak dairedeki ilgili birim gerek görmüştür, bu gereği tanımlamıştır ve yazıya dökmüştür. O yazı bulunacak ve gerekliliğin var olup olmadığı değerlendirilecektir. Nakil yeri seçilmiş olması gerektiğine göre neden oraya nakledileceği ve bunda kamu yararı olup olmadığı değerlendirilecektir.
Öyle bir rapor yoksa sistem diye bir şey yoktur. Kurumsallaşma oluşmamıştır. Rapor sadece şunu şuraya nakledelim ile yetinmişse nakil talebini yapan sorumluluk bilincinde değildir, kendisi nakledilmelidir veya cezalandırılmalı yani uyarı cezasından başlayan bir yol açılmalıdır. Ona personel işlemlerinin nasıl yapılması gerektiği izah edilmelidir.
İşin bir yanı da personelin cezalandırma veya başkasının ödüllendirilmesi yani partizanlık dolayısıyla yapılması olasılığıdır. Onun yerine kim aktarılacaktır diye bir araştırma yapılması adam kayırmanın önlenmesi için şarttır. Yani mebus bir istekte bulunuyorsa inceleme yapmak sistemin kurulması ve kurumsallaşma için şarttır.
Partili olan mebusun partisini şikâyet konusu yapması ve dileği yapılmadı diye partisine posta atması ortaya serer ki bir “iyilik” yapılacak ama iyilik olsun diye değil kendisine seçmene gülücük yapıp saygınlık kazandırmak amacındadır. Olasıdır ki bunun reddedilmesi de başka bir saygınlık peşinde olan ayni partiden bir mebusun isteğinin karşılanması amaçtır. Yani kendi partilisini birini naklederek oraya yerleştirmek çabası muhatarayı çıkarmıştır.
Gazete haberlerine göre söz konusu ettiğim olayda mebus kendinin isteği yerine getirilmezken başka birisi devreye girip nakil kararını iptal ettirmiştir. Yani açıkça iki torpilli yarışmış ve birinin sözü iş görmüş diğerinin görmemiştir. Bu da parti içinde saygınlık yarışı açmış ve birisi dışlanmakta olduğunu çünkü seçimlerde bazı olaylarla parti içindeki sorunlar nedeniyle cezalandırılmak istenmektedir. Parti içi gurup mücadeleleri idareye sızmıştır.
Bunlar oldukça yolsuzluk ve suiistimaller ile mücadele edilemez ve idare refahın önünde engel olarak durur. Adalet olmazsa refah ve kalkınma olmaz!
Bir şikâyet karşısında hangi yolun izleneceği bir yasada veya tüzükte bulunmaz, bir nakil kararının alınmasında izlenmesi gereken yol da ayrı bir belgede (amme enstrümanında) gösterilmez ancak yasal gereklilikler bu yolu gösterir. Çağdaş devlet onun için idareyi tüm olasılıkla karşısında izlenecek yolları gösteren kılavuzlarla (elkitaplarıyla) yönetir. Bizde bu yola henüz başlanmamıştır. O kınanan sömürge döneminde iş ve görev tanımlarıyla belirleyerek şedül (cetvel) ve elkitabı adında her çalışanın eline vermişti.
İlginçtir bu düzenleyici kılavuz veya cetveller şimdiki yasalarla çelişmediği oranda yürürlükte bırakılmaktadır. Lakin arayıp bulmaya çalışan yoktur. Temel insan hak ve özgürlükleri için bunların olması çök önem taşıdığı için uluslararası bildirgelere bile alınmıştır. Gene de arayan yoktur. Yeni yasalara göre yenilerini hazırlama gereği de duyulmamaktadır. Sömürge döneminden sadece çok özet hemen hemen anlamsız bir şekilde “görev şeması” geriye kalmıştır.
İnsanlarımız dünyanın geri kalmış bölgelerinin geri kalmışlığının temel nedenlerinden olan yozlaşmış idareye sahip olma gerçekliğinin dibinde yatan idarede bir arka sahibi olma amacıyla oy kullanır olması sistem oluşturmama ve kurumsallaşamama olgusunun kaynağıdır.
Yapılan kamuoyu yoklamaları göstermiştir ki seçmenin en önemli oy kullanma nedeni siyasi olmayan ahbap çavuş ilişkileridir. İnsanımız bir dayı aramaktadır. Dayıların önce kendi ve çok yakınlarını koruyacağını gerisinin hep geride kalacağını anlamadan seçimlerden yarar çıkmaz.
En ateşli hesap sorma iddiasını yapanların seçilir seçilmez sistem müsait değil deyip “rüşvetin belgesi olmaz” iddiasını ileri sürdüğünü görüyoruz. Nedeni bellidir. İnsanımız dayıya önem verir ama dayılar başka dayılarla da iş görürler. Birbirlerine gebe kalırlar. Hesap sorma işine gelmeli dediğiniz muhalifler bile bugün ben hesap sorarsam yarın bana sorarlar diye korkarlar. İdarenin öyle bir sistem var ki otomatik olarak çalışır ve re ’sen hesap sorar dediğimiz cinsten bir sisteme asla izin vermezler.
Halk yani insanlarımızın çoğunluğu bunu istemeli ve bu isteğini yerine getirmeyenleri cezalandırmalıdır.
Bir zamanlar mebus veya politikacı şikâyetleri hakkında ne yapılması gerektiğini yazıp karara bağlattıydım. Ama o karara katılanlar hükümete girince hatırlayıp da bunu bir amme enstrümanına çevirmemişler ve asla uygulamamışlardı. Meclis de bunları dinlemiş ama harekete geçen olmamıştı.
Çok makale yazdım ama önem veren de bulunmamıştır.
Ne kurumsallaşmaya ne de sistem yaratmaya uğraşan yoktur. Sadece lafı edilir.
Türkiye’de yeni cumhurbaşkanı seçilmiştir. Açıkça yepyeni bir cumhurbaşkanı göreceğimizi müjdelerken yürütmenin başı olacağını, halk tarafından seçildiği için anayasa ayni kalsa da her işe maydanoz olacağını söylemektedir. Kurumsallaşma olsa idi korkacak kadar değişiklik beklenmezdi ama sistem de yok, kurumsallaşma da yok. Her şey sürekli değişir. Yargı şimdiden yepyeni oldu. Polis darmadağın edildi. Kurumlar arası ilişkiler tu baştan düzenlendi.
Hukuk devleti hukukun düzenlediği bir sistemin yerleşmesine dayanır. Yerleşme olmamışsa ani kararlar sallanıp durur. Hukuku savunacak devlet gücü yoğunlaşmaz.
Hitler’den önce onun da katıldığı bir askeri darbe yapıldıydı. Anımsayan bilir. Hükümeti ele geçirip emirler yağdırmaya başlamış olan Junta kendini dinleyecek memur bulamadığı için iki haftada uçağa atlayıp İskandinavya’ya kaçmıştı.