yaklaşımlarAlpay DurduranArabacıoğlu'nun istifası – Alpay Durduran
yazarın tüm yazıları:

Arabacıoğlu’nun istifası – Alpay Durduran

Yeniçağ podcastını dinleyin

durduran2Siyasi tarihimize geçecek olay diye anılan bir olay yaşandı. Eğitim bakanı Arabacıoğlu bakanlıktan istifa etti.

Arabacıoğlu DP-UG gibi bir garip adı olan hekimdir. Partisi hükümettedir ve bir yılı çoktan geçmiş bir partidir. DP, CTP ile kuyrukları bağlanmış bir partidir. Tahterevallinin bir oturağı DP ve CTP için diğeri de UBP ve TDP için kurulmuş gibidir. İnerler çıkarlar ve kamuda reform için gereken zamandan fazlasını harcayıp dururlar.

Reform için İngiltere’den AB programları çerçevesinde uzman desteği aldıkları günden başlasak çok uzun yıllar geçti. Arabacıoğlu’nun bakanlık yaptığı yıllar dâhil başbakanı Ferdi’nin söz üstüne söz verdiği halde tek bir adım atılmadı. Dahası İngiliz uzmanların isterseniz reform için ne yapılması gerektiğini ve programını yapmak için bizi çağırabilirsiniz demelerine rağmen bu çağrı da yapılmadı.

Onun yerine ayni günlere denk gelen Dünya bankasının kamuda reform gerekliliği adı altında kamu masrafını kısma gerekliliği hakkındaki düşünceler ve İngiliz uzmanların raporuna eleştirileri kamuya tartıştırıp karikatürize ettiler.

Arabacıoğlu o sıralar ve ertesinde bunları yakından izlemekte ve çoğu zaman da partisinde ve hükümette sorumluluk taşıyan yerlerde idi.

Hükümet tam ekip çalışması gerektiren ve tümden sorumlu olan bir yapıdır. Bakanlar tek tek her şeyden sorumludur, başbakan da meclise karşı onların koordinasyonundan sorumludur. Yoksa ülke hükümetsiz demektir.

Hiçbir bakan tek başına önemli bir iş yapamaz. Mutlaka diğer bakanlarla yolu kesişir ve ödeneğe sıra gelince maliye bakanına takılır.

Bakanın sorumluluğu hem hükümetin politikasının kararlaştırılmasında hem de ekip çalışmasında kendini gösterir.

Okullar açılacağı zaman çok önceden bellidir. Bakan mecliste tutanaklara geçen amiyane tabirle kıçını deniz suyunda çalkalamayı düşünmeden yapılacak işleri sıraya koymak ve ödenek gerekiyorsa bunu sırasında elde etmek zorundadır. Nakiller, okul birleştirmeler, hademe tayin etmek ve sendikalarla nakiller danışmalar (istişare) yapmak rutin işlerdir.

Bir bakanın yasal değişiklik isteği varsa bunu sıraya koymak da onun görevidir. Yasa değişmedi diye istifa etmek başka anlamlara gelir. Bu DP-UG ile arasında bir sorundur. Ancak sorunda kimin taraf olduğunu açıklama zahmetine katlanmadığı için üstünde durmaya gerek yoktur. Olsa olsa partide birileriyle hesabı vardır.

Buna bakarak demeliyiz ki Arabacıoğlu masum değildir. İşine geldiği için işlemediğini bildiği hükümetlere girip çıkmıştır. Şimdi istifa etti ise bu kez istifadan istifade etmek niyetindendir.

Açıklama diye yaptıkları açıklama değil karartmadan çok daha kötü sendikanın eğitimin düşmanı olduğunu göstermektir. Öğretmen sendikaları atamalarda istişare görevlerini yerine getirirken kendilerine yeterli zamanı tanımayan bakanı engelleme suçlusudur. Hademe atamaları için sanki bunlar asıl ve sürekli görevler değilmiş gibi sendikanın münhal ilan edilmesi gerekliliğini yargı tehdidi ile sağlaması bir suçtur.

En iyisi hademe görevi de hizmet alımıyla hallolsun demiş ama dinletememişse yine başkaları suçludur.

Bir büyük okulda sınıfa beş ötekisinde öteki okulda öğretmen başına otuz öğrenci düşermiş, sanki sendika yapmış gibi bakan istifa ediyor! Başbakan ve yardımcısı da vah vah deyip en iyi bakanımızdı diyor.

Böyle bir hükümet düşman başına.

Partisinin başkanı da ağıtlar düzerken sendika ve yasalara uymaya çalışanları ezme sözü verir gibi konuşuyorlar.

El hak, bunların olduğu yerde Arabacıoğlu cumhurbaşkanlığına da yaraşır.

Bu arada sorunların bakan istifasına onu olduğunu da unutmamak gerek ya! Ondan dolayı maliye bakanına sataşmayı da unutmadılar.

Bir sınıfta öğretmen başına beş kişi düştüğünü okullar açılırken düşünüp çare arayan eğitim bakanları gibi bakanlar varsa maliye bakanına ne yapmak düşer ki!

Maliye bakanına bütçe diye bir şey olduğunu ve bütçe ödenekleri hazırlanırken sorunlar baştan sona ele alınıp meclise bilgi verilmesi gerektiğini unutmasından dolayı diyecek lafımız olabilir.

Mecliste elli mebus var. Bir kısmı da muhaliftir yani izlemek ve denetlemekle görevlidir. Onlar ne diyor? Kendilerine bazı okullarda öğretmen başına beş öğrenci düştüğünü haber vermeyen bir bütçe onaylatıldığını duydular; ne yapacaklar? Muvafık yani hükümet güdümlülerinin içinde tek bir mebus yok mu? Halkın temsilcisi ünvanlı bu muvafıklar münafıklıkla geçinmeyi mi seçtiler?

Hiç mi kişilik muhasebesi yoktur.

Olmaz olur mu? Anayasa kavgasını açan iyi niyetli mebus var. Sayelerinde hava yapıp seçimde daha fazla oy almayı düşünenler kendilerini ortada bıraktılarsa duymamız gerek. Meclis demek ne demektir. Bütçe yapma görevi hükümet tasarısını onaylamak demek değildir, nereden ne alınacağını da nereye ne harcanacağını da bilme hakkı ve olanağı mebusların ellerinde olmalıdır.

Anayasa değiştirmeye gerek yok, içtüzükle yetkileri almak ellerindedir. Gerçek mebuslar yani hükümetin kulları olmayanlar işbirliği yapıp bu düğümü bir an önce çözmelidir.

Tarihte meclisin bölünmüş partilere mahkûm olduğu zamanlarda meclisler çağdaş demokrasiye layık yerler haline gelmişlerdir. Birileri bu fırsatı değerlendirmelidir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
325AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin