Son günler adeta olaydan olaya birçok gelişme birbirine karıştı. Aslında Emperyalist Ortadoğu yelpazesinden bölgesel hegemonyaya, bölgesel çıkardan daha dar yöresel sorunların ve hesapların satranç üzerinde hamlelerle belirsizlikten fırsata çevirme hamlelerine tanık oluyoruz. Bir başka önemli olguya da tanık oluyoruz* Kendimizi aynada görüp körleşmenin de yüzleşmesini yaşıyoruz. O denli çeşitli ve ders alıcı konuya karşın; Kuzey Kıbrıs adeta bunların ilgisiz duvarına sıyrılıp takılıyor. Türkiye ise; tarafcıl, yasaklama ve oto sansürlerle onlar da kendi hissesine düşeni tam bilme noktasına gelemiyor. Ama bir gerçek vardır: beğenelim veya yerelim; herkes fırsatı kullanarak oluşan kaos ve açmazda kendi lehine fırsatı değerlendirme çabasındadır. Hem olumlu hem de olumsuz! Burada bazı noktalar yeniden parıldıyor! Belirli kesim ilgisizliğe sığınıp vurdumduymazlık akıllığına girdiğini zannediyor! Önemli kimi siyasal kesim ise özgürlükleri yok kılarak kendi algıları ile kamuoyu oluşturma hamlesinde; bazen bizim de düştüğümüz “kafamızdaki eskide kalan bakış ile konuyu algılama” yanılsaması da yaygındır. Görmezden gelme ile algılarla konuşmanın da sık sık yanılmanın tanığı olduk. Tabi bazı “şaheser bilimciler” de vardır ki! Onlar resmi yalaka başarısında bol bol atarlarken, kendilerine ihtiyaç duyulup bilgi istenildiği anda; sanki uzayda “akademisyenlik” yaparcasına kronolojik bilgi ile yine etrafta atıp tutarlar. Bunlar son günlerin belirli çıkarılacak bazı tortulardan izlerdir…
Yazıyı yazarken biraz da örneklem olsun diye şöylesine televizyon kumandasını oynatma moduna girdim. CNNTÜRK Erdoğan’ın açıklamalarını ve tutuklu Musul konsolosluk mensuplarının serbest bırakılmasını aktarıyordu. Çaktırmadan da resmi tarafcıl propaganda da yapıyordu! İMC kanalına geçtim: orda Suriye sınırında Türkiyeli askerlerin kitlelere atığı gazları ve bombaları naklen yayınlıyordu! Ayni Türkiye’nin iki kanalı* Öylesine öteki Havuz medyasına geçtim. Söylemeye bile gerek yok; onlar adeta kendi çizdikleri resmi başarının pembe rengini oynatıp duruyorlar. “Hadi” dedim; bu kez bizim ekranlara geçeğim; yukarıda özetlediğim konuların tısı dahi yok! Sanki Türkiye’nin “alt idari birimi” anavatanla et kemiğe bürünmemiş gibi” başka telden acayip anlaşılmaz bir ezgi çalıyorlar. Hele de Eroğlu’nun veya öteki makamcıların abuk sabuk demeçlerini ballandırma cilası oldukça yaygın sırıtıyor. Oysa dünya Ortadoğu’ya yoğunlaştı. Bu yoğunluk müdahalelilerden ittifaklara oldukça kaygan yeni bir bataklığa sıçramış gibidir. Rojava saldırıları ve IŞİD olgusu adeta önemli ilk hamlenin enstrümanları gibidir. Konunun sadece haftalık gelişmelerine bakın:
Amerika girdiği bölgesel hegemonya kayganlığına ve oluşan kontrolsuz savrulmalara müdahale adına yeni bir plan hazırladı. Bunu hemen birçok konuda laf söylemeyen başta B.M. dahi kolayca geçirdi. Natoda ve kendi senatosunda da onayladı. Hedefin atresi bukez IŞİD! Anımsayın Ortadoğu projelerini; Elkayde veya Binladin! Bunlar hep projelerin stratejilerin merkezindeki karşıt yapılardı. Burda çok ince noktalar vardı: ırak IŞİD müdahalesi net olurken; Suriye IŞİD konusu esnek bir muaamada; Dahası; iş Suriyeye gelince yalpalanmalar ve bocalamalar arasında bir “ılımlı muhalefet” lasatası karşımıza konuldu. Dileyen dilediğini yeme şansı da örtülme nedeni ile elden alınan salata yemeği!
Bazı ajanslar ise bize “IŞİD önemli güçelrini Suriyeye çekti” haberi veriyordu. Yine merkez eksenden uzaklaşırken; hedefin Kobane ve özde Rojova olacağı da öngörülüyordu. Nitekim buda doğru çıktı. Böylesi kayganlıklar arasında batı yayınları yoğun şekilde Türkiye ıŞİD haberlerini belgelerle yayınlamaya hız verdi. Erdoğan tıpkı Türkiye habercilerine yaptığı gibi “Edepsizler, alçaklık” gibi saldırgan kelimeler savurdu! Fakat belgeler ardı ardına sıralanıyordu. Buarada Erdoğan Musul rehinelerini bahane göstererek bazı direk saldırılara katılmayacağını anlatıyordu! Ama hemen tek kalan direk dostu Katara da gitmeyi ihmal etmedi. Davutoğlu ise akına koyduğu “Tanpon bölge” tezini yeniden ateşin üstüne koyup, pişirmeye başladı!
Günlük sıçramlarla haberler daldan dala geçerken; IŞİD öngörülen ama resmi çevrelerin hiç vurgulamadığı Kobane saldırısı da başladı. Tıpkı öteki önemli olaylarda olduğu gibi; sistem yayınları konuyu başta haberleştirmediler dahi; Hele de Türkiye sınırını Kürtlere daha da sıkı kontrole alma hamlesini yaptı. Kobane saldırıları tam da Türkiye IŞİD bileşkesinin haberlerle taşnandığı ve Suriye konusunun yeniden tartışıldığı ve Amerikan ve sonra Fransız uçaklarının IŞİD ırak mevzilerini vurduğu gündlerde tetiklenip saldırıya geçildi! Anımsatmak gerekir; Rojova örzerk bölgesi nedense yapısal gerçeğine rağmen; Suriye konferanslarında dahi olmayan örgütler çağrılırken Rojova yapısı çağrılmadıydı!
Göçler ve ıŞİD katliyamları rüzgarları arasında da birden Türkiyenin tutuklu Musul konsolosluk mensupları serbes brakıldı. Herkesin kendi penceresinden konuşma kolaylığı olan bir durum! Haber özgürlüğünün olmadığı ve yasakların bolca uygulandığı ortamda; bu konu da resmen gerçekten koparıldı. Hatta neden serbes brakıldığı ve Türkiye IŞİD malum ilişkiler nedeni ile sorgulamanın nereye dek yapılacağı da kuşkulu. Hele de resmi görüş ile baskılanmanın oluştuğu Türkiye gerçeği ve yeni Ortadoğu hamleleri yumağında doğruyu bulmak zor.
Haftalık böylesi gelişmeler le istenileni alıp gündemleştirme durumu sonucu; kafaların yoğunlaşmadıkça öngörü yapma şansı dahi yoktur. Beli ki Ortadoğu yeniden hegemonya ve kontrol mücadelesinin resmen çirkin oynuna devam ediyor. Başoyuncular veya bölgesel kesimli merkezlerinin nedenli demokratik olduğu ortada. Bununla nasıl bir “özgür” Ortadoğu kuracakları da yine net! Ancak yine bizim gibi ilgisiz coğrafya kesimi; bunalrla ilgilenmeden şu yuturmayı çok kolay yutar: “Ortadoğudaki gelişmelerin rüzgarı bizi de saracak* böylelikle de Kıbrıs barışçıl çözüme ulaşacak” lafazanlığı da kabulenir!
Ortadoğunun aslında şimdi önemli bir yeri Rojova ve özelikle Kobane olayıdır. Burda olan Kürt özerk yapısı ile IŞİD ile boğma hamlesi yaşanıyor. Zaten kolayca şu noktada yakalrız: Rojova saldırısı haber dahi pek yapılmıyor* IŞİD ırak topraklarında bonbalanırken de Rojova salrdırısı durdurtulmuyor* Türkiye onca ıŞİD belgelerine karşın da yine tutumu Rojova yönelikli şekilenmektedir. Hatta aylelerini katliyamdan kurtarıp geri savaşmaya dönmek isteyen Rojovalı kesimlere sınırdan geçiş yaptırılmıyor! Tamda böylesi gelişmeler yaşanırken de tutuklu olan Musul konsolosluk çalışanları serbes brakılıyor. Gerçi Erdoğan bunu “operasyon” ifadeli probagandalaştırdı! Ancak sonradan yandaşları dışında bunun yanlış söylem olduğu da anlaşıldı.
Kobane olayında önemli başka bir sır da net olarak bilinmesi gerekir: Kürt lehli alehtarlı ve bölgesel itifaklar yelpazeli yaklaşımlar elbet Rojova olayında kendini gösteriyor. Ancak Türkiyenin ince bir hesabı da vardır. Unutmayın; Türkiye baştan beri Suriye üzerindeki ilk fetihcilik adımı olarak; “Tanpon bölge kurma” seçeneğini hep siaysal seçki olarak seslendirdi. Hatta iş olmayınca da; kendi askeri gücü ile Suriyelilere bir bölgeye girmeme tavrı konuldu. Oluşturduğu kendi adıyla askersizleştirme yeri ile kendi sınırıdan ıŞİD milislerin yatağı haline getirdi! Burdaki ince politik durum şu: Türkiye eyer istediği tanpon bölgeyi kurdurtursa; Kürt bölgesinin boşaltılması ile boş bir yerin denetcisi olacaktır. Bundandolayıdır ki Kobaneli mültecileri kabulenirken, savaşcıların geri dönmesini de engeliyor. İnsansız bir bölgeye konma denetleme hedefi de vardır. Boşuna değil Davutoğlunun “derin stratejik” planları!
Yukarda özetlediklerim sadece haftalık gelişmeler oluyor. Amerika yeniden kontrol etme adına adımalrı hızla atıyor. İsrail sesizsedasız etkisini taşlandırıyor! Bir gözden kaçırılmaması gereken durum: Musul tutuklularını izleyen insansız ajan uçaklarının İsrailin de olduğunu söylersem* gösermelik Türkiye İsrail geriliminin pandorası aralanmaz mı? Bir önemli başka durum: Rojova olayları ve Suriye sınırında onca yaşanan varken; Türkiyenin öteki kesimi konuya fazla ilgi göstermemektedir. Fakat ikidebir “Gezi parkı direnişi” ile Kürtler hep suçlanıyor belirli kesimlerce! Ozaman şimdi onca Rojova gerçeği ve Kürtlerle olan gerilimlerde sesiz kalmak acaba yapılan eleştirinin kendi yanıtını da içermiyormu? Kürtlerin örgütsel gerçeği ve örgütlü olanın etkili olma durumu ve görmezlikten gelip sadece işime gelenle konuşmnın beklide muhalefet ve demokratik kesimelrin en zaaflık gösterilen konumlama şeklidir!
Bakın daha yorumlara ve genele gelmeden epey yazı bilgisi yazdım. Daha da yazacak ayni konuda çok bilgi vardır. Neyazık Kıbrıslı okuyucularımın önemli kısmı bu süratli durumu dahi algılamaktan uzak. Ben buna Emperyalizim, yeni sömürgecilik, kültürler çatışması ve düşman seçkielrini de anlatsam; kafalr iyice karışacaktır. Çünkü Kıbrıs da bunlar hiç ama hiç konuşulmaz. Konuşanlar ise “İsmail Kemal gibi” resmi yalaka ile bilgiyi medya gösterişine kulanma esrumanı dışına çıkamayanların ötesine gidilemiyor.
Sonuç olarak; Ortadoğu bataklığında Amerika kontrolu ele geçirme ve hegemonyası için hamle yapıyor. Şimdiden beli ki IŞİD merkezli ama bitirmeyerek sadece kontrol için siaysal bir plan yapıyor. Ayni zamanda da Obamanın da kendini kurtarma hamlesidir. Yalnız; her müdahale ile nasıl canavarların da yaratısı olduğunu akıldan çıkarmayalım: Afkanistan, Somali, Lipya, ırak ve şimdi Suriye… IŞİD hangi müdahalenin ürünü ve kimler bunu resmen besledi? Bunu anlayan; neden Rojova olayı ve sesizlik öteki madalyonun da yanıtını yakalar. Haydin sizi daha fazla sıkmadan yazıma nokta koyalım.