Geçenlerde KTÖS Ortadoğu adı ile 3 günlük bir program dizisi yaptı. Hemen şu lafı koyacam: Ne yazık ki burada konuşan yerel konuşmacıları zayıf ve toparlayamama durumda gözlemledim. Neyse; Katılımcılardan Hüsnü Mahalli şu biraz da yakarış içeren son bölüm eleştirisini yaptı: “Ben anlamıyorum: Kıbrıs’ta da İslam yükselmesine rağmen; etrafta tehlikeleri yaşanmasına karşın; buradaki medya olayın farkında değil. Konuyu nedense dikkate almayarak, tehlikesini yazmıyorlar”! Aslında Mahallinin sözleri anlamlı! Hele biraz bizim gazete ekranını da izleyenler şu paradoksu da yakalayacaktı. KTÖS etkinliklerinde Ortadoğu konusu irdelenip önemi ve tehlikesi anlatılmaya çalışılırken; bazı şaşalı gazete yazarları ise; Kurulan Davutoğlu hükümeti ile atanan bazı bakanlarla, Kıbrıs “çözümü” AB yolu umutları pompalıyorlardı! Başka bir etkinlikte de; Ortadoğu adına konuşanlar; olayın önemi yerine; daha çok Kronolojik istenen algılarla Ortadoğu anlatısı yapıyorlardı! Hele de Dünyada artık IŞİD destekçisinden Türkiye de İslamlaştırma uygulamaları AKP gerçeği ile Kıbrıs işbirlikçi çıkarcı yalaka gerçekleri bilinince; Mahallinin “neden” sorusuna kolayca yanıt bulmak mümkündür. Fakat algılarla ve işbirlikçi kapmaca tutumları sonucu; dünyanın artık girilen bataklıkta konuşulan gerçeklerler; ne yazık ki Kıbrıs semalarına pek uğramaz. Öyle olmasa; Anastasiyadis dahi Erdoğan’dan umutla sürpriz bekler miydi?
Yukardaki olay ile gerçeklerden kopuşun cenderesinde yaşamaya devam ediyoruz. Burdaki resmi destekli kesimler, Erdoğan veya Davutoğlu “çözüm” beklentili, Ortadoğu Rüzgarı ile Enerji paranoyla beklentilere düşüp atışlar yaparken; Artık bataklık derinleştikce, Amerika yeniden hamle yapıp kontrolu ele geçirme hamlesi başlatılırken; Yeni kağosun itifaktan katliuyama birçok konuyu yansıtırken; kaçınılmaz olarak istenmese dahi; geçmişin mirasının da birilerince artık konuşulmak zorunda kalınıhyor. Bilmem anımsarmısınız: ayni oyunu Afkanistan sürecinde Talaban sürecin de yaşadık!
Önce Talaban sudi finansmanlı, Pakistan destekli ve Amerikan CİA eğitimli ortaklıkla; Afkanistanın kontrolu için tetiklendi. Sonra işler biraz sorunlu veya amacın tam gerçekleştirilmeme durumu nedeni ile Talaban birden düşmanlaştırılıp bonbalandı ve Afkanistan yeniden dış müdahale ile işkal edildi. Şimdi ise düşman Talaban ile gelecek Afkanistan arayışı vardır! Ayrıca gariptir; Türkiyenin afkanistan olayında olduğu da pek seslendirilmez!***
Şimdi de ayni senaryo seçeneği girilen Suriye bataklığından yeni ırak gerçeği sonucu da IŞİD için benzer senaryo yapılmaya çalışılınıyor. Herkes bilir ki; IŞİD olayı Suriye krizi ile güçlendi; resmen tüm Emperyal güçelrce desteklendi; finansmanından cihatcı aktarımına dek tavırlar yapıldı. Hatta unutan travmaya karşın anımsatmak şart; bu yapıları tüm resmi medyalar adeta algıalrla ve ponpalanan tarafcıl haberlerle “demokratik Suriye geleceği” oalrak da düşünceleştirildi! Şimdi kontrol sorunu, girilen batıklık çıkmazı nedeni ile yeniden müdahale ederek kontrolu ele geçirme arayışına bağlı olarak; bukez IŞİD başka gözle sunulup, geçmişin faturaları da sunulmaya başlandı. Bir önemli eksiklikle; olayın tüm özü değil; yeni itifak ve rekabet hegemonyasının unsurları ile bilgiler etrafa saçılıyor. Türkiyenin modelikten yalnızlığa düşüşü; Yeni Osmanlı stratejisi ile Emperyalist hegemonya çakışmama ikilemi; yapılanalrda tıpkı IŞİD kontrolsuzluğu gibi de Türkiye de kontrolsuz hesapsız güçle hamle yapması sonucu; bazı dosyalar şöylesine gösterildi. Bunu da doğru yakalamak şart! Hele yeni arayışlarda Türkiyenin siyasal hamle seçenekelri adeta kırılgan oluşu ve kendi hegemonyacılığı ile sistemi tam okuyamama sonucu; Ortadoğu rüzgarında şimdilik savruluyor. Hele değişken yerine statik olmanın da yetersizliği sırıtıyor.***
Kağos ve kriz hep dengeleri sarsar. Yeni fırsat ile yenilgiler oluşturur. Biraz siayset ve hele Ortadoğuyu tanıyanların; Emperyalisttsiz Ortadoğu düşünemeyecekelri gerçeği kadar; bölgesel hegemonya ile merkezi güç rekabeti ile dinin politik sömürgesel reyalitesi de dikate alınamsı gerekir. Şimdilerde bölgede sınırların buahrlaşması, eski biriken etnik dini olguların siyasal hamle oalrak çıkması “Kürt gibi” durumları doğru okumak şart. Eyer siaysal güç iseniz de örgütsel konumumu düşünerek siyasal hamleleri ve itifak oyunları iyi oynamanız şart! Türkiye önemli gücünü içte otoriter olarak kulanırken; Ortadoğu yolunda şimdilik tökezledi! Gelecek durumu gidrek ötekilerin gelişmesine bağlanan garip bir aşamaya geldi. Bunları Kıbrıs algılamaktan uzak ve sanki elindeki “gaz” ile Çözüm gazı olacak ihtimali oyunu, bundan dolayı çok kartlı ama elinde kart olmayan kumara benziyor Nedense Uluslararsı enerji tekelerinin siaysal gücü hiç konuşulmaz. Sanki burada gaz çıkıp Türkiye üzerinden aktırılma yolu ile Kıbrısa gelcek “çözüm” algısı ile konu yerleştirilme düşüncesi oluyor. Yine Kıbrıslı katılımı veya sistemin enerji politikalrının nelere mal olduğu da hep sildirtiliyor.
Ortadoğu sıçramalrında tıkanma ve hedef olma dönemeçlerinde tartışmalar yoğunlaşır. Örnek; Lipya da Kadafi katledildikten sonra, birden bıçak gibi kesilerek gündemden düştü. Lipyada tüm çalkantılar pek haber yapılmadı. Ancak; Bingazide Amerikan yetkilileri öldürtünce ve Trablus elçilik işkali ile hedefleşen Amerika sonucu Lipya konuşulmaya yeniden başlatıldı.****
Yine IŞİD durumu da öyle; onca katliyama rağmen medya haber dahi yapmıyordu. Türkiye gibi çevre ülkeler ise; konuyu hala “Esatı devirecek demokratik güç” olarak habrleştirilip probagandalaştırılıyordu. Yine Musul işkalinin dahi ürdünde yapılan öncesi toplantı içinde kararlaştırıldığı boyutu dahi sorgulanmadı! Nitekim; Musul adeta göstere göstere işkal edildi! Netuhaflık; Musul da işkal öncesi hergün bonbalar patlayıp katliyamlar olurken; işkal sonrası imtihar saldırıları hemen hemen hiç olmadı! Üstelik batılı Emperyal çevreler pek fazla ses çıakrmadılar! Nereye kadar mı? IŞİD Erbile yönelmesi sonrası! Birden IŞİD denilen sorun dünya medyasına düştü!
IŞİD karşı sistem hamlesi ise; Katledilen Amerikan gazetecileri ile dünyada oluşan kamuoyu tepkisinden sora yeni koşulların itifak arayışı ile siyasal senaryo kurgulamaları başladı.Kırılan itifaklar ve eski dostların çelişkili duruşları nedeni ile; yeniden başka bir çelişkiler yumağı da oluştu. Hele de Türkiye!
Yukarda özetlediğim gelişmeleri de kimse fazla birlikte yorumlamıyor. Hatta şu eksik bilgilenme ile işbirlikci algı sonucu; eskiden hamleelrle kurgulanan Ortadoğu projesinin Kıbrıs ayağının; Sanki işler yolunda gidiyormuşcasına; aynen devam etme yanlışı da vardır. Oysa denilen sıçrama veya dizayinin akışkanlığında Esatın gitmesi ve iran Şer ekseninin kırılma süreci ile Kıbrıs senaryoları kurgulanıyordu. Halbuki işler banbaşka bir kağosla bataklıktan bataklığa akıyor!Sonra şu unutuluyor: Kıbrıs adasında barış adına en zayıf dinamiklerin olduğu bir süreçten geçiyoruz. Oluşacak dış dinamikli kıbrısın bedeleri de tarihten alınacak çok derslerle doludur. Ancak; hamasetin, ganiemtin, pastaları yeyerek eliteleşmeler sonucu hala konuları doğrudürüs anlamadan, ayni tekerleme ile tekrarlanıp durulur. Bakın Anastasiyadis düşüş gerçeği veya yeni namzet Sibelin figürsel ruhiyesine! Hele destek bekelrken hep hançerlenip hayaleri sarayda kalan Mehmedali veya artık heycandan okuduğunu da şaşıran Eroğlu! Bunlar nemi anlatır! Zahmet olmaz sa siz anlayın!