yaklaşımlarHalil KarapaşaoğluBenim Cumhurbaşkanı Adayım – Halil Karapaşaoğlu
yazarın tüm yazıları:

Benim Cumhurbaşkanı Adayım – Halil Karapaşaoğlu

Yeniçağ podcastını dinleyin

halil (2)Zifiri karanlığın içinde yürüyorken…

Gözlerim açık olmuş olmamış ne fark eder diye düşünüyorum…

Bir şeyi görmek, gördükten sonra onu anlamak gözle mi ilgili sadece?

İnsan nasıl görür?

Görerek mi fark eder?

Fark ederek mi var olur?

Bu soruların cevaplarını vermek kuşkusuz bana düşmez. Herkesin kendi aklı ve vicdanı bu soruların cevaplarını verecek düzeydedir.

İnsana her ne isterse olsun güvenmekten başka çaremiz var mı ki?

*                                            *                                            *

Sabah akşam yaşadığım coğrafyayı düşünmek, geleceğimi, ayın sonunu düşünmek…

Düşünmek entelektüel kaygılarla su parasının, elektrik faturasının nasıl ödeneceğini…

Zor olsa da düşünmek işte…

Cevaplarımızın olmamasına rağmen düşünmek…

Düşünmemek kimin elinde kim söyleyebilir ki bize?

Belki de bu ülkede en çok kullandığımız iki sözcüktür “boş vermek”…

“Boş ver!” deriz demesine de…

Boş vermeyiz istesek de…

Devlet bir yılan gibi sarılır boynumuza…

Düzenin nefesini ensemizde hissederiz her an…

*                                            *                                            *

Yalakaların olduğu bir ülkede…

Vicdanını yitirmiş siyasetçilerin olduğu bir coğrafya da…

Benim cumhurbaşkanı adayım kim?

Kimin ne kadar umurunda…

“Bu yazıları kim ne kadar okuyor?” bilemesem de, yazıyor elden geldiğince düşünmeye çalışıyorum…

Düşünmek, yazmak öyle zaman çokluğundan değil…

Canımız yanıyor…

Düzen bıçağını kemiğimize dayamış…

Geleceğimi, geleceğimizi görememekten…

16 yaşımdan bu yana siyasetle ilgili olmama rağmen, kendimi ne politikacı olarak gördüm ne de politikacıları sevdim…

Politikacı kapı kapı dolaşır…

Oy ister, vaatlerde bulunur…

Sonra seçilince iktidar olmanın, gücü elinde tutmanın manyaklığıyla kendini dünyayı yaratanmış gibi hisseder…

Yukarılara çıkar… Yukarılar ki senin benin ulaşamayacağı noktalardır…

*                                            *                                            *

Açık açık konuşmalı artık…

Türkiye Cumhuriyeti Elçiliğiyle derdi olan…

Erdoğan’a karşı açık açık elini masaya vurabilen…

Amerikalıların, Avrupalıların oyununa gelmeyen güçlü bir insan var düşümde…

O insan ki, oy kaygısı duymayan…

Söylediklerinin peşinde giden…

Değirmenlere karşı…

O insan ki, işgal rejimini açık açık deşifre edebilen…

O insan ki bizim içimizden gelen…

Boyun eğmeyen…

Değerlerimizi, inançlarımızı ve politik görüşlerimizi savunabilen ve taviz vermeyen…

Bir insan kocaman bir dünyada…

Bizim gibi; borçları olan, suyun gazın hesabını tutan…

*                                            *                                            *

Evet… Benim cumhurbaşkanı adayım ne Mustafa Akıncıdır ne Sibel Siberdir ne de Kudret Özersaydır…

Eroğlu’nun adını saymıyorum bile…

Ben bir deli arıyorum…

O deli ki…

Öyle bir deli olsun, özgürlük tutkusu iliklerine kadar işlesin…

O deli ki, insanlık onurunun çiğnenmesine izin vermesin…

O deli ki, ne bayrağa ne makama ne de şana tapsın…

O deli ki, ağalara, paşalara kafa tutsun…

Saçmalamıyorum, muhalefette etmiyorum…

Ne sizin siyasetiniz ne de sizin devletiniz umurumda değil…

Bayrağınızı görmek dahi istemiyorum…

Bu memlekette öyle deliler yok mu?

Var…

En azından ben onlara güveniyorum…

Çok konuşma, gevezelik yapma mı diyorsunuz? Haklısınız…

Aday mı istiyorsunuz ille de…

Alpay Durduran, Şener Levent ve her ne kadar çok anlaşamasak da Ümit İnatçı benim Cumhurbaşkanı adayımdır…

O da makama olan inancımdan değil, meydanı yalakalara, uşaklara boş bırakmamak gerektiğini düşünmemdendir…

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
325AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin