yaklaşımlarÖzkan YıkıcıEmperyalist gerçeklik de savaşlar ve askeri darbeler - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Emperyalist gerçeklik de savaşlar ve askeri darbeler – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Girilen Neoliberal cendere içinde; sunulan resmi probaganda algılarla, belek silinmesi başarısı ile de; birçok gerçek kuramı ve dünya yapılanışının sistemsel özlerini,çoktan unutuk. Sanki normal “eşitsiz sistemde” yaşar gibi konuşmalar yapıyoruz. Bilimciler tek kutbun esaret idolojisini algılatırıp anlatıyorlar. Politikacılar sanki çok belirletiyici erkleri varmış gibi de “sorunları çözmeyi” anlatıyorlar. Ahali de Neoliberal tek kutbun veya bireysel sihirin en iyisi olma yarışına takılıp gidiyorlar. Öyle bir hala geldik ki: Emperyalist kavramı ya hepden unutuk, veya sistemin istediği algı ile konuşur olduk! Nerdeise; utanmasalar “şirin güzel bir oyuncak gibi” bize anlatacaklar. Tamamen kendine ters olan “demokratik, eşitlikli ve özgürlük” içerikli sistem olarak da kavratacaklardır! Doğrusu; Emperyalizmin kavramını söyletmeyerek, sistemin doğal güzelikleri ile bize düşünsel yerleştirdikleri de zaman zaman düşülen yanılgı da oluyor. Brakın sıradan insanı: kendine Sosyalist etiketini koyan kesimlerden dahi; sistemin adının Kapitalizim olduğunu, Emperyalizmin Kapitalist üst aşamalı, Uluslar arası kurumsalaşan sermaye egemenlik aşaması gerçeğini, çoğu akıldan sildi. Öyle sildi ki; Emperyalist uygulamaların özünü, Kapitalist işleyişi biryana itip; Sınıfsal özü sıfırlayıp, banbaşka bir sistem algısı ile öngörüler sunuyor ve gelecek sistemsel içi tasarımlar, projeler yapıyor. Böyle olunca da;ne dünyada olanları, nede burada yaşananları doğurudürüs anlama değerlendirme şansı kalıyor. Bunu kısa bir gezinti ile taşlandırlaım….

Biz Emperyalizmi yok sayarsak ve Kıbrıslı algısı ile dar kuzey evine sıkışıp Anadoluşan cenderede kalırsak; bölgesel gelişmeleri görmezden gelirsek: hiçbirzaman olanları anlayamayız. Örnek: Ortadoğu gelişmelerinin ve hele dibimizcdeki Suriye Türkiye komşu sıcak siyasal hamelelri anlamak istemezsek: ne bunların bize yakıcı dokunuşunu, nede nasıl bir bölge istediğimizi bilemeğiz! Ortadoğu yıkımının Emperyalistler arası rekabetin özünü, bölgesel güçlerin fırsatla bu konumdan faydalanma hamlelerini anlayamayız. Bazen bölgesel bir devleti Emperyalist yapar, bazen taraf olduğumuz algısı ile değerlendirme yaparız. Daha acısı; Emperyalistlikk eksikliği sonucu da; tekrar tekrar örneklemlere rağmen; yapılacak müdahalelerle bölgeye “barış, özgürlük” geleceğine inanırız! Oysa olayın özünde Emperyalist bölgesel rekabetin çözümsenme savaş şekli ile kazanan kaybedenin sistemi etkileme gücünün olduğu ortadadır. Yine: tüm bölgesel müdahalelerle savaşlara karşın o çok kulanılan “özgürlük demokrasi” yerine daha vahşetli bir coğrafya çizildiği görülmektedir. Birzamanlar Saddam yaratıldı; Elkayde, Talaban ve Şimdi de IŞİD denilen canavarlar resmen bölgesel savaşlarla gelecek denilen “özgürlüklerin” sonunda yaratılan yapılar oldu. Hiç uzağa gitmeyelim: Dün bizden de bolca Suriye havarisi atıp tutarken; benim gibi “enayiler” olayın sistemsel özünü anlatırken* Şimdi Suriyeli Esatdan başka bir IŞİD gerçeğine gelinen yeni timsahların bölge yemi oldu. Ama hala Amerikan İngiliz müdahalesi ile bölgesel “barışın” beklenme umutları hala yaşatılıyor!

Aslında şu gerçeği bilelim: Ortadoğuda tüm Emperyalist kesimlerin taraf olduğu, bölgesel güçlerin hegemonya oynuna fırsat adına katılıp resmen uğraş verdiği, örtülen nice bölgesel gerçeğin oluşan yıkımdan yeniden kendilerine yönelik fırsat yakalama olunan bir dünya savaşının bölgesel hesaplaşması yapılıyor. Resmen Tüm dünya Emperyalist güçelrinin direk dahil olduğu; bölgesel güçlerin altüst olduğu; dün sıfır sayılan birçok kesimin şimdi fırsatdan kendini tanımlahyıp dirilmeye çalıştığı bir Coğrafya savaşı Ortadoğuda yaşanıyor. Emperyalist tüm stratejik taktiklerin denediği; medyasal manüpüleden algısal operasyonlara kitlesel etkilenmlerin yapıldığı bir geniş oynun parçaları olarak pazarlanıyor. Elbet bölgesel güçler dini, etnik ve sınıfsal sermaye pazarı adına da taraflaşarak çıkarlarına oynanıyor. Sudiler, iran, Türkiye, İsrail, Mısır  vesayresi; Ortadoğu için yeni bölgesel güç hesaplarını dinsel tabular, Amerikan yanlısı ve fırsatların boşuklarında yer arıyorlar. Yine; dünedek yok sayılıp tarihsel unutkanlığa sokulmak istenen “Kürtler” gibi halk gurupları da şimdi örgütsel güç olarak masaya kartlarını sürüyorlar. Eksik olan: neyazık ki seçenek olacak sosyalist devrimci hareketlerdir. Hatta Mısır, Tunus deneğimleri pek başarılı olmazken; Kürt oynunda nerde durulacağı da belli değil!

Bataklık ve aşmazlık Ortadoğuda dozu aşan ve sınırların buharlaşan, güçlerin hertürlü silahı deneyen bir dünya savaşının bölgesel sıcak çatışmalrına tanık oluyuruz. Aşmaz ile güçler dengesi hep itifaklrı dahi sarsan sonuçlarla yeniden çizilmeye çalışılınıyor. Amerikan Avrupa ve Rus Çin ekseninden tutun; Bölgesel Türkiye iran, Mısır sSudi bölgesel parçalanma yelpazesi; Suni Şii mezhebinden Kürt arap Türk Surnyani daha alt düzeye varan karmakarışık bir Ortadoğu dünya savaşının bölgesel rekabetine tanık oluyoruz. Herkes hamlesini yaparken; aşmazın sonucu da birden altüst olan itifakalrla kayganlıkta ışık arayan gerçeker düşünülüyor. Ama nemi çıkıyor: IŞİD gibi canavarlardan Amerikan müdahalesine varan yeni denklemler! Kapitalizmi veya Emperyalist üst aşamsını bilmeyen, bunları anlayamaz. Hele dönemsel değişen Emperyalist taktiklerin ve emperyalistler arası rekabetin şidetinin genel ekonomik krizle Pazar ihdiyaçlı özü anlaşılmadan Ortadoğu konuşulamaz. Kıbrıs gibi algılarla ve hele de bundan “çözüm” beklerken,Leymosuna gelen gemileri dahi yorumlayamayacak acizliklere hiç anlatı yapılamaz!***

Emperyalist sömürü şeklinde; yeri geldiğinde iç devlet güçerle darbeden seçimle ayara, olmadı mı: bölgesel müdahale ile dizayinleştirme; yetersiz kalındı mı; İMF gibi Uluslar arası kuruluşlar tarafından dayatmalarla “elmalı zehirli şekerleme” yapma taktiği; sonuçta direk Ulusrarası müdahaleci “güvenlik ekonomik iharcı” ile savaşlaştırma seçenekleri sistemin özünde hep kulanılıyor. Bunu yeri geldiğinde medya ile “kurtarıcı” algısı, kararlarla “uluslar arası hukuk kuralı ile” yapılır. Ama değişmeyen bir gerçek vardır: Emperyalist sömürü devamı için seçenekelrin eşitsizliği ve sömürüyü sürdürme adına yapılıyor! Bunun sistemsel bir özü de mutlaka vardır. Hele de son Ortadoğu olaylarında olduğu gibi; eyer tıkanma veya karşıt hamlesi ile başarısız olunuyorsa; dozu artırma, diplomasiyi ile dengeyi bulma gibi hamleler de bolca yapılır. Bunlar Kapitalist özün olmaz sa olmazıdır!***

Nasıl ki savaşlar kapitalist sömürgeleşmenin kaçınılmaz bir gerçeği oluyorsa ve bunlar yerine göre biçimleniyor ise; yine devlet düzenleme ile kontrol etmenin de çeşitlenmesi vardır. Özelikle yeni sömürgecilik sürecinde ve hele de Neoliberal yapılanma döneminde sistem birçok ülkede askeri darbelerle bu konuma geçildi Karşıtı ezme, Neoliebraleşme ile piyasalaşma süreci veya denetimi kurma adına birçok devlete askeri darbeler seçenek olarak politik hamleler yapıldı. Bunu Kıbrıs dizayininde 74 darbesi veya Türkiye de birçok direk veya Posmoderin yöntemli darbeler yapılıp ayarlar oluşturuldu. Hepsinde yerel ulusal olduğu kadar; sistemsel birçok balansın da oluştuğu görülmektedir. Hepimiz bazen şurda yanılırız: Belirli dönemlerde bazı seçenekler ikincil görülmesine aldanarak; bunların sonlandığına inanırız. Bunalrdan birisi de askeri darbelerdir. Nitekim doksanlar dünyasında sistem gücü direk sermaye eline verip piyasalarca denetimi sağlama ile evrensel “güvbvenlik ihracı” yolu ile düzenleme yapma gelişimine; aklımıza artık askeri darbelerin sonlandığı ve seçenek olmaktan çıktığı algısı yerleşti. Zaten özelikle devletlerin özde gücünü piyasaya verip piyasa ile evrensel müdahale etmenin sonunda devlet askeri gücün de kırılacağı amacı oldu. Ancak tıkanma veya görev için merkezin resmi görünümü kırılınca da yine son tahlilde askeri darbeye başvurulduğu da görüldü.

Askeri darbe özü gündemleştirilmeyerek bir anlamda imaj olarak da olumsuzluklar da yok edilmek istendi. Nitekim; Hayiti, Hondoras gibi darbeler özelikle sola karşı olmalarına da özen göstererek gündemleşmedi. Brakalım bunları; Son dönemde Fildişi, Mali, Orta Afrika, ve en son Mısır darbeleri de darbe özü ve sistemsel  balans çizgisinde konuşulmadı. Konuşulmadığı için de son günlerin Türkiye de yeniden Asker güçlenmesi ve AKP Ergenekon itifakı da fazla tartışılmadı! Demeki gerektiğinde darbeler seçenek olarak kulanılıyormuş!

Bir ufak Doksanlar Güvenlik ihracı taplosu: Somaliyi kaçımız konuşuyoruz? Elbet Elşebapın da yaratılma gerçeği ile! YYugoslavya deneğimini ve orda olanların gerçekliğini kaçımız anımsıyor? Başlayalım açık işkalelrden: Afkanistan, ırak, Mali, Orta Afrika ve dahası… Sonuç ne? İsterseniz son Lipya olayı veya Yemen durumu ile Pakistan operasyonlarına gelme şansımız da vardır! Bir de “Bahreyn” gibi olaylar vardır: sakınola bun anımsatmayın! Suriye ve son ırak olayı veya aktarmalı cihatcıların IŞİD gerçeğine hiç değinmek gerekmez! Peki Suni itifakı, “ılımlı siaysal İslam” projesi, karşıt Şii ekseni, azınlıkların savrulması ve nicesi neolacak? Dün dündürle mi geçiştirilecek?Eniyisimi: Kıbrısa gelelim ve “şaheser akademisyenlerimizin” işine gelen kronoloji bilgisi ile çözümü isteyen batılı sözlerle biz yine dünyamızda dönmeye devam edelim! İsmail Kemalı bol bol dinleyelim* Yerel akademisyenlerimizin “AKP yetkililerin dediği gibi” veya bazı siyasal demeçlerle “çözüme odaklanalım”! Olmadı mı: Eroğlunun masabaşında sorunu çözmesini söyleyelim. Hele Türkiye de katledilen zeytin ağaçları gerçeğini bilmezden gelip de; “zeytin dalı ile barış namesi” okuyalım. Piyasa bunlra uyar. Hele uzaktan birileri de sizi projeye alırsa* cepleriniz para da dolar.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin