Mecliste bütçe komitesinde ulaştırma bakanı Taçoy buyurdu ki T izni istihdam yaratmak amacıyla verilmiş. Başka amaçlarla kullanılmasına izin verilmeyecekmiş.
Kendini o kadar haklı görüyordu ki hükümet ortaklarının gözü için bakıyordu ve muhalefetin de dinlediğinden emindi.
Yani ben araç kiralayacağım ama araç bana hizmet verilsin diye değil birileri iş bulsun diye devlet müdahale etmiş. Devlet müdahale etmişse ben o hizmeti veren birim çalışanların maaşını ödemiş oluyorum. Benim paramla bana hizmeti değil başka hizmet vermek için çalışmışlar.
Bizim oyumuzla yönetime gelenlerin yani meclis ve hükümetin cehalet veya yasasal yetkilerini özel düşüncelerle kullanmalarının bir sonucu olarak bizim ödediğimiz paralarla siyasi veya maddi kazanç sağladıklarını öğreniyoruz.
Sen benim ödenekli hizmetlimsin. T izninin verilmemesi halinde ne olacağına karar verdin ki benim paramın harcıyorsun? Birilerine istihdam mı yaratıyorsun? Yani iş yok, o işe gerek yok ama sen iş icat ediyorsun. Bunun için de benden para alıyorsun. Sana bu yetkiyi kim verdi?
Yönetim yönetenlerin değil halkın hizmetçileridir. Bana verdiğiniz hizmet nedir ki paramı harcıyorsunuz?
Bizim bildiğimiz T izni vermek toplumsal yarar için İngiliz devrinde düşünülmüştür. O zaman araç sayısı çok azdı çünkü araç alacak para az olduğu gibi araca binmek de alım gücüne bağlı olarak pahalı idi. Onları korumak ve hizmeti temin etmek için bu yasaklama yetkisi verilmişti. Esas olan yasaklama değil hizmet sağlama olduğu için hizmet yoksa yasaklama getirilemez.
Halka hizmet az araç sayısı olan bir zamanda uzak yerlerdeki halk için hazırda biz araç bulunmasını ve haksız rekabet anlamında o araç sahibinin iflas etmemesini sağlamak için başkalarının belirli güzergâhlarda yolcu almasını engellemek gerekli olmuştu. Onun için izin verilirken özellikle köylerde bulunacak araçların korunması amacıyla düşünülmüştü. Fiyat denetimi de getirilmiş, o güzergâhta başka bir aracın yolcu olması da yasaklanmıştı.
Zamanında araçların yolcu almaya hakkı olmayan yerlerde yolcu alıp almadıkları da denetlenirdi, hem de başarılı bir şekilde…
Bu kural hala bilinmekte ve şikâyetler basında yer almaktadır.
Bakan efendi her halde bunu istihdam yaratmak için verdik derken bir yerde araç bulundurulmasının gerekli olduğunu ve gerekliliğinin gereğinin yapıldığını söylemiyor. Öyle olsaydı denetim yaptıkları görülürdü.
Yolcu artmadan bir güzergâhta yolcu taşımacılığı yapan insanlara rakip olarak başkalarına istihdam yaratmak amacıyla T izni verilmişse onların bir birlerini yemelerine izin veriyor demektir.
Hükümete göre rekabet işleri halleder ama yolcu taşımaya gelince rekabeti kısıtlamaya karar veriyorlar. Uzak yerlerde kalanların ulaşım gereksinimlerinin karşılanması için T izni düşünülmüş olsa her yere ambülans hizmeti vermek için paramızı kullandıklarına göre sağlık dışında ve hatta veterinerlik hizmeti dışında amaçlar için yolcu taşıma hizmeti karşılanmak istenmiş olmalı. Onun için de taksi ücretleri, taksimetre takılması, taksi kalitesi ve bunların denetlenmesi gereklilikleri yerine getirilmiş olmalıdır. Bunlar çerçevesinde T izni veriliyorsa bakana işini yapmış gözü ile bakarız.
Ancak durum hiç de öyle değildir. Köylerde hizmet veren otobüs ve benzerlerinin kalitesi denetlenmemektedir. T izni alınan yerlerden değil canları istedikleri yerlerden yolcu almamalarına göz yumulmaktadır. Denetimin esası polisin denetimidir ama polis bu denetimi yapmamaktadır. Onun için kavgalar basına yansımaktadır. Kaçak taksilere engel olunmaması da kavgaların konusudur. Eylemler de yapılmaktadır.
Bu arada otobüs seferi koymak isteyen ulaşım şirketlerine engel olunması için eylemler T izinlerinin gereğinden fazla verildiğini kanıtlamaktadır. İnsanları başka insanların desteklenmesi için fazla ücret ödemeye mecbur ettikleri anlaşılmaktadır.
Bu durum herkes kesesinden yesin içsin saltanatım var benim deyimine uygundur. Yönetim destekleme adı altında gereğinden fazla T izni vermekte ve kavgalar çıkarmaktadır. Köylerde hazırda araç bulundurma gereği var mı yok mu araştırması yapmadan güzergâh sorunu yaratmakta ve kavgalara kapı açmaktadır.
İnsanları iş bulması için deyip bazı insanların ucuz seyahat olanağından yararlanmasına engel olmaktadır.
İşi serbest rekabeti desteklemek diye seçim kavgası yapan UBP ve DP gibi liberal ekonomi yanlısı geçinenler ile tersini savunan sözde solcular hükümete katılıp tahtaravalliyi işletmektedirler ama bir şey değişmemektedir. Belli ki solu da sağı da anlamış da solcu veya sağcı olmuş değillerdir. Ya bilinçsizce olmuşlardır ya da sırf seçmen tavlayacak yer ararken kararlarını vermişlerdir.
T izni verme yetkisi yani ulaşımda kısıtlayıcı önlemler alma yetkisi asıl olan kısıtlama değil serbestliktir (serbest bırakmadır) ilkesiyle çeliştiği için hukuk çiğnenmektedir.
Ekonomik balımdan güçsüzlerin desteklenmesi görevi de birini desteklerken diğer desteklenecek olanlara ve halkın tümüne yük bindirmek suretiyle belirsiz hale getirilmekte ve idarenin şeffaflığı ve hesaba çekilebilirlik ilkesi çiğnenmiş olmaktadır.
Bakan efendi de T izinleri istihdam yaratmak için verilir diyerek işinin anlamını bilmediğini kanıtlamış olmaktadır.
Bu iş bu kadarla kalmamaktadır. Koca meclis bunları dinlerken konuları irdeleme yeteneği olmadığını göstermektedir.
Tıpkı belediyelerin tartı ücreti talep etmeleri ve ne bir şeyi tarttıklarının görüldüğünü ne de esas olan kalite kontrol olduğuna göre kalite kontrolü yaptıklarının görüldüğünü söyleyen yoktur. Tartmanın nedeninin kalite kontrol olduğunun unutulduğunu görüyor ve sade para kazanma hakkı olarak görüldüğünü anlıyoruz. Amma kimse bundan rahatsızlık duymuyor.
Anladık belediyecilik demokrasinin temele yayılması için yararlıdır ama bırakın demokrasiye hizmet etmelerini devletin batmasına hizmet ettiklerine göre demokrasiye geçişe başlanması için adım atılmasını da engellemektedir. Çünkü batmış maliye yönetimi Türkiye’ye mahkûm etmiş ve demokratik güdümlü bir yönetim dayatmasını sağlamıştır.
Nereye bakarsak ayni çok boyutlu batış hikayesini görürüz.