Açıkça yazayım bu yazıyı yazarken, eleştirilere ve düşüncelere katkıda bulunmak ve de diyalektik düşüncenin, “Dostuma karşı acımasız, düşmanıma karşı merhametliyim” düşüncesini ilke aldığımı belirtmek isterim. Bu sadece düşünceye katkıdır diyorum.Geçen hafta hanım bir milletvekimizin meclis içinde karşılaştığı kaba veülkemizde varolan feodal erkek baskısını yansıtan tecavüzcü hareket ve sözler elbette kabul edilemez. Bu tip ilerici bir tavrın gerici kesimlerden özür dilemesi de olmaz çünkü bu hanım arkadaşımızın hedeflediği modern, çağdaş bir insanlık modelidir.Bu hanım milletvekimizin sadece meclis içindeki karşılaştığı kabalıklar değil ama meclis dışında ve bilhassa sosyal medya içinde kendisine karşı yazılanlar da kabul edilemez. Ben bu milletvekilimizin dünya görüşü meclis içinde olmasını gerektirir diye görüşlerine de karşı çıkmam.Küçümsemem de. Ama bazı çelişkilerden dolayı olayı “show” olarak sırf eleştirmek için ortaya koyduğumu amacımın da tartışma yaratmak olduğunu belirteyim. Sonuçta kendi özgür iradesi bunu gerektiriyor diyorum. Ama kendi eleştiri hakkımı bu yönde belirtmem de benim özgür iradem ve toplumsal sorumluluğum gereğidir diye düşünmekteyim. O, bu şekilde meclis içinde kalarak mücadele etmek de isteyebilir. Ama gelgelelim bir başka olay daha vardır ki bu da hiç hoş karşılanmaması gerekir diye düşünmekteyim. Bu hanım milletvekilimiz kendisini sol diye niteleyen ve geçmişte de bu şekilde hareket eden bir parti içinden çıkmıştır. Tabi bu partinin solun neresinden çıktığı, bir zamanlar hangi sol felsefeye dayanarak emekçi halk kesimlerine liderlik yaptığı ve de şimdilerde artık nereye geldiği de tartışılmaktadır. Ama bana göre esasında bunu irdelemek ve de bu hanım milletvekimiz son derece çağdaş, liberter(özgürlükçü) mesajlar vermeye çalıştığında, partiyle çelişmesinin aslında bir bakıma partinin ideolojik bakımdan kendisİyle uygunsuzluğu ve de bu partinin şu anda ideolojik çöküş (veya gerileme, sağcılaşma,u.ı) içinde olmasından ötürü de, konumunun, bu hanım milletvekilimizle partisinin ters veya çelişkide olmasını getirdiği de görülmektedir.Aslında ben ayrılığın veya farklılığın, eğer varsa ki görüntüde vardır, verilen demeçlerden veya sessizleşme veya hareketsiz kalınmadan dolayı,öyle de görülmektedir, ideolojik olduğunu , bu çelişkiyi devamlı vurguladığımı, daha önceki yazılarımı okuyanlar da bilecekler, ya da göreceklerdir. Ben olayı bu noktaya getirerek yorumumu yapmaktayım. Parti hakkında birkaç defadır yazdığım yazılarda bu olaya devamlı açıklık getirmeye çalıştım ve yanılmadığımı da bu hanım milletvekilimiz kendi ideolojik görüşlerini dile getirdiğinde, partinin bocalaması gibi görülen sessizleşmesi ve hatta mecliste yemin töreninden sonra parti başkanının “Bir Daha asla benzer konuşmalar , aynı Müsamahayla Karşılanmayacaktır” şeklindeki açııklamalarında açıkça gördüm.
Ben tekrar söylüyorum: Bu hanım milletvekilimizle düşüncede bir terslik içinde değilim. Çok haklı konuşmalar yapmakta ve aslında konuşmalarıyla topluma da bir motivasyon getirmektedir. Bu milletvekilimiz sol-ilerici bir partinin de sahip olmasını gerektiren aktif poitikayı göstermektedir. Ama bu şartlar altında şimdi başkanlık veya parti yönetimi ile ters düşümüşse ve devamlı tepkiyle karşılaşacaksa bu tersliğin dıştan bakıldığında “show” havası görünümünde olmaması için partiyle birlikte ağız birliği edilmiş bir şekilde verilmesini akla getirmektedir. Aslında bir dilemma yaşanmaktadır. Veya artık bu şartlar altında milletvekili arkadaşımızın konumunu belli etmesi ve partiye karşı artık konumunu açıkça ortaya koyması gerekmektedir çünkü bu hanım arkadaşımız bir şekilde parti içinde sessizleşmekte, zaman ve şartlar çok doruk çıkışlar gerektirdiğinde özgür iradesini ortaya koyarken daha sonrta tekrar sessizleşmeler yaşanmaktadır. Şimdi belli ki bize dıştan bakıldığında üç yorumlama yapmamızı gerektiren hal göze çarpmaktadır:
1-Bu hanım milletvekilimiz partisiyle ters düşeceğini bile bile kendi ideolojisi doğrultusunda her türlü riski göze alarak bu açıklamaları yapmaktadır.
2-Partisini de kendi doğrultusunda düşünür bir duruma getirmek istemektedir.
3- Parti bu açıklamalara hoşgörü göstererek partinin çoğulcu yapı kazanmasını istemektedir.
4-Parti içinde çeşitli görüşlerin tartışıldığı demokratik özgürlükçü yapıda olduğunu göstermeye çalışmaktadır(Öyleyse niye tepkiler oluyor?).Bu dört görüşün ortaya çıkması elbette benim yazdığım eleştirel “show” kelimesini de ortadan kaldırır ve benim bu düşüncemi bertaraf edicidir. Yani bu dört faktörün açıkça sahiplenilmesi, partinin de her zaman Doğuş Deya’ya sahip çıkarak ilk andan itibaren onu koruması gerekmektedir.
Parti içinde geçmişte Liberal ekonomiye sempati besleyen kişi veya kişilerin hatta milletvekillerinin olduğunu ve bunların açıklamalarının da hoşgörüyle karşılandığını da görmekteyiz.Partinin şu anda içinde bulunduğu hükümetin de eğilimi liberal ekonomidir ve daha fazla sermayenin korunmasını hedeflemektedir. Parti koalisyon hükümetine gelir gelmez elektriğe büyük bir zam getirerek halka karşılayamayacağı büyük bir zorluk ve ekonomik yük getirmiş bunun telafisi ise hemen hemen olmamıştır. Geçmiş hükümetin yaptığı maaş azaltmalarını bu hükümet de devam ettirmiştir. Görülüyor ki partinin ekonomik politikası sol değildir ve pek tabi ki liberter düşüncelere karşı da bu yönde toleransı olmayacaktır. Parti sağa kaymıştır ve maalesef ideolojik bir analiz yapılırsa daha önce mensup olduğu ideoloji de, 1917 sonrası SSCB’de görülen, sola karşı devrim yapan Sovyet Bürokrasisi’nin ideolojisiydi ve 1990’lardaki çöküşün de sebebi buydu.Bu aşamada ben bu partinin çoğulcu görüşlere saygı duyacak bir yapısı olduğunu, bu kısa yaptığım analizde de görmemekteyim. Sovyetlerde Bolşefik partinin bürokratik yapısı her zaman için göze çarpmış, Lenin ve Troçki gibi devrimciler bu yapıyı her zaman eleştirmişler hatta 1917 yılında halk sokaklara çıkmasaydı, Bolşefik partisinin hantal ve bürokratik yapısının devam edeceğini ama işçilere ve halka gidilerek onların da desteği alınarak Bolşefik partisinin ezilen kitlelerin liderliğini yakaladığı, bugün birçok devrimci vurgulamaktadır.Birçok Marksist biliminsanı, Sovyetlerde 1917 sonrasında bir karşı devrimin yapıldığı ve Bolşefik partisinin gericileştiğini söylemektedir. Kadın anarşist ve ilk feministlerden Emma Goldman’ın anılarını okuyanlar onun bu gerçeklere parmak bastığını göreceklerdir.
Sovyet Devriminde 1917 yılında katılan daha sonra da ayrılan anarşistler,devlet varken, seçimlerle mecliste bulunmanın ve de devlet varken temsiliyete çalışmanın ve böyle bir partinin herşeye müdahale ederek iktidarını artırma ve yasa yoluyla üstün gelerek her zaman bireylerin ve grupların inisiyatifini yok etme yolunu aramaya çalışacağını söylemektedirler (Robert Graham, sf.438, Anarşizm).
Düşünceye bir katkı olarak da bana çok etkili olduğunu gördüğüm aşağıdaki alıntıyı da yapıyorum:
“Emekçi sınıfların tarihsel özgürlük mücadelesi, mutlaka ve kaçınılmaz olarak, hükümet etkisinin dışında devam eder. Politik, ekonomik ve toplumsal baskıya karşı mücadele, insanın insan tarafından veya bireyin hükümet tarafından sömürülmesine karşı mücadele, daima ve kendiliğinden, aslında, bu sıfatla hükümete karşı da mücadeledir. Hangi biçimde olursa olsun politik Devlet ile devrimci çaba bağdaşmazdır. Karşılıklı olarak birbirini dışlarlar. Kendi gelişim hattındaki her devrim bu alternatifle yüz yüzedir: Bağımsız olarak ve hükümete rağmen özgürce inşa etmek ya da içerdiği tüm sınırlama ve durgunlaşmayla birlikte hükümeti tercih etmek… Toplumsal Devrim’in yolu, örgütlü ve bilinçli kitlelerin kurucu özgüveninin yolu yönündedir; yani, Anarşinin yönünde. Yeni toplumun inşası için Devlet veya hükümet değil, ağır işçilerce gerçekleştirilecek sistematik eşgüdümlü toplumsal yeniden kurulum gereklidir…”(Aynı klitap sf.459).
Toplumsal düşünceleriyle ayrı düşmediğim ama doğal olarak eleştiri yaparak yardımcı olmak istediğim bu milletvekili arkadaşımıza ve de toplumun düşünüp tartışmasına yukarıdaki fikirlerimle son zamanlardaki gelişmeler üzerinde katkıda bulunmak istedim o kadar…