Hasan Çağda – Kıbrıs Gazetesi
Kıbrıs Gazetesi’ne konuşan YKP Yürütme Kurulu Üyesi Murat Kanatlı ve “Kıbrıs’ta Vicdani Ret İnisiyatifi” aktivistleri Halil Karapaşaoğlu ve Haluk Selam Tufanlı, vicdani ret konusuyla ilgili açıklamalarda bulundu.
Murat Kanatlı, vicdani ret aktivistlerinin devam eden yargılanma sürecinde, bugüne kadar verilen kararlarda “vicdani ret hakkının varlığının” tescil edildiğini, ancak uygulanması için meclisin bu konuda düzenlemeler yapması gerektiğinin altının çizildiğini vurguladı.
Kanatlı: Yargılanmalar devam ediyor
Vicdani Ret İnisiyatifi olarak bir süredir çeşitli girişimlerde bulunduklarını belirten Murat Kanatlı, vicdani retçi aktivistlerin 2011 yılından beri mahkemelerde yargılandıklarını kaydetti.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nin vicdani ret ile ilgili birçok karar aldığını vurgulayan Kanatlı, kişinin yalnızca askerlikten önce değil, askerlik süresince veya sonrasında da vicdani reddini ilan edebileceğine dair kararlar üretildiğini belirtti.
Türkiye ve Ermenistan’ın 2011 yılından beri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. Maddesini ihlal suçundan 7 tane davadan mahkum olduğunu vurgulayan Kanatlı, bu davaların 2 tanesinin ideolojik, 2 tanesinin ise dini vicdani ret olduğunu ifade etti.
Murat Kanatlı, “Benimle ilgili 2011’deki davada Anayasa Mahkemesi’ne gittik. Daha sonra Askeri Mahkeme’de benimle ilgili bir mahkumiyet kararı çıktı ve Askeri Yargıtay’a başvurduk. İki kararda da açık şekilde vicdani ret hakkının varlığı tescil edildi ve bu coğrafyada uygulanmasına dair göndermeler mevcuttu ama bununla ilgili olarak iradenin Meclis olduğu ve yasa koyucu tarafından düzenlemeler yapılması gerektiği söylenmişti” diye konuştu.
Vicdani Ret İnisiyatifi olarak yayınladıkları ve meclise de gönderdikleri açık mektupta değişiklik önerisini sunduklarını ifade eden Murat Kanatlı, nasıl bir değişiklik olması gerektiğini net bir şekilde ortaya koyduklarını söyledi.
Vicdani ret hakkının düşüncelerinden ve dini gerekçelerden dolayı ortaya çıktığını vurgulayan Murat Kanatlı, genel kabul gören uygulamayla, sivil bir komite tarafından vicdani ret ilanının karara bağlanarak karşılığında mükellefiyet süresi boyunca sivil hizmette bulunmayı talep ettiklerini kaydetti.
Askerlik Yasası’nın 3. maddesinde muafiyet kısmında ek önerisi yaptıklarını söyleyen Kanatlı, ilgili komitenin başkanı Tufan Erhürman’ın, talebin Anayasa ile çelişkili olduğunu öne sürdüğünü belirtti.
Mal Tazmin Komisyonu’nda da daha önce Anayasanın 159. Maddesinin ihlali durumu olduğunu kaydeden Kanatlı, Anayasa Mahkemesi’nin ilk okumada ihlal olabileceğini iddia etse de sonrasında her yasa ve düzenlemeyi uluslar arası konvansiyonlar çerçevesinde okumak gerektiğine karar vererek UBP’nin itirazlarının reddedildiğini vurguladı.
Anayasa Mahkemesi ve Askeri Yargıtay kararının net bir şekilde vicdani rettin uluslararası hukuk çerçevesinde karara bağlanmış bir düşünce özgürlüğü hakkı olduğunu ortaya koyduğunu belirten Kanatlı, yapılacak düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olmayacağını söyledi.
Karapaşaoğlu: Militarizmin her türlü insan ilişkisini reddediyoruz
Ülkede çok sayıda işsiz üniversite mezunu genç bulunduğunu belirten Karapaşaoğlu, vicdani retçi gençlerden aldığı eğitim doğrultusunda yararlanılabileceğini söyledi.
Halil Karapaşaoğlu, “Üniversite mezunu mimar var, mühendis var, öğretmen var, tasarımcılar var ve bu insanlar zaten işsizdir. Ben İngilizce öğretmeniyim. Askerlik süresi boyunca herhangi bir yerde hizmet verebilirim. Ya da ne olabilir hastane veya belediyelerde çeşitli alanlarda hizmet verebilirim. Halkın içinde ve her türlü sivil hizmet olabilir” diye konuştu.
Kesinlikle ordunun içinde geri planda hizmet vermeyi kabul etmediklerini vurgulayan Karapaşaoğlu, Mecliste bu konu üzerinden yapılmakta olan tartışmaları reddettiklerini vurguladı.
Militarizmin her türlü insan ilişkisini reddettiklerini belirten Halil Karapaşaoğlu, orduya hiçbir şekilde katkı yapmayacaklarını söyledi.
“Askerde yaşadıklarım kararımda etkili oldu”
Birçok kişi gibi vicdani ret düşüncesini aile, toplum ve arkadaş baskısı nedeniyle bir süre ifade edemeyip pratiğe de dökemediğini kaydeden Halil Karapaşaoğlu, askerlik yaptığı sürede kendisinin ve arkadaşlarının maruz kaldığı fiziksel ve psikolojik şiddet olaylarının vicdani ret kararı almasında etkili olduğunu söyledi.
Karapaşaoğlu, “Yaşananlar karşısında başka bir sorgulama sürecine geçiyorsun. Ben niçin bunların içinde olayım ki? İnsanın tek tipleştirilmesine, insanın insan olma felsefesine aykırı bir şeydir. Kaybedecek bir şeyin de olmadığı bir coğrafyadayız. İşsizlik var bu ülkede. Ülkenin ekonomik ve sosyal koşulları seni biraz daha cesaretlendiriyor. Kaybedecek bir şeyin olmadığını görüyorsun günün sonunda. Bir yıl sonra bu ülkede ne olacağımı göremiyorum” diye konuştu.
29 Ekim törenlerinde vicdani ret karşıtı pankart açılması üzerine, 15 Kasım törenlerinde düşünce özgürlüklerini kullanarak pankart açtıklarını, ancak polisin kendilerine şiddet uyguladığını vurgulayan Karapaşaoğlu, 19 Temmuz davası sonucunda, isteyen herkesin pankart açıp eylem yapabileceğine dair mahkemenin kararı bulunduğunu söyledi.
Tufanlı: Zorunlu askerlik bir insan hakkı ihlalidir
Vicdani retçi Haluk Selam Tufanlı, Vicdani Ret İnisiyatifi aktivistleri olarak en büyük amaçlarının, en büyük insan ayıbı olan savaşlarda kullanılmak üzere insan yetiştiren zorunlu askerliğe dur demek olduğunu vurguladı.
Toplum üzerinde örümcek ağı gibi örülen militarist milli değerlerin de farkında olduklarını kaydeden Haluk Selam Tufanlı, sadece savaş durumunda değil, barış durumunda da insanların aklı, ruhu ve bedenine hükmederek kontrol altına alan militarist yapı olan askerlik kurumunun kendisine karşı mücadele için yola çıktıklarını kaydetti.
Mahkeme ve yargılanma sürecinin devam ettiğini ve 11 Aralık’ta kendiyle ilgili kararın açıklanacağını belirten Tufanlı, büyük bir ihtimalle mahkemenin hapislik cezası vereceğini söyledi.
Sürecin devam ettiğini dile getiren Haluk Selam Tufanlı, “İnsanların vicdani ret hakkında düşünürken, biraz kalıpların dışına çıkarak, askerlik kurumunun ne için var olduğu, bir insanın neden canını feda etmesi gerektiği ve neden bir kimsenin canını almak istemesi gerektiğini de düşünmeli” diye konuştu.
Savaşlar ve askerlik hizmetinin, devletin vatandaşına uyguladığı şiddetin en üst seviyesi olduğunu vurgulayan Tufanlı, zorunlu askerliğin bir insan hakkı ihlali olduğunu söyledi.
Haluk Selam Tufanlı, “Zorunlu askerlik, bir insana zorla düşmanlık, ırkçılık ve milliyetçilik aşılayarak savaş makinası haline getirmektir. Biz bunun karşısındayız” diye konuştu.
Sadece askerde değil, toplumun içinde de “evler vatandır, okullar kışladır” zihniyetiyle yüklenen erkeklik rollerinin her an savaşa hazır ruh haline bürünmüş kişiler yarattığını ifade eden Tufanlı, bu askeri ruha büründürme çalışmasının kadın cinayetlerinden de ayrı tutulamayacağını vurguladı.