Siz Kuzey Kıbrıs semalarında dolaşıyorsanız; belirli “aydın, politikacı ve uzman” dinliyorsanız; günün güne uymadığı ve kazanan yanında sıralanma yarışının adeta komedinin yeni versiyonlu oyun gibi seyredip, bıkıp gülemeyecek duruma gelirsiniz. Bizim seçimler dönemi süreçten bir kopup yeniden seçim bitince bırakılan yerden devam edilen garip bir döngünün esirleşmiş sosyal gerçekleridir. Sonra eyer kazanan değişmiş ise; hemen dünün düşmanı bu kez yalaka ve yağ çekmenin sırasına girip yerini koruma yarışına girilir. Son günlerin Kuzey Kıbrıs’ı adeta düne dek yerden yere vurulan Akıncının, saraya gitmesi ile ona en çok hakaret edenlerin, şimdi ekranlarda nasıl yalaka yarışına girdiklerine tanık oluyoruz. Kimse alınmasın; siz eyer böylesi kapaklığı, yalakayı yapıyorsanız; size söylenmesi gerektiğini de artık bilmeniz gerekir. Doğrusu zamanında Akıncı için çok terleyen belirli kesimler nerde ise başarılarının tadını dahi çıkarmadan, dün onları dıştalayanların, yalakası arasında boğulup kaldılar. Hiç siz eskiden beri bolca Akıncı taraftarı olan TDP veya Ortam gazetesinden birilerinin öyle ekranda başarının sevinci ile konuşup beklentilerini söyleme şansını gördünüz mü? Elbet arada mutlaka bir şeyler duydunuz. Ama yeniden “uzmanlar, deneyimler, gazeteci uzmanlar” sıralanıp övgüler çekip dün söylenen terslikleri unutturmaya çalışıyorlar. Bir anlamda bize “Lagaluga” politikasının yazılım devamlılığını yapıyorlar.
İsterseniz tanıdık birinin hem de “donayim” etiketini bol kullananın kısa son dönem seçimsel duruşunu özetleyim: iskelede Yayanın meyhanesinde nasıl Eroğlu çevresi ile stratejiler çizdiğini görenler duyanlar vardır. Sonra olay gelişince birden eski saraylı dostunun ifadesi ile de “uyarılınca” ve Eroğlu’nun kazanamama şansı ortaya çıkınca; utangaç şekli ama yine bol atış sözlerle Sibel’i destekler yörüngesine girdi. Popülist akıl verip atıp tutup “kahkahalı gülüşleri” savurdu. Ama kervan yoldan sapınca ve Akıncı ikinci tura kalınca; ekranlar zaten onsuz olamayacağı için de hemen daha dediklerinin yazdıklarının izi silinmeden; kendinin “Akıncının kazanacağını” söyledi! Zaten ilk tur sonrası sonuç netleşti.
Şimdi yazıyı yazmadan önce 2 kanalda ayni “uzman donayim popilist” gibi çıkıp hem Akıncıya övgüler, hem de Türkiye ile olan ilişkiyi yumuşatıp ötelendirme lafları sıralamaya devam ediyordu. Dedik ya: ben TDP veya Ortam Gazetesinden birileri bu konuda budenli yalakalı övgüler elirtmediler. Çünkü bizim Lagaluga siyasetimizin işbirlikci ruhiyesinde abartmak ve onuturup yenisine şakşak tutma ilkesi belirleyicidir! Halbuki doğrusu ile yanlışı ile Akıncıyı baştan olduğu gibi konuşsak tartışsak, şimdi düşülen abartılı yeni koşula gelmezdik. Hele de öne çıkan kesimlerin yalpalama şeklini de izlerken….
Bizde atışlar serbestir. Uzmanlık etiketleri de bolca yaygın şekli ile dağıtılmaktadır. aArada son meclis olayı gibi “pehlivanlar da” çıkmaktadır. Fakat gerçekler hiç söyletilmek istenmez. İnanırmısınız; Türkiyenin AKP iktidarını nerede ise Türkiyedeki AkKP dalkavuklarından daha fazla savunan kesimlerimiz vardır. Bir de şu dünya yorumu! Uluslar arası koşullar uygundur! Hangi koşul deyince de; verilen gelişigüzel demeçleri sıralayıp işi tamamlarlar. Tabi demeçler boş ise: “Kritik önemli açıklama* Çarpıxcı sözler” gibi kelimeleri başa koyarlar! Hani Neoliberal meşur öğreti var ya: “imaj yaratmak için kelimeleri abartarak içi boş kulanıp, öne koymak” sanatı!
Elbet gariplikler de oluyor: Akıncı Türkiye diyaloğunu hiçseleştirerek ama kendilerini de işbirlikci eksende tutma çırpıntısı sonucu da; Türkiyede olan gelişmelere de dokunmama tuzağında dolaşıp dururlar. Konu baştan imaja ve yalakaya boğuldu. Olanlar değil, birilerinin kendini yeni ortama uydurtma oyunu oynanıyor. Bundan dolayıdır ki Akıncı banbaşka akıncı olurken; konular yeniden pişirilip aynen sunulmaya başlandı. Elbet bazı sol eksenliler de Akıncıyı Türkiyeye karşı çıkıp bir sistem değişimi yaratacak algı ile sundular. Şimdi bu kesim sesiz! Hat da destek verirken çıkardıkları sesi, seçim sonrası gelişmelrle bir yerde tutmaya çalışıyorlar. Meydan abartı “donayimcilere” kaldı….
Hemen etrafımızdan uyarılarla makaleyi noktalayım: Kimse Yemen olayını zaten konuşmuyor. Sudilerin yeni atakları ile bölgesel güç merkezi rolunu da sorgulamıyorlar. Şimdiden bizat ABD basınınca da yazılan “Türkiye Sudi itifakı Haziranda yürürlüye sokulmaya çalışılınıyor” tehlikesi de konuşulmaz! AKp gerçeği ile ilerdeki sonuçları görmezden gelinip; “Türkiye de Kıbrısdda çözüm istiyor” ezberi tekrarlanıyor!
Not: Yakın tarih ile günümüz bağlantısı hep bilinmezlikle geçiştiriliyor. Kuzey Kıbrıs ilhak adımlarındaki önemli kavşak kararlarını alanları, biz hep “Kıbrıs için uğraştılar la” anıyoruz. Özal döneminde üretimsizleştirme ile ilhaklı müdahaleler bilinmezlikten gelinip ayni yafta yapıştırıldı. AKP dönemidnde ikinci ganimet paylaşım süreci başlarken de “Erdoğan barış istiyordu” lafları ile örtülüyordu! Bu önemli siyasal gerçekleri sakın unutmayın! Bir de şu “evet hayırı” unutmayın! Ama onların istediği gibi değil elbet! Akelin güvence isterken; Gülün Rusyaya gidip nasıl veto ile engel koyduğu veya ingilterenin günvence isencini geçiştirdiği hala akılda! Ama bizler “onlar hayır dedi” ile kendimizi başarılı kıldık. Hele ikinci ganimet dönemi ile rum malarını da satarken….
Hala Türkiyenin 20 Temuz 1974 tarihli savaş ilanı dururken de nasıl barış oluştu?