Seçim davulu erken çalındıydı. Her açıdan ele alınacağını ummak hakkımızdı ama alınmadı. Bizim yanda her açıdan ele alınmayacağı zaten biliniyordu. Seçime katılmama çağrısı yaparken değişiklik umudu yoktu.
Nitekim öyle olduydu. Medyada partiler oy devşirmek için ne yapacak, kim aday yapılacak gibi değerlendirme uğraşı başı çektiydi. Son yılların projeler sergileme istemi de unutulmadığı için adaylar da proje yarışına girdilerdi. Ancak dert oy kapma olduğu için projeler halkın desteğini alma amaçlı anlatma amaçlı olmamıştı. Güzel görünenler seçilmişti.
Seçim bitince destekçilerin bir kısmının umutlarının kursaklarında kalacağını iddia etmiştik şimdi üzülerek bunun bu günden farkına vardıklarını görüyoruz.
Destekçilerin bir kısmı dedim ya, onlar Kıbrıs sorununda deprem olacağını umuyorlardı. Onları kastettim yoksa oy verenler arasında gelecek seçimlere ilişkin şu kazanırsa bizim partinin yelkenine rüzgâr sağlar diye umanlar da vardı, partisine bir şamar olacağını umup partisi içinde hesaplaşmaya hazırlananlar da vardı. Bu tipleri kastetmedim. Onlar fazla üzülmezler, bir yolunu bulup kendilerini unuttururlar, hatta yağ gibi üste de çıkarlar.
İşin başında oy kullanma oranı düşecek ama her oy kullanmayan da bizim görmek istediğimiz gibi bilinçli boykot yapmayacak, onun için ne kadar boykot edildiğini dikkatle izleyerek görmemiz gerekir demiştik (YKP). İnceleyeceğiz.
Oy kullanmayanların oranı halkın seçilen adaydan fazlasının katılmaması nedeniyle çok ilginç olduğu bellidir. Onlar çok önemli bir kopuşun olduğunu ortaya koyuyorlar. İster al birini çal ötekine desin isterse Türkiye’nin burada her işe maydanoz olmasına karşı çıkmış olsun, isterse de anlayıp izleyip gerçekten Kıbrıs’ta çözüm olsun demiş olsun hepsi de önemlidir. Bu yönetim düzeni iflas etmiştir. Seçilme şansı görülüp desteklenen parti veya partisinden utanıp bağımsız aday olan kişi umut yaratamamıştır çünkü çare gösterememiştir. Onlar için Kıbrıs sorununu çözeceğim diye yapılan iddialar da Eroğlu’nun çözmeyeceğim demesi de farklı bir sonuç yaratamamıştır.
Seçime katılmayanlar esas dikkate alınması gerekenlerdir.
Yönetim özsaygısı olan bir yönetim olsa hemen seferberlik ilan eder ve yönetimi baştan sona gözden geçirtir. Geçirtir diyorum çünkü kendisinin görüp geçirecek hali yoktur. Olsaydı bu hale düşülmezdi. Ama burada bile bir sorun var. Halkın bunu görüp oy vermemekle yetinmeyip boykot etmesi gerektiğini daha çok görürdü. YKP’nin kampanyası yeterli olmadı. Nedir o görmesi gereken: seferberlik için alınacak kararda ve uygulamada paraya mı gerek var, elçiliğe uğraması gerekir, uzmana mı gerek var Türkiye’den saplaması gerekir, TC ile imzaladıkları sosyal, ekonomik ve kültürel pakette yer vermesi gerekir. Onun için de yavru vatanlığı kabul edip boynunu uzatması gerekir. Kıbrıs sorununu çözmeden de yavruluktan kurtulamayacağını görecektir.
En bozuk teknikle yolları yüzüne gözüne bulaştıran yatırımcı müteahhitler ve ne işe yaradığı, parayı başka işe yatırsa daha iyi olmaz mıydı sorusu sorulmamış projeler için kararlar TC tarafından alınırken varacağı nokta bundan iyi olamazdı. Hatta şu anda TC önderliğinde getirildiği bu hal ile tepe taklak gitmeden yapacağı bir şey de yoktur.
Halk bunu hissetti. Umudunu yitirdi daya iyi olmaz dedi. Kıbrıs sorununu çözen olsa bile daya iyi bir ortam olacağına inanç yitirildi.
YKP’nin farkı çözüm olmadan da daha iyi bir ortam yaratılabilir ve Kıbrıs sorunun çözümü de sağlanabilir inancıdır; yeter ki TC işe karışmasın. Seçe seçile toplum yolunu bulur.
Derler ya biz istesek de çözüm gelmez çünkü Rum Kıbrıslılar Türk Kıbrıslılarla yönetimi paylaşmak istemezler; o iddiaya rağmen YKP inanır ki müdahalesiz seçimlerle değiştirilen yönetim hali yolu açar. Bunun doğal sonucu da Kıbrıs sorununun çözümü olur. Bunu başaran toplum çözümden korkmaz ve diğer Kıbrıslıları da çözümün yararlarına inandırır.
Oyunu kullanmayanlar gerçeklere dikkat ederse ders istemez. Her şey ortadadır. Bir anda tarafsızlık vaat edenlerin neyin tarafı olduğu gözlerinin önüne konulmuştur. Makamlar el değiştirmeye başlanmıştır. Gerekçeler havada uçuşuyor ama meritokrasi (liyakat) yerlerde sürünüyor.
Hukuk devletinde gerekçesiz karar alınamaz kuralı mahkemelerimizde de geçerlidir. Meclis ülkeye büyük zarar veren gerekçesiz atama ve görevden alma yetkisini vermiştir ama anayasa mahkemesi kamu makamının gerekçesiz karar alınamayacağı ilkesi nedeniyle görevden alınana verilmemesi demek gerekçesiz karar alınabilir demek olamaz çünkü anayasanın emridir ve yasa ne derse desin gerekçe yazılmalı ve istenildiğinde gösterilmelidir demiştir.
Doğrusu da görevden al ama kararının hesabını ver kuralı egemendir.
Çağdaş anayasalardan alıntı yapacaksın, Common Law geçerlidir diyeceksin sonra da geri ülke diktatörlüğü gibi adamını alıp atayacaksın, olmaz.
Solcu aday varmış oy vermezsek yalnızlaşırız demek samimi ve iyi niyetli bir tutumdur ama bie şey halletmez. Ortam çok geçmeden kendini gösterir.
Dostlar sağ olsun imiş, gün geçmeden linç etmeye meraklı imişler diye sızlanmaya başlarken olacakları görmedi mi idi? Onun bu şeklide davranacağını kestiremedi mi idi? Soru çok. Sorun ve yanıt verin.
Harcanan o kadar para nasıl çıkarılacak? Onu da düşünün ve halka kendin ettin kendin buldun deyin. Acımaya gerek yok. Zaten bunları dinleseydi gerçek siyasal partiler yaratmak için baskı yaratmaya çalışan çok olurdu.
Daha bugün radyodan UBP’li bilenen birisi “ne üyeliği yahu, ben yıllardır UBP’ye uğramadım. Sen bile (sıkı bir muhalife söylüyor) UBP üyesi olarak kayıtlı olabilirsin. İnan bana partilerin üyelerini kimse umursamaz ve doğru dürüst kayıt yoktur” diye konuşuyordu. Onun için seçmen oy olarak görülür ve her şey ona göre düzenlenir. Medya da ona göre ne olacak diye konuşacağında sadece kim ne oyu olacak, kampanyada hangisi başarılı, sonraki seçime etkisi ne olacak diye değerlendirir.
Bu gidişle vay başımıza… Seçim olsa da ertesi gün öfkeli sesler dostça konuşma haline dönüşür ve statükonun dokunulmadan sürdüğü anlaşılır.
Statükoyu değiştirecek olanlar halkın açık, belirgin bir isteğe sahip çıkıp oyunu kullandığı dolayısıyla seçtiğinin arkasında olmaya kararlı olduğu bir ortamı sağlayabilirse başarılı olabilir.
Birisi yüksek perdeden itiraz etti diye lafını evelemeye başka anlamlara da gelebilsin diye evirip çevirenler oy kaybetme endişesi var diye affedilirse bilinçli destek olmadığı anlaşılır. Kimse de statükoya el atamaz. Statükoyu değiştireceğim diye yola çıkan halk bilinçli desteğe karar vermediyse oy alamaz, kandıran oy alırsa altında kalır.