yaklaşımlarHalil KarapaşaoğluDağa sırtını yaslayan adam – Halil Karapaşaoğlu
yazarın tüm yazıları:

Dağa sırtını yaslayan adam – Halil Karapaşaoğlu

Yeniçağ podcastını dinleyin

halil (2)Onun solunda bir polis benim sağımda başka bir polis…

Dağa doğru yürümeye başladık…

Dağlar kimilerine gerillayı çağrıştırır, kimilerine kekik kokusunu kimilerine kaybolmayı…

Eşkiyalar, cinayetler, aşklar ve daha nice şeyler…

Dağları anlata anlata bitirememiş şairler…

Güvenlik Kuvvetleri’nin Boğaz’daki karargahına ilk kez yürümüyorum…

İlk kez yürüdüğümde sanki son kez yürüyormuşum gibi gelmişti…

Kış ayında bir akdeniz havası vardı…

Uzaktan gelen bir koku…

Ne olduğunu anlayamadığım…

O yürüyüş yine polisler eşliğinde başlamış, Hamitmandrez Askeri Cezaevi’nde askerlerle son bulmuştu…

*                                  *                                  *

Oysa ki düşünecek ne kadar çok şey var…

Dikilecek ne kadar çok ağaç…

Ve sevecek ne kadar insan…

Çocukluğumun ovaları geliyor aklıma…

Sonunu göremediğim, sonuna gidemediğim mesaryanın dümdüz ovaları…

Akşam üzeri yürüdüğüm o toprak yol…

Çamurun üzerinde yalın ayak koştuğum o yol geliyor aklıma…

Sağımızdaki polise anlatsam, bahsetsem ona

Bir kekliğin…

Bir bıldırcının…

Güvercinin belki de…

Havada nasıl süzüldüğünü…

Anlar mı beni?

İzlemiş midir yabani bir kuşun kafese kapatıldığında başını tellere vura vura kanatmasını?

Bir köylünün taş kesen yüreğine dokunmuş mudur?

*                                  *                                  *

İşte böyle bir ruh halini…

Boynundan kolyesini hiç çıkartmak istemeyen küçük bir kız çocuğu misali taşıyordu gün…

Erman vicdanı rettini açıklamış dağa arkasını dönerek…

Ben de ikinci kez vicdani retçi olduğumu belirten dilekçemi vermişim…

Bir ayı deviriyoruz…

Ne devlet ne de ordu…

Ciddiye almıyor hiçbir şeyi…

Hiçbir yanıt gelmedi hala…

İlk dilekçemden aylar geçmiş…

Devlete bir kuruş borcun olsa bile adım atamazken…

Devletin vatandaşına karşı olan borçları hesaba bile katılmaz…

Ondan değil mi zaten sabah söverek uyanıyoruz gece yatacağımızda lanet ederek uyuyoruz…

*                                  *                                  *

Hangi devletin insanı bizim kadar çok devlete lanet eder merak ediyorum?

Hangi direğe çekilen bayrak bir ülkenin insanın boynunda ağırlık olur?

“Dünyanın hiçbir yerinde devlet insan için değildir” bunu elbette biliyorum da…

kktc devleti kapitalist bir devlet bile değildir…

Kapitalizm iyidir demiyorum…

Kapitalizmin ne olduğunu biliyorum merak etmeyin…

Ama canım sıkılıyor bu aralar…

Devlet dairelerine  gitmek istemiyorum…

Son üç yıldır girip çıkmadığım daire kalmadı…

Canım yanıyor…

İnsanımı görüyorum, tanıdık biri aramayım diyorum…

Utanıyorum…

Bu ülkeden, bu ülkenin insanından, devlet dedikleri lamarina cumhuriyetinden, kendimden utanıyorum…

*                                  *                                  *

Dağa arkasını dönerek vicdanının sesini kağıda döktü Erman…

Kaç kişi duydu kaç kişi dinledi, bilinmez…

Yarın cezaevine girecek o da; Murat gibi Haluk gibi…

Bu ülkede kaç kişi Erman’nın yanında olacak, bilinmez…

Bu ülkede katiller…

Yolsuzluk yapanlar…

Ülkeyi satanlar bilinmez…

Polis sokağa çıkan her bir kişinin hesabını tutar…

İsmini bir kenara not eder dosyalar açar…

Bu ülkede düşünen insanlar, yüreğinin sesini dinleyenler, başkaldıranlar, boyun eğmeyenler polislerin tutanaklarında bilinir…

Bilen bilir…

Bilmeyen bilmemeyi tercih eder…

Bize de bilmeye çalışmak kalır…

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin