Geçenlerde Ortam gazetesine Türkiye ile alakalı bir makale yazarken; kulanacağım önemli başlık simgesi arıyordum. Konu elbet, Türkiyenin ABD ile yaptığı anlaşma sonrası gelişen politik gelişmeleri, yansıtacak cümlede odaklanıyordum! Cumhuriyet Gazetesinde Can Dündarın makalesini okurken de “Savaşın ilk kurbanı gerçeklerdir” cümlesini hemen kabulenip, başlığa koydum. Daha sonra; Türkiye politikaları ile Kıbrısda algılanma şekli üzerine yoğunlaşırken de; Buradaki savaş halinin nasıl gerçekleri kurban etiğini de eklemeden edemedim. Gerçekten gazeteci yorumu ile kulanılan ufak bir cümle, bazen dünyanın geniş gerçeklerini ifade etmeye yeter ve artar. Son gelişmeler ve Türkiyenin Kıbrıs algısı, birden savaşın neleri bitirdiğini de bize anlatma dersleri ile doludur.
Türkiyede yaşanan süreçelrin, direk Kıbrısa yansıması kadar doğal bir şey olamaz elbet! Ancak yine bu savaş ortamında olma ve Türkiye Kıbrıs gerçekleri sonucu da; onca bağ ve siyasal yapılanma saydamlaşmasına karşın da; birçok gerçek bu ilişkilerin devamlılığı için de kurban edilmektedir. Bugün dünya kendi gözlükleri ile Türkiye gelişmelerini yorumluyor, Kıbrısın kuzey kesiminde ise hala pek tınan olmuyor sa; Savaş ve işkal halinin gerçekelri ne derecede katletiğinin de kanıtıdır. Türkiye nasıl ki Kıbrısı “ulusal tabu idolojisi” yapıp gerçeklerle yüzleşmiyor sa; Kıbrısda da Türkiyeyi “avanavatanlaştırıp” ilahlaştırarak, gerçekleri görmezden geliyor. Sonuç mu: Bugün dünyanın tartıştığı Türkiye ve yaşanan krizlerden savaşa tırmanma politik gerçekleri Kıbrısda nedense konuşulmama veya ekranda tartışrırmama noktasına gelinmektedir. Bunun eksikliği ise; Türkiyede olanları dahaçok resmi bakış ile anamedya ekseninden algılama sonucu da; dünyada tartışılan birçok konudan kopuk ama “kutsal” bir Türkiye bağı ile takılıp gidilmektedir.
Bu neyi getiriyor mu: Benim gibi insanların Türkiye gelişmelerini yazarken, bazen sıkıntı yaşamasına neden olunuyor.Şimdi düşünün; dünyanın tartışıp bildiği bilgielri, Kıbrıs da algılarla örtülüp bilinmiyor. İlgisizlik veya bilgi olmadan resmi algıalrla oluşan düşünce resmi modu da oluşmuş ise; siz hangi veri ile okuyucuya hitap edeceksiniz? Bilgi verme ile ezber bozma veya ilgi uyandırma* Bilgi ile tabuyu kırma* Verilen bilgileri kavratıp yorum yapıp tartıştırmak! Bunlar kolay değil. Yine de son gelişmeleri Kıbrıs kısır algısı ile değil; bazı somut gerçeklerle, “Gerçekleri ateşkes resmi idolojisine kurban etmeme adına” değerlendirecem….
Türkiye pratiği bize şunu net olarak gösterdi! Değişim denilince, koltuktaki sahip değişmesi veya bol bol kulanılan laflarla gerçekleşmez. Hat da: Türkiye dersi ile; bazı yasal değişmeler dahi; eyer ilgili ülkede hukuk “yasa yetki dengesinde değil ise* Kurumsal kuvetler ayrımı yapısal gerçekleşmemiş se” anlamı olmaz. AKP deneğimi sanırım en acı dersi bu alanda gösterdi. Çünkü durmadan söylemler ve yapılan yasalara karşın, bir ağız değişim veya saray hesabı ile tüm göstergeler, biranda sıfırlandılar. Hat da: çıkarlar uğruna itifaklar bile “düşmanlaşma, doslaşma” dönüşümleri yaşadılar. Bu bilgi eksikliği düşünceyle bütünleşince; son 7 Haziran seçimlerinde yeniden tekrarlandı. Herkes AKP yenilgisi ile iklimin değişeceğini zanederken; Türkiye yapısal gerçekleri gözden kaçırıldığı için; sarayın yeni hamlelerle nasıl geçici hükümet darbesi adıyla Posmoderin yeni darbe örneklemini yaşamaya başladık. Zaten Erdoğan nediyordu: “Ben anayasa babayasa bilmem* Ben buyurdum; yargı gerekeni yapacaktır” sözleri daha kulakları oldukça tırmalamaktadır. Ülke gerçeği şunu kanıtladı: Kaybeden bir Erdoğan ekseni yeniden itifak kesimini harekete geçirerek belirleyici konuma geliyor. Buda ülkenin demokratik işleyişte olmadığının yeniden kanıtlanmasının ötesine geçmeyecek kadar netdir.
Başka acı ders de şu: Nedense Türkiyenin Emperyalist yapıdaki yeri genelikle unutuluyor. Hat da; yeri geldiğinde de; sermayenin ve ABD çevrelerinin sırf eleştiri yaptı diye, ilgili kesimi gözden çıkardığı inancı da yaygındır. Yine onca Ortadoğu kanla örneklenip IŞİD, ELnusra, Talaban ve Elkayde gerçeklerine karşın; hala bazı yanılgı tutumlarla “demokratik kuralarla önem verildiği” beklentisi hep seslendirilmeye devam ediliyor. Nitekim; AKP düştüğü durum ve Erdoğana karşı yapılan ve bazen uayrı şeklinde duyrulan demeçleri,nedense sanki gözden çıkarıldı mesajı kolayca alınma tutumu yaygınlaştı.
Buna yeniden yanıt da gecikmeden geldi! Geçen yazıda da yazdığım gibi: “18 Temuz anlaşması ve 22 Temuz telefon görüşmeleri” ile aBD yeniden Türkiye ile birlikte ortak paydaşlıklar buldular. Öyle birzamanda ki; Erdoğanın ABD yardımına ençok ihdiyaç duyup, erken silahı kulanma argümanlarına acil davranma dönemine geldi. Ayni zamanda da; sinyaleri gelen antikürt kartının da yeniden şidetle sarayı kurtarma pazarına konulması da sağlandı. Sonuçta IŞİD istenci ile üstler kulanımı ile PKK operasyon birliklteliği ABD Türkiye protokolu ile ateşlendi. Durmadan “çözüm” denilen senelerin ezberi; birden kuzey Suriye Rojova kanton deneğimi ile ülkedeki seçim hesaplı oy avının kolayca kurbanı yapıldı. Unutulan; AKP gerçeği ile aBD emperaylist merkez oluş ikilemidir.
Kıbrısda bunlar bilinerek konuşulsa; “laylaylom çözüm” türküsü kolayca söylenmez di! Yine Ortadoğu gerçeği dururken, petrol hesapları kanla denizleşirken, Kıbrısda “enerjinin barış, sistemin çözüm getirecek” sözleri öyle kolayca yutulmazdı! Burada eksiklik; gerçeklere dayalı siyasal yapılanışın olmaması ve demokratik ilkelerin işlememesi sonucu açığa çıkıyor. Ayrıca: savaş hali bizde de birçok gerçeği kurban edip, resmen yanlışların doğru olduğu algılarının yerleşmesine neden oldu. Tıpkı şimdi Türkiyede önemli kitlesel karşılıkla “Kürt katliyamı, Suriye fetihciliğinin” inanılıp heycan yartığı gibi…..
Şimdi bu kısa bilgilerle isterseniz, sıcaktan bulalmıyorsanız, türkiyenin son hamlelerini yeniden yorumlayın. Yorumlarken de kimden onay aldığını iyi düşünün! Eyer ABD onayı olmasa; PKK bonbalanır Suriye tanponunda Türkmen seçeneği konuşulurmuydu? Unutmayın: Türkiye baştan en sıkı Amerikancı döneminde dahi; Tanpon bölge olayı; ABD onayı alınmadığı için gerçekleşmedi! Sıcakta fazla sıkmadan, yazıyı burada sonlandırmak gerektiğini de ben düşünerek, bitiriyorum