Yaşadığımız coğrafyada siyasal olarak ne ararsanız bolca var! IŞİD mı
Elnusralı Elkayde mi, olmadı başka dini ve mezhepsel guruplar mı talebiniz; Dünya ülkeleri de her köşede bulmak mümkün! Suriyeden ta Nijeryaya geniş coğrafyada Rusyasından ABD veya Çinden ingilize herkes var. Onca katılım ile bunu ateşleyen petrol da eklenince; adeta yangınla kuşatılmış oluyoruz. Bunlar yetmezmiş gibi; sorunları eflasyonlaştırma adına son günlerde Türkiyede iyice ısınan Çin saldırganlığı adeta hertarafa nefret saçıyor. Nerde Çekikgözlü görülürse nasibine Fadiha okunuyor! G.Koreli, Japon veya Uygur fark etmez! Hele Uygurlar adına yapılan saldırılardan Sincanlı Uygur yurtaşın da nasibini alması nasıl bir duygu?
Çoğumuz önemli kavramları unutuk veya yumuşatarak doğalaştırdık. Faşizmi ve onun temel insan yapısal örgütlerini belekten sildirtik. Ondandır ki onca Faşist yapılara daha kolay yumuşatma adına “ırkçı, göçmen karşıtı, milliyetci” diyerek onların üzerine imgeler kondurtuyoruz. Bunu Ülkücü hareketlerde resmen yaşayarak kanıtlıyoruz.
Kendine bakmaksızın; dünyayı kafasındaki kafatascılıkla bir ırkçı simgeleştiren bu hareketler; şimdilerde türkiyede Çin deyup de aslında kendi dışındakine saldırtan bir süreç yaşanıyor. Kendi ırkçı anlayışı dışında öteki etnik kesimleri kabulenmezken; en uzaktaki yerde yakın gördüğü kesime de soydaşlık ekleyip adeta dünyalaşan bir düşünce oluşturuluyor. Sorgulama değil de ezberle tabulaştırma olunca; işler tamamlanmış olur.
Etnik ve din olgular oldukça tehlikelidir. Kimlik ile tabusalıkla örtüştürülen bu düşünce modeli; kolayca provakasyona hazır konumdadır.Buna yanlış haberler de eklenince; sorgulamadan fitil ateşlenmiş olunur. Uygurlar olayı buna benzeyen yön ile; Sincanda olanlar değil; bunu algılayan Türkiye ekseninden oluşan kendi bakışı ile tartışılmaya ve saldırganlık geliştirme moduna giriliyor.
Anımsayın 2009 yılını: Erdoğan kükreyip Çinin Uygurlara saldırıp katliyam yaptığını haykırırken; olayın özü Uygurların Sincanda yaşayan öteki etnik kesim olan Hanlılara saldırması ile süreç başlamıştı! Sonradan Çin güvenlik güçelrinin baskıları geldi. Yine son istanbulda yankı bulup Çekikgözlülre saldırganlaşan süreç başlangıcı da yine manüpüle ile örtüldü.
Fehim Taştekinin de Radikalda yazdığı gibi: Sincanda bir Uygur bıçakla saldırı yapar; sonra patlatılan bonba ile 3 kişi ölür* ardından yöreye gelen Çin güvenlik kuvetleri ile çıkan çatışmada toplam 16 kişi ölür! Oysa algı haberi ise; oruç tutukları için öldürtülen Uygurlar olarak duyuruldu! Bunun ateşi ile istanbulda Çekikgözlü avı başlar. G.Köreliden Japona herkes nasibini alır.
Olayın doğru bilgisi sorgulanmadan hemen taraflaşılınır. Yetmez ise de saldırganlaştırılır! Birileri de HDP neden Çini ziyaret ediyor probagandasına girişir!Kimse sokakta ava çıkanlara; Sincan özerken, Siz Kürtlerin adına dahi tahamül etmiyorsunuz kıyasını sormuyor! Onlar da düşünmüyor! Nitekim biryanda Çindeki Sincan Uygurları öfkesi sokağa yansırken; öte yanda Türkiyede “HDP olduğu yerde biz yoğuz* Kürt sorunu diye bir sorun yoktur” tutumları da sergileniyor. Sincan Uygurlar için haykırılıp Çinliler dövülme cenderesine konulup; öteki Çekikgözlüler de ayni eksene konulurken; nedense Türkiyedeki öteki etnik gurupların varlığını dahi kabulenmeme bütünsel değer oluşamıyor. Faşizmin böylesi bir gerçekliği vardır.
Kendileri yaşadıkları öteki azınlıkalra dilini dahi konuşmada otoriter baskı uygularken; etnik yakın dedikleri ile uzakta abartılan algılarla dahi ortaklaşıp,önüne geleni avlama politikası gerçekleştirilmektedir. Unutmayın aynen denilenler bizim için de geçerlidir. Sıkılmadan yeri geldiğinde Kıbrısın Güneyine bizi ayni yapı öfkeyle göndereceğini söylemiyor mu?
Mağusada bir Ermeni tiyatrosunu basan Azeriler veya yine Mağusada Kıbrıs cumhuriyti bayrağı çekilip çekilmeme yargısında Ülkücülerin Mağusa dehşet yaratan tavırları hala mesaj vermiyor mu?